- 497 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
429- "leylek palas" oteli ard.öyk yeniyazım
Turgut Hoş ağabey’e ithafen!...
Sükûn’un avazı sus ve pus’du ki!..
Kahve’ane de karanlığı seki yapıp kurkuna ( kürk- arka) yerleşen akşamın Ardahanlıları; zırıltıya hasretmiştiler.
Leylek Palas’ın işletmecisi Kulu amca çocuklarıyla çalışıyor...
İntercontinental elektirik ağına bağlanmayan elektirikler sarı ve ölü kısığı sanki.
İnsan anlamıyor. Lambanın altında mısın?
Kahvenin akşamı her münhasiriyetiyle Yenimahalleli ve Kaptanpaşalılara aideti-i vechiyle has...
Leylek Palas’a veya mahalleye mi geldin? Çok anlaşılmıyor.
Mal davar alaflayıp sonrası kağıt oynamaya gelmiş mahallelilerin üstünden buram buram ot ve ahır kokusu tütüyordu.
Rahatsızlığa ne ve kim düçar olacakmış ki? O koku tabiatın soluklanırken camların arkasındaki Leylek Palas’a uğrayan nefesiydi.
"Buyur edin! Eğleşsin hele doğanın orjinal çocuğu! Hatırına değmeyin yadına bişey gelmesin?"
Sessizlik ve avazsız sükûtta Leylek Palas yeryüzünün "Görkemli Kaybolmuş" kahve’nesiydi:
Bu saatte camların sırçasından yola seyre bakanlar bunun farkında değildiler.
Kahvenenin sahibi Nasip Uygur ve kardeşiydi. Ahırları boşaltıpta burayı yaptırmıştı. Nasip Hocanın babası.
Her halükârda beğenilen mimarisiyle anlatmak isteğini insanın diline hasreden güzel binanın üç kat yüksekliği "Leylek Palas" ismine maruf edilmişti...
Dairenin bir çeyreğine alan itibariyle inşaa edilmiş. Geometrinin büyüsü de şansa nasıl denk gelmişti?
Yola nazır kısım: Çemberin kavis ayrıtıdır. Düz iki doğru Zekeriya Işığın ve Alper Hoş’un binasına nizamlı.
"İstasyon " ambiyansı gibi akşamdan geceye yürüyen Kahve’nenin sakinleri son boşluğa kulak vermiştiler.
Duymuyor! İşitmiyordular.
Leonard Cohen kılığında herifin biri oturmuş. Camlara, dışarıya göz geziyordu. Kavis tamamen cam- şişe yani sırça dedikleri kelimeydi.
Akşamın sakinleri ne rahat. Kimsenin çıtı çıkmıyor. Kırklara karışsalar, haberini alan olmaz, bunların!..
Kuzine ağzı karal Balyaka kömürü doldurulmuş.
Isıtıyor ve yanma sesi çıkmıyor.
Radyo " Phılıps" marka, ışığı yanıyor.
Duyulmuyor.
İki kağıt oynayan kişi fantinin kaç gittiğini hesabediyor aralarında.
Seslerini kendileri de duymuyor.
Kayıp, mükemmel kayıp adamlar mı, bunlar?
Leonard Cohen kılıklı adam:
"Closing time- time for you go to back to the places you will from..." der gibi yapıyor.
".... Zaman yaklaşıyor. Geldiğin yere gideceksin ve ayrılacaksın buradan..."
Leonard Cohen burasına mı? dedi: " Mükemmel kaybolanlar, kaybedenler!"
Closing time şarkısı çalınsa radyodan şimdik...
" Unutma beni, unutama beni..."
Gözünü kaldıran radyoya dikilip Esmeray’ın şarkısını işitmeleri lazım geldiği insiyakiyle deviniyorlar.
Esmeray’ın avazı ve camlarda terleyen buğu yol da yürüyen eve yetişmeye çalışanlara ve içeri de gözlerini ruhlarının penceresi yapmış kahve’necilere lütufları çağrıştırıyor!
Kaybedenlerin: " Görkemli Kaybedişleri"
Abdullah Bey’in Leylek Palas’ı veya öbür ismiyle: Park Palas.
"Unutama beni" unutma beni cümlesinde dilenme, ilenme cümlesi oluyor.
Leonard Cohen keşke:
Kaybetme beni, kaybedeme beni deseydi!
Burada deseydi!
Buraya yakışıyor!..
yalçıner yılmaz 22/11/2009, gebze