17
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
1346
Okunma
Dedem Çubuk müftüsüymüş Atatürk zamanında.Hiçbir zaman malda mülkte gözü olmamış.
Ta ki amcam bir bahçeden elma çalana değin.Amcamı bahçe sahinbi yakalayıp tokatlamış,
dili tutulmuş, bir süre konuşamamış amcam. Zamanla tekrarlayarak, takılarak konuşmuş.
Dedem çocuklarını hırsız, arsız büyütmemek için almış bu bahçeyi. Birde ekin, fi ekilen
tarlamız vardı. Bu tarla amcamgille ortaktı. Babam kavak çabuk yetişir, büyür, kâr ederiz
diye burayı kavaklık yapmaya çalıştı. Bu zaman benim genç kızlığıma rastlar. Babam eğer
buradaki kavak dikimi ve kavak çubuklarının dibini çapalarsam bana da günlük işçi
ücreti vereceğini söyledi. Hadi üç beş kitap alırım diye kabul ettim.Orada çalışmadığım
günde çalışanların "halamın kızı Münevver, arkadaşı Bahire, bazen halam ve sürekli
başlarında çalışan annemdi." yiyeceği yemeği yapar götürürdüm. On altı, on yedi yaşında
onlara kelle bile pişirir götürürdüm. Güle oynaya yerdik yemeği. Bu arada beni öğmeyi de hiç unutmazlardı.
Eski evimizi anlatmak amacıyla oturduğum yazıya nedense bahçemiz girdi.
Amcamlar Ankara merkezde otururlardı. Bahçe - tarla işlerini, hatta kabul etseydi evlerini bile babama yaptırtacaklardı. Her zaman Bayram sen yaptır, ben parasını veririm derdi.
babamda amcamda memurdu. Memur aylığıyla ev yapmak kolay değildi. Babam abisinin bu isteğini kabul etmedi. Küçük olsun, benim olsun dedi ev. Böylece eski evimizin yeri
amcamgile avlu da bize düştü. Babam bin bir zorlukla onun deyimiyle betonarme, iki katlı
bir ev yaptırdı. Bu evin arkası kavaklığa ve karşı mahallenin küçük tepeciklerinde görünen
ahşap evlerine bakardı. Bir yol ilerde ebe dediğimiz büyük halamın Ankara’ya taşınmadan
önceki tek katlı evi vardı. Orayı babam verirdi kiraya. Dar zamanlarında bu kira parasını
kendisi harcadı mı tam bilmiyorum. Ablasıyla aralarında bir şeydi bu.
Eski evimiz derken sonraki evimizi anlatmaya daldım yine.
Eski evimiz yıkılmış, yerine babam derme çatma bir ahır yaptırmıştı. Buranın bir bölümü samanlıktı. Samanlığın tozuna girip dışardan artık yabayla mı, kürekle mi kara donlu
arabadan içeriye atılan samanları geriye çeker, üstünü sıkıştırmak amacıyla çiğnerdik.
Evden çirk, dam kokusu duyulurdu. İneği sağıp, süt dolu helkeyle mutfağa giren annem
ahırı sanki eve taşırdı. Bu kokulara alışmıştık, öylesi doğaldı bizim için. Nedense annem dam için ayrı bir elbise giymeyi akıl etmezdi.
İneklerin buzağılaması ayrı bir olaydı.İnek doğurmadan önce evde bir telâş başlardı.Damda
ineği nasıl doğurttururlardı bilmiyorum. Ama bir kez Çubuk’un mahalle ebesi Dudu ebe çağrılmıştı. Hayvan doğururken bağırsakları dışarı fırlayacakken Dudu ebe büyük bir
cesaretle hayvanın arkasına artık çul,çaput ne bulduysa tepmiş ve orayı bastırarak dikmiş.
Annemgil bu olayı her zaman Dudu ebeye övgüyle anlatırlardı.
Buzağı doğması bazen soğuğa, kara, kışa denk gelirdi. O zaman buzağıya sıcak bir yer
hazırlanırdı sobaya yakın. Onun titrek bacaklarıyla evde yürümesi görülecek şeydi. İşeyeceği zaman arkasında kürek gezdirir alırdık.Babam üstünü özenle siler, üzerine kalın
bir örtü örterdi titreyen hayvana. Bu damdan ilk geldiği zaman yapılırdı. Gece de evde
yatardı. Gece bir ağırlık hissettim. Baktım ki buzağı üstümde. Yorganı korkarak çekince
yattığımız somyaların arasına düştü. Sese annem veya babam uyanıp, buzağıyı yerine yatırdı.
Bize gelen kiracımız buzağıyı ceylan gibi, ne güzel diye sevip okşamıştı. Bende o gözle bakınca karşımda sürmeli gözlü bir ceylan görmüştüm.
Evden, bahçeye, dama, buzağıya geldim. dağıttım yazıyı.
Kavak diktiğimiz kavaklık tam büyüyordu, insanın üstünden bakıyordu yukardan yukardan.
Yan tarafta bahçesi olan yerimize göz koymuştu. Ne yapıp edip, kurak bir mevsimin de
yardımıyla kavaklığı kuruttular. "Bu arada babam bana çalışmama karşılık para vermedi. Zaten para beklemem yersizdi. Bütün emeklerimiz boşa çıktı. Burası bir akrabamızın da araya girmesiyle orayı ziyan edenlere satıldı. Babam bu akrabamıza kavaklığı sattırdı diye
kızardı. Parası bankaya konuldu. Enflasyonla eridi. Kalanıyla erkek kardeşime dükkan açıldı. O da dükkanı batırdı.."
Şimdi de bir kaç yıl öncesine değin oturduğumuz bu evde virane oldu. Yanından geçerken gözümü kaçırıyorum. Bütün hayatım, anılarım o evde. Ağlamayacağım..
02. 01. 2015 / Nazik Gülünay
Yazımı güne değer gören seçici kurula çok teşekkür ederim..