- 391 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
TUZU AVUÇLAYAN ÇIPLAK AYAKLI KÜÇÜK DEV
İnsanlığın kendisine çok şey borçlu olduğu, hayatı hak ederek yaşamış çileli hayatın sahibi insanlar vardır.
Asya’da dünyaya gelen, Avrupa’da öğrenim gören ve Afrika’da ırk ayrımcılığına karşı mücadele başlatan ve asıl adı Mohandas Karamçand olan Mahatma Gandhi(1869-1948) bu mümtaz şahsiyetlerden biridir.
Gandhi, Hindistan, Güney Afrika ve İngiltere üçgeninde geçen hayatı boyunca hukuksuz kanunların ve zalimane kuralların sebep olduğu: ırkçılığa, ayrımcılığa baskıcı yönetimlere karşı silaha başvurmaksızın, kitlelerin gücünü, sinerjisini harekete geçirerek “pasif mücadele” başlatan fikir ve eylem adamıdır.
“Cesurca çekilen gerçek acılar, bir taşın kalbini bile yumuşatabilir” düşüncesiyle yola çıktığı, eline bırakın silahı taş dahi almadığı için, inancıyla, iradesi ve mücadele azmi ile tanklara, tüfeklere karşı ilkeleriyle karşı durmayı bilmiş bir dâhidir Gandhi.
Dünyada kaleminden başka silahı olmayan pek çok gazeteci ne yazık ki öldürülmüştür fakat bir ırkçı bir gazetecinin silah kullanarak hayatını ırkçılıkla mücadeleye adayan bir lideri öldürmesi Gandhi suikastinde yaşanmış elim, bir o kadar da derin bir paradoksu içinde taşıyan olaydır.
Gandhi, çiçeği burnunda bir avukat olarak Güney Afrika bulunan bir hint şirketindeki görevi başına giderken ırkçılığın ve ayrımcılığın ne olduğunu, elinde 1. mevki yolcu bileti olmasına rağmen, hint kökenli olduğu için 3. mevkie geçmeyi reddettiği için trenden atılarak, bu olaydan sonra at arabasına bindiği fakat basamakta yolculuk yapmadığı için dövülerek, daha sonra da avukat olarak yer aldığı bir davanın duruşmasında hâkimin, geleneksel hint türbanını çıkarttırmaya zorlamasıyla aynı zamanda hindu olmasından dolayı otellerde yer verilmemesi nedeniyle, itilerek, kakılarak, bizzat yaşayarak öğrenmiştir.
Tanık olduğu her türlü ayrımcılık ve baskıya karşı idrak ve vicdanıyla bir mücadele stratejisi belirleme gereği duymuş. Bir hukukçu olarak en akıllıca ve ilkeli yolun “sivil itaatsizlik” olacağı kanaatine varmıştır.
Bu düşünce ve inançla başlattığı aksiyoner hareketle binlerce hindu, Hindistan’ın İngiliz Emperyalizminden yakasını kurtarması yolunda “feda-yı can” etmekten çekinmemiş, ülkesinin bağımsızlığı için canını ortaya koymuştur.
Gandhi’nin yaya olarak ve çıplak ayakla başlattığı 380 kilometrelik on binlerin katıldığı “Tuz Yürüşü”nün sonunda kendisinin denizden aldığı bir avuç çamurlu topraktan elde ettiği tuzun sembolik gücü Hindistan’daki İngiliz egemenliğinin sonunu hazırlamıştır. Doğu toplumlarında gerçek savaşlar semboller üzerinden yürütüldüğü için “tuz”a kimyasal anlamının çok ötelerinde bir anlam yüklenmiştir, emperyalizme karşı yürütülen mücadelenin kod adı ve çilingir anahtarı olmuştur
Gandhi bütün dinleri incelemiş, Hinduizmin ruhunu dinlendirdiğini açıklamakla birlikte bütün dinlerin aynı amaca hizmet ettiğine inandığını belirtmiştir.
İngiliz politikasının yaptığı bir tahribat ve vahim bir hata sonucu 1948 yılında Büyük Hindistan, Hindistan ve Pakistan olarak ikiye bölünmüştür. Bu bölünmüşlüğe rağmen Gandhi, dini toplantılara her hindunun bir müslüman kardeşi ile gelmesini istemiş “Uğruna öleceğim çok dava var, ama uğruna öldüreceğim hiçbir dava yok” demiştir. 30 Ocak 1948’de uğrunda öldüreceği davası olan radikal bir hindu gazeteci tarafından üç kurşunla öldürülmüştür.
Güney Afrika’dan Hindistan’a dönüşünde halk kendisini bir kurtarıcı gibi karşılayarak yüce ruhlu anlamına gelen “mahatma” ve baba anlamına gelen “Bapu” olarak anmaya ve kendisinde kendisi bunu reddetse de olağanüstü bir güç olduğuna inanılmaya başlandı.
Gandhi Hindistan coğrafyasının sesini dinlemeyi bilmiş bir lider olarak her türlü israftan uzak durarak ekonomik olarak Hindistan halkını sade bir yaşam sürmeye davet etmiş, kendisi bir köye çekilerek keçi kılını çıkrıkta işleyerek yaptığı giysileri giymiştir. Mütavazı yaşamı boyunca kendisine hiçbir olağanüstülük atfetmemiş, atfedilmesini de istememiştir.
Yolculuk esnasında trenden atılmasına rağmen ölmemiş olması yüce ruh inancını Hindistan genelinde pekiştirmiş olup kendisine:
-Sen yüce ruhlu bir insansın. Trenden düştün fakat ölmedin denilmesi karşısında
Gandhi:
- Öyle bir şey yok. Eğer ben yüce ruhlu biri olsaydım bir kere trenden düşmezdim. Ben hem sizlerden biriyim hem de sizin gibi biriyim demiştir.
Turhan Şahin