- 8405 Okunma
- 5 Yorum
- 1 Beğeni
Sezai Karakoç ve Liliyar
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
SEZAİ KARAKOÇ VE LİLİYAR
EYLEM EKİNCİ
CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ TÜRKÇE ÖĞRETMENLİĞİ 2.SINIF LİSANS ÖĞRENCİSİ
1.SEZAİ KARAKOÇ
Ergani’de doğan Sezai Karakoç, Sosyal Bilgiler Fakültesini 1954’te bitirmiştir. Bir süre Maliye müfettiş muavinliği ve Gelirler Genel Müdürlüğünde kontrolörlük yapmış, sonra bu meslekten ayrılarak serbest çalışmaya başlamıştır. Diriliş adlı dergiyi aralıklarla (1960-1988) dört defa çıkaran Karakoç’un Fransızca’dan manzum ve mensur çevirileri vardır. Karakoç bazı gazetelerde yazdığı fıkralarında da İslami-Milli dünya görüşünü yansıtan düşünceler sergilemiştir. (1)
30 yıl içerisinde verdiği eserlere bakılarak Karakoç’un şiirde, düşüncede, nesirde ve hikayede de güçlü hem de verimli bir sanatkar olduğu görülür. Eserlerinin hepsi son derece özenilmiş, emek verilmiş, derin bir kültür birikimini yansıtan eserlerdir. (2)
Karakoç şiir üslubu bakımından, az çok İkinci Yeni’ye bağlanabilir olsa bile sanatında görülen temalar ve inandığı değerler bakımından şiirimizde daha ileri, yeni bir sestir. Karakoç, kapalı ve sembolist şiir üslubunu kullanır. (3)
2.LİLİYAR ŞİİRİNİN HİKÂYESİ
Edebiyatın sinemaya ilham vermesi, eserlerin sinemaya uyarlanması bilinen bir şey fakat sinemanın edebi eserlere esin kaynağı oluşturması, şiir, hikâye veya roman gibi edebi eserlere kaynaklık etmesi pek de rastlanan bir durum değildir. Ender rastlanan bu durumun en güzel örneklerinden biri de Sezai Karakoç’un ‘’Liliyar’’ adlı şiiridir. ‘’Bu kuklaların kukla olmadığı besbelli/ Ne söyledilerse tıpıtıpına gerçek besbelli…’’ diye başlayan şiiri. Karakoç’un bu şiirine, 1953 Amerikan yapımı olan, yönetmenliğini Charles Walters’ın yaptığı ve başrollerinde Leslie Caron, Mel Ferrer, Jean Perre Aumont’un oynadığı ‘’Lili’’ adlı film kaynaklık etmiştir. (4)
Filmin başkahramanı olan Lili, on altı yaşında temiz kalpli, saf, insanlara sonsuz güveni olan biridir. Babasını kaybettikten sonra şehre bir tanıdıklarının yanına çalışmaya gelen Lili, onun da öldüğünü duyunca çaresiz bir şekilde kalacak bir yer ve iş arar. Bu sırada bulunduğu şehirde de bir sirk kurulmuştur. Bu sirkte çalışan sihirbaz Marcus’la tanışır ve onun aracılığıyla burada garson olarak işe başlar. Marcus’un gösterilerini büyük bir hayranlıkla izlemekten görevini yerine getirmeyen Lili’nin, daha ilk akşamdan işine son verilir. Lili bu arada gönlünü de sihirbaz Marcus’a kaptırmıştır. Lili Marcus’u severken sirkte kukla oynatan Pool da Lili’ye âşık olmuştur. Fakat Lili bunun farkında değildir. Pool’u kaba ve sert biri olarak görür. Pool çok iyi bir dansçıyken savaşta sakatlandığı için sirkte kukla oynatmaya mecbur kalır. Bunu bir türlü kabullenemez Pool ve özünde çok iyi biri olmasına rağmen sert mizaçlı, kaba biri olarak tanınır çevresinde.(5)
Lili işten atılınca ortada kalır. Gidecek bir yeri de yoktur. Tüm umutları tükenen Lili intihar etmeye karar verir. Tam o sırada perdenin arkasından havuç kafalı kukla çıkar ve Lili’yi yanına çağırır. Kuklayı oynatan Pool’dür. Lili ile kukla sohbete başlarlar. Bir insanla cansız bir kuklanın konuşmaları sirktekilerin de ilgisini çeker ve Lili’yi tekrar işe alırlar. Her akşam bu gösteri tekrarlanır. İzleyiciler de yoğun ilgi gösterirler bu farklı gösteriye. Lili’yi belki de en çok mutlu eden zamanlar kuklalarıyla konuştuğu anlardır.(6)
Bu arada Lili Marcus’u içten içe sevmeye devam eder. Marcus’un evli olduğunu duyunca Lili sirki terk etmeye karar verir. Bu arada da yaptıkları gösterimlerle dikkat çeken Pool’a iyi bir iş teklifi de gelir. Fakat Lili olmadan bu işe başlamaları da mümkün değildir. Lili eline bavulunu almış sirki terk etmeye koyulurken, kukla arkadaşı havuç kafa yeniden belirir perde arkasından ve Lili’yi yanına çağırır. ‘’Bize veda etmeden mi gideceksin? Bizi de yanında götür Lili!’’ diye yalvarır kukla arkadaşları birer ikişer. Kukla arkadaşlarından olan tilki, Lili’ye hediye bir kürk almıştır. Borcunu ödemediği taktirde kendi kuyruğunu vereceğine dair anlaşma imzalamıştır. Lili kukla arkadaşlarının kendisine gösterdikleri sevgi ve sadakatten dolayı gözyaşlarını tutamaz. Kuklaların titrediğini fark eder bir ara Lili ve perdeyi kaldırır. Perdenin arkasında kaba ve sert diye tanıdığı Pool’ü görür. ‘’Ona sen nesin? Duygularını kaybeden bir canavar mı?’’ diye bağırır. Sirki terk eden Lili yolda tüm yaşananları düşünür. Çok sevdiği kuklaları oynatan, onları konuşturan Pool’dür. Yolda rüyaya benzer bir şey görür Lili. Kukla arkadaşlarıyla yürürken her birinin Pool’a dönüştüğünü, onunla dans ettiğini görür. O kuklaların aslında Pool olduğunu ve aslında Pool’ü sevdiğini anlar. Lili koşarak sirke döner. Kapıda da Pool vardır. Çocukça bir sevinçle Pool’ e sarılır ve film burada biter. 1953 yapımı olan bu filmden etkilenen Sezai Karakoç da 1954’te şiiri ‘’Liliyar’’ı yayımlar.(7)
3.LİLİYAR
Sezai Karakoç Liliyar Şiiri’nde :(8)
Bu kuklaların kukla olmadığı besbelli
Ne söyledilerse tıpıtıpına gerçek besbelli
Altın saçlarını yana atışı yok mu Lilinin
Lilinin yağdan kıl çekercesine inanışı
Lilinin yağdan kıl çekercesine yaşayışı yok mu
Kuklalar titremesin ne yapsın
Adam konuşmasını bilmezse ne yapsın
Kuklaların kukla olmadığı besbelli
Lilinin çekip gideceği besbelli
Lilinin dönüp geleceği besbelli
Ekmek ha bakkalın olmuş ha Cabaret de Paris’nin
Sen herhangi bir ekmek yiyeceksin işte Lili
Ekmek ne kadar Allahınsa Lili de o kadar Allahın Lili
Yüzün ruhun kadar aydınlık ya Lili
Gönlün soğuk sular güzel aynalar gibi ya Lili
Anladın ya kutunun içinden çıkan mendil
Olamaz Üsküdardan geçeriken bulduğun mendil
-Bizi bırakıp nereye gidiyorsun Lili
Demek bizi bırakıp gidiyorsun Lili
Sen daima güzeller güzelini bulursun Lili
Sen istesen de taş yürekli olamazsın
Sen daima güzeller güzeli olursun Lili
Demek gideceksin arkana dönüp bakmayacaksın
Hangi kuş hangi şafakta ölecek görmeyeceksin
Öyleyse al bu kürkü bu veda kürkünü Lili
Tüyleri şiirler olan bu mahcup kürkü
Sen daima Sultanlar Sultanı olursun Lili
Demek sen gidiyorsun Lili
Bizi öpmeden mi gideceksin Lili
Lilinin güneşin altında duruşu yok mu
Perdeleri sıyırıp çirkin adamı burnundan yakalayışı yok mu
Eline bavulunu alışı yollara koyuluşu yok mu
Çirkin adamın güzel adam oluşu yok mu
Yaklaşıp onu saçlarından yakalayışı
Uzaklaşıp yollarda yol oluşu yok mu
Lilinin bir tavşan gibi koşuşu
Keklik gibi dönüp bakışı ve yıldırım gibi koşuşu yok mu
Adam da tam o zaman kapıdan çıkmaz mı dışarı
Lilinin adamın boynuna çocukça ve çılgınca atılışı yok mu
Ben konuşmasını bilmem Lili
4.SONUÇ
Sezai Karakoç edebi kişiliğiyle Türk Edebiyatında önemli bir yere sahiptir. Şiirlerinde kullandığı metafizik temayla edebiyatımızın sayılı şairlerindendir. Şiirlerindeki imgelerle eşsiz bir şiir keyfi yaşatır.
Sezai Karakoç’un ‘’Lili’’ adlı filmden etkilenerek yazdığı ‘’Liliyar’’ şiiri sanatçının diğer şiirleri gibi eşsiz ve özel bir şiirdir. Karakoç, bu şiirini kaleme alarak ‘’Lili’’ filmini dolaylı olarak Türk Edebiyatının bir parçası haline getirmiştir. Filme kaynaklık eden değil de filmden esinlenerek yazılan ‘’Liliyar’’ okunmaya değer bir şiirdir.
DİPNOTLAR:
1 Türk Edebiyatı 4.cilt, Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları, İstanbul 1991, s. 188.
2 Gös. Yer., s. 189.
3 Gös. Yer., s. 192.
4 www.gazetekucukcekmece.com/sezai-karakoc-makale,389.html Erişim Tarihi: 25.12.2014
5 www.gazetekucukcekmece.com/sezai-karakoc-makale,389.html Erişim Tarihi: 25.12.2014
6 www.gazetekucukcekmece.com/sezai-karakoc-makale,389.html Erişim Tarihi: 25.12.2014
7 www.gazetekucukcekmece.com/sezai-karakoc-makale,389.html Erişim Tarihi: 25.12.2014
8 Sezai Karakoç, Şiirler 3, İstanbul: Diriliş Yayınları, 1974, s.72-73.
KAYNAKÇA:
KARAKOÇ, Sezai, Şiirler 3, Diriliş Yayınları, İstanbul, 1974.
Türk Edebiyatı 4.cilt, Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları, İstanbul, 1991.
www.gazetekucukcekmece.com/sezai-karakoc-makale,389.html Erişim Tarihi: 25.12.2014.
YORUMLAR
Değerli yorumlarınız için teşekkür ederim.
Ayrıca günün yazısı seçilmiş olması ayrı bir mutluluk kaynağı oldu benim için.
Okuyan herkese teşekkür ederim.
Ben konuşmasını bilmem Lili...
Eylem EKİNCİ tarafından 1/3/2015 5:47:41 PM zamanında düzenlenmiştir.
Eylem EKİNCİ tarafından 1/5/2015 3:47:55 PM zamanında düzenlenmiştir.
Öncelikle,
Edebiyat Dünya'sının sihirli atmosferine,
güzel gönüllü insanlar arasına hoş geldin diyelim.
Sezai Karakoç'u severiz.
İyi bir edebiyatçıdır.
Yukarıdaki şiirini okumamıştım, doğal olarak hikayesini de bilmiyordum.
Aslında, böyle bir filmin varlığından da haberim olmadığını itiraf etmeliyim.
Yazıyı, ilgi ile okudum.
Ne konusu, ne de bir şiire ilham kaynağı oluşu ilgimi çekmedi.
Sözün doğrusu, şiir de çok içime sinmedi.
Ancak,
burada dikkat çekici bir unsur göze çarpıyor.
O da,
yazar arkadaşımızın kaleminin gücü.
Eminim,
ilerde çok iyi bir öğretmek olacağı gibi,
aranan, sevilen, okunan bir yazar da olacaktır.
Tekrar hoş geldin diyorum aramıza.
Öncelikle Edebiyat Defterimize hoş geldiniz.
Yapmış olduğunuz değerli çalışmanızı, ilgi ve beğeni ile okuduğumu belirtmek isterim.
Gerçekten de edebiyatımız için değerli kalemlerden biridir Sezai Karakoç. Böyle büyük bir üstadın kalemini tanıtımla başlamaksa, ayrı bir tat olmuş.
Tebriklerimle Sn. Ekinci.
Hoş geldiniz...
Güzel bir çalışmayla sayfayı açtınız; hem film özeti hem de Değerli Şair Sezai Karakoç'un hakkında güzel tespitler yapmışsınız.
Ve tabi ilk kez sinemanın edebiyata şiir olarak uyarlanması beni şaşırtı. Filmlerle haşir neşirim hep filmler romanlardan, hikayelerden uyarlanma olur sanırdım, bunu da öğrenmiş oldum :)
Teşekkürler, güzel bir çalışma ve özenli bir paylaşımdı
Sevgiyle kalın efendim