- 577 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sokak..
O son atıştı, kör nişancıyı mahpus damlarına yollayan, benimse sarhoş şansımı ayıltan. Kurşun hedefi şaşırmıştı belki ama kendini biliyormuşçasına saplandı şakağıma.
Ona rüzgâr yardım etmiş kırlangıçlar yol göstermişti. Acı duymadım o an yaralı bir tilki bağırmıştı sokak demişti sokak… Durur mu şair? Üstümü değiştirmemiş, çayın altını kapatmamış, ayracımı koymadan kapattığım kitap rahatsız etmemişti beni. Pijamalarımla çıkıvermiştim sokağa. Güneşin son şarkısını mı dinlemek istemiştim? Hayır. Peki, o zaman? Dedim ya sokak.
Necip Fazıl dikildi karşıma dudağında aynı hece:
Sokaktayım kimsesiz bir sokak ortasında/Yürüyorum arkama bakmadan yürüyorum/Yolumun karanlığa saplanan noktasında/Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum
O da seviyordu sokakları, yalnızdı. Annesi kadar sessiz, mağrur bir o kadar şefkatliydi sokaklar. Bazen terk ediyordu annesi yok oluyordu onu bekleyen hayal. Gözlerini kan bürüyordu sokağın Necip Fazıl ağlıyordu. Ama ne olursa olsun seviyordu. Sevilmez miydi? Hangi sokak lambası sırrını saklamamış, hangi kedi bacağına sırnaşmamış derdine yaslanmış, rahatlatmamıştı onu? Hangi apartman yan bakmış hangi tümsek ayağına takılmıştı? Bir sebep yoktu sevmemeye. Benim de öyle. Sevmeye ise öyle çok ki.
Ancak bazen dalıp gitmiyor değildi. Üzülüyor, bulutlarla paylaşıyordu. Bastonlu dedelerin hayallerini, liseli kızların aşklarını. Bulutlar ağlıyor o gece… Yağmur üstüne gitmiyor öylece yağıyordu. Ay ise yalnızlığını paylaşıyordu sokağın. ‘Yalnızlık paylaşılmaz’ diyor ya Özdemir üstat paylaşılıyor ancak adı yalnızlık olmuyordu. Ayakkabılarım eskiyordu. Çocuklar top oynuyordu. Bakkal çırağı Hasan Ali ıslık çalıyor, Zeynep seksek çiziyordu yere. Münevver hanım teyzenin sesi hala kulaklarımda ‘Ben çırpıyorum anacım yoksa bey yemiyor.’ Yeni gelin Hülya çamaşırları serdi mi mis gibi kokardı ortalık.
Çöpçüyle, köşedeki midyeciyle, az yarenlik etmedik. Manav Rıfkı çürükleri aşağıya teper sağlamları yukarı dizerdi ama gözümüzü boyadığı kadar gönlü siyaha boyalı değildi. Birbirini sever sayardı mahalleli. Aynı sokağı paylaşıyor olmak eksiklik değil sevinç kaynağıydı. Şimdilerde flu bir görüntü halini almış tüm bu olanlar. Anılar, yaşadıklarım yaşadıklarımız. Artık ne gazeteci bağırıyor ne de kahvede sohbet var varsa yoksa kumar boş muhabbet. Artık kalmadı sokağın eski tadı eski kokusu. Camiden yükselen sedayı bastırıyor artık meyhanedeki müzik sesi. Sabahları Kur’an kursuna giden teyzeler, sahibine dargın bir turşucu eşeği, abisinin mektubunu Hatice’ye götüren çocuk öylece eriyor gözlerimin önünde, az kaldı can verecek. Nilüferler susamış, bülbüller karamsar… Bir de ceset var her aynaya baktığımda o da bana bakıyor. Çizgilerinde yazıyor geçmişi sokaklarda volta attığı o günler sarıldığı kadınlar… Pis kokuyor mide bırakmıyor insanda. Gerçi yakında o da gömülecek karanlığa. Gözlerim eridiği, sokaklar bir nokta olarak yok olduğu vakit…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.