Yazmak Okumanın Gölgesi…
Islak bir ahlak yasası içinde, kuru bir cümleyi sakladığınızda, cümle ne kadar güzel olursa olsun yok olur. Çatışmaların çığır bir sese dönüşmesinin nedenlerinden biride budur. Bulmak kadar kolay olmayan kabul, çileli bir yolun göz yaşlarıyla sulanması kadar gerçek olur.
Oysa mesele :
Mesele, yazana göre yaşamak, yaşayana göre yazmak değil. Ya da okunana göre yaşamak,okutana dönük kalmak değil. Mesele insanın şekillenmesine katkı sağlayan yan unsurlar da değil. Mesele kendi içinde, insanı kendine fark ettiren duygulardır. Temelsiz ve ilkel duygular. Öğrenme ihtiyacı duyulmadan, insana kendini duyuran dilsiz ve alfabesiz duygular ! Her cağın en büyük onuruna layık olan bu duygular, yine her çağın en büyük ayıbına da neden olurlar.
Yazı meselesi de böyle başlar kendimce. Önce iyi cümleler, ardından güzel cümleler... Oldu mu? Olmadı ! Önce cümleler . Sonra okuyana göre iyi ve kötü cümleler ortaya çıkacak. Böylece yol, yukarıdan bizi okuyan, gözetleyen, işaret parmağı ile bizi gösterenlerin fenerleriyle yolumuz aydınlanacak. Bu aydınlıkta ıslak ahlak yasamızın kurumasına ve ardından içine düşen cümlelerin ölümüne değil, daha da çoğalarak büyümesine katkı sağlayacak.
Yazmaya başlamadan önce, dolaşmaya başlarım duygularımı, bu benim için özgür ve özgün cümleler demektir. İstediği yerde eğlenen, istemediğine dokunmayan duygularım, bir akşam sefasını bir palmiye ağacının altında geçirerek dinlenmesine benzetirim. Bu dilenmenin sonrasında kaleme aldığım hiç bir kelime ve cümle benim Dogma’larım değil asla. Kendimi anlattığım her metinle zamanı geldiğinde elbette yüzleşirim. Bu yüzleşme bana, kendimden ne kadar uzak olduğumu ya da, kendime yakınlığımı göstermesi açısından önemlidir. Yazmak kadar yazdıran her ne ise ve her nerede ise, kesin bir yargının içinde tutmadan, ıslak bir ahlak yasasına bulaştırmadan devam eder ve okurum.
Bundan yıllar evvel, kendimi tanımadan ama annemi tanıdığım yıllar. Anneme kaç yaşındasın ? diye sorduğumda ,bana dönerek şu cevabı verdi. ‘’Kızım 340 ya da 350 civarı’’ dedi . Yaşamanın, büyüklüğün ne demek olduğunu bilemesem de, o zamanlar bunu duymak güzeldi. Çünkü annem kocamandı. Tekrar anneme o kadar çok musun ? dediğimde ilerde bunu anlarsın demişti. Evet şimdi bunu çok daha iyi anlıyorum. Sanırım yazmak kadar ,kitap okumak bizim kocaman olmamıza katkı sağlayan, ıslak ahlak yasasını kurutan nice kitaplardır. Şu an bana yaşımı sorsanız, cevabım annemin yaşının hemen hemen iki katıdır.
Peki sizlere sorsam yaşınızı cevabınız ne olurdu ?
Nurhan Doğrul ( Berşah )