- 582 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Eksik birşeyler var...
Şu sıralar yazmaya başlarken düşündüğüm tek şey, ’artık ne yazabilirim’ oluyor. İnandığım, izlerini takip ettiğim bir çok yazar zaten yazmış en değerli, ve en kayda değer şeyleri. Ve ben onlardan edinmişim, doğru ve bana güzel gelen şeyleri. Bana pek söz düşmüyor esasen, ama yinede dürtüyor bu heves ve istek beni.
Nitekim gerçekten mutlulukla yöneldiğim tek şey yazmaktır. Ne bir iş hayatı umrumda, nede sevgili arayışlarına çıkma gibi bir durum umrumda. Kaldı ki bana yönelenleride tepiyorum her zaman ki gibi. Kalbime kimseyi sokmadığım gibi, girmesini istediğim bir kimse ise gerçekten ruhumun farkında bir varlık olmalı diyorum. Gelişigüzel sevdalar, çocuk oyuncağına dönmüş yapılan evlilikler, gözüme inanılmaz derecede itici ve korkutucu geliyor çünkü. Yaşamak kimi zaman zorlu sınavlara soksada insanı, nefes almanın verdiği mutluluk ve temiz olarak kalmasını isteyip,muhafaza etmek istenen kalbin orada duruyor
olması, tüm olumsuzlukların üzerini örtmeye, yetiyorda artıyordur bile. Beklentimi hiç yüksek tutmadım hayattan yana, hep en sade olanın, gözden kaybolanın, değeri binlerce yıl sonra anlaşılacak türde olan şeyleri benimsedim ve sevdim. Popüler olan herşey oldukça tiksindiriyor beni. İçimdeki huzursuzluğun ve korkunun ana temeli nasıl öleceğimi, ne zaman öleceğimi, yada gideceğim yere gerçekten doğru bir şekilde gidecekmiyim endişesidir. Dünya işlerinden yada insanlarından yana sıkıntı çekmeyecek yada onları umursamayacak kadar adımını doğru atanımdır zira. Beni endişelendiren şey, çevremdeki herkesin derin bir uykuda oluşudur. Çoğu kimseye, iyi olan şeylerden, yada erdemlice ve dürüst niyetlerden bahsedemezsiniz. Bu öyle bir açlık olarak çıkar ki karşınıza, günden güne derin bir bataklığa batmışta çırpındıkca batıyor gibi hissedersiniz kendinizi. Çoğu insanımda gördüğüm şey yazıktır ki, sahteden mutluluklar, boş uğraşlar, ve dünya nimetinden daha fazla nasıl yararlanabilirim diye kafa yormak üzerine şeylerdir. Kazandıkça hep daha çoğunu isteyenler mi dersiniz, doymak bilmeyenler mi , şükür etmek ve farkındalık kazanmak nedir buna yönelmesini bile akıl edemeyenler mi dersiniz, bir yığın kendi çemberi etrafında dönüp duran, ama başka hayatları yada yardıma muhtaç hayatları göremeyecek kadar kör olanları biliyorum. Tanrıdan ne istediklerini biliyorum böylelerinin, kazanç ve herşeye daha fazla sahip olma hırsı. Ama çoğu eminim ilim ve irade istemiyordur, gariptir, acaba Tanrıdan sadece bu iki şeyi isteyen benmiyim diyede demeden edemiyorum kendiime. Artık veriyor mu, vermiyor mu orasından bile emin değilim, ama diğer saydığım o şeyleri istemediğim ve dualarımda böyle isteklere yer vermediğim aşikardır. İlgilendiğim şey açıkca ortada, ben bu yaşamı,daha doğrusu bize verilmiş bu kısacık hayatı, en güzel, en yalın ve en doğru bir şekilde yaşayarak bitirmek istiyorum. İleride yuva kurmak için seçeceğim yol arkadaşım, tüm duygularımı ve düşüncelerimi anlayabilecek en azından idrak etmeye çalışabilecek biri olmalı. Başka türlü bir insanı hayatıma katmam
benim için azap olur. Evliliğin beni düşündüren bir diğer tarafıda, sizi hiç göremeyecek, ruhunuzla ilgilenemeyecek yalnızca bir et parçasından ibaret oluşunuzu sanacak bir kimseyle yaşamak olurdu. Bu sanırım dünyada çekilebilecek bir diğer acı azap türü. Eksik bir şeyler var! dünya için bu denli çabanın derdine düşmüş, sonsuzluğun var olduğu dünyaya, kulağını ve gözünü kapamış insanların varlığı bu kadar dolu iken, doğru yola nasıl sapabilir, gerçekleri nasıl görebilir insan. Oysaki gördüklerini anlatabilmenin bir yolu olmalı, bildiklerinide, farkına vardıklarınında, hissedebildiklerininde, ama bu mümkün olmuyor, yazmak bile kafamızdaki tüm düşünceleri yansıtmaya yetmiyor. Hep, bir yerde, eksik ve yamalı bıraktığımız düşünceler ve sözler illaki olacaktır. Tıpkı benim bu yazıda bıraktığım gibi...
Ama, şu’da var!
Tolstoy Tanrının gönlünü nasıl alabileceğini çok iyi biliyordu bence,onu aradı ve buldu içinde. O’da hayatı boyunca yaşamın nasıl bir şey olduğunu anlamaya çalışarak yaşadı ve nitekim anladıda. Bana göre onun yanına en güzel bir biçimde, bir ’hiç’ olarak gittide, tüm servetini dağıtarak üstelik, hiç bir şeyi olmayan ve kalmayan, ama bir dolu algıyla olan, bir adam olarak gitti o...
İşte onun yolu, pekte güzel geliyor bana...
-Yazan-Edibe Toğaç-
sayfamdakalancumleler.blogspot.com.tr/
YORUMLAR
''Popüler olan herşey oldukça tiksindiriyor beni. İçimdeki huzursuzluğun ve korkunun ana temeli nasıl öleceğimi, ne zaman öleceğimi, yada gideceğim yere gerçekten doğru bir şekilde gidecekmiyim endişesidir.''
Herkes uykuda değil, çoğu insan düşünüyor. Siz düşünmediklerini sanıyorsunuz. Onlar da sizin düşünmediğinizi düşünüyor olabilir.
Yazmayı seviyorsanız konu bitmez, konular tükenmedi. Mesele önemli değil, önemli olan anlatım tarzıdır. Konular sınırlı zaten....