- 572 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
428- hedo hala ard öyk. yeni yazım
Franz Kafka’nın kitabını geceleyin duraksız okudum.
Non- stop durmaksız okumaktı.
Her yazar elinizden indirmeden okumalı olmaz.
Kimi yazarlar buna layiktir.
Kafka’dan " Dönüşümü " okumuştum.
Gregor Samsa: Başı ölen sabah kalktı. Böçük şekline çevrilmişti.
Sırtı kımıldadıkça ayakları havaya dikiliyordu.
Böyle de mi olur?
Yaşamakta bu da mı var?
Hayat dediğimiz şey sallapati mi?
Bizim de başımıza gelir mi?
Gece yatıp sabah ölü kalkan neçe adam yok mudur?
"Kafka," herşeye hazır olmamızın yazarı diyor ki:
Varoluşun dayanılmaz hafifliğine şaşırmamalıyız.
Gregor Samsa ne kabahati vardı ki dünürümün; uyandı, böceğe dönmüştü.
İnsanın evrensel kaderi:
"Dönüşmek; hesapta olmayana dönmek."
Sen tut Franz Kafka’nın " Dava’sını" çizgi roman yap. Harika çizmişler. Adam zaten Fransa’da Band Desen’miş. Yani çizgi roman ustasıymış. Walt Disney gibi. Yaratıcılık zordur, bela şeydir. Onları anlıyorum. Akşam çizerin figür ve kompozisyon şemalarını gördüğümde: Yeteneğin ve çabanın konumuna şapka çıkardım. Rahat ve güzel çizmiş. Çalışmak ve düşünmek: başarı dediğimiz şey bu sanırım.
Dava’da aynı minval üstünden gidiyor. Joseph K’ yı bir sabahın erinde suçluyorlar.
Hani bizde: Allah görünmezinden kazadan beladan korusun derler. Onun gibi şey.
Kafka’nın öbür eserlerini okumadım.
1925 yılında. Deha yazar Praglı Yahudi bankacı hayatın bu yanını saptıyor. Orijinal olan bu yahu! Anlamamız gereken. Anlamaz eleştirmenlere rağmen kanımca.
Kafka, başımıza bir gün taş yağsa şaşırmamalıyız’a işi getiriyor.
Hedo hala’nın yaşamı Gregor Samsa’nınkinden başka mıydı?
Zeko dayıylan Hedo hala, Börklü Kamil efendigilin böğründeki ifrazlı arazide, eski ahırlı evin başındaki buhar- bacalı ev de saadet içinde oturdular. Zeko dayı " Allahı var antika insandı."
Millletin darına, genişine koşardı. Hedo Hala da aşağı sayılmazdı.
Yeni betonharman ev yaptırdılardı.
Bostanın bu yana oda da mevlüt okuttular.
Evlatlık kızları o zaman ordaydı.
Annemler komşu kadınlar hınca hınç yeni odaları doldurmuştular. Hocayı Meşe Ardahan’dan avazı sedalardan özge değin alıp getirmişti,Zeko dayı.
Rahmetlidir şimdi hepsi kadınların, adamakıllı ağladılar. Fırsat bir daha gelmez diye.
Ve de eyki Süleyman Çelebi’nin eşsiz eseri mevlüt’e hocanın avazıyla son bulmaz inşallah sedaları senkronize ettilerdi.
Gün ola seyran ola...
Kozmosun kifayetsizliğini Kafka saptamıştır.
Eserlerinde adı geçen olguyu Molier’in "cimri"yle tesbit ve yapıtlaştırmasını andıran durum sözkonusudur.
Ne bahtlı canlarına o sanatçıların ki eşsiz olgu bulup, üzerinden ölümsüz eserler vermeleri.
Shakeaspaere: Muhteris insani duyguları ekspoze etmesi hatrıma geldi. Mesalâ: Fuzulinin Leyla ve Mecnunu bir de... ayrıca.
Kozmos mükemmele yürürken... aslında mükemmel değilmişe getiriyor Kafka laflarını: Kozmosun tufanı olur yangını vardır, kuraklığı vardır, salgını depremleri bulunur. Kozmos garantili bir yer değilken güven dolu yarınlara koşuyor.
Hedo Hala’nın başına gelen hayat bahtsızlığı Gregor Samsa’nınkinden neyi aykırıydı ki?
Hoca da ağladı. Kadınların vayşuvan sesleri...
Yeni binanın sıvaları şaşırdı. Beyaz kireçle boyanmış neşe ve şenliklerle güneşe bir poz yapacaktılar.
Kadınlara huddemlerinden, gelecekten bir siluetin fer’inden az malumlar belirmiş miydi?
Allaha ayan bize karanlık...
Sedalar sedalara dil dile memeden kesilmiş yetimcekler gibi sızlamaklı ağladılar. Hoca bitirdi. Ne olduğunu tam çözemediyse de şunu çözmüştü:
" Kozmos’un garantisi mi var?" Şeyler yarına kalmıyor. Göz yaşlarını buna yordu.
Ama bir gün gelişmiş kozmos tüm sallapatliğinden münezzeh bonuslarıyla iyilerin mükafaatını aynı yerde vaktinde kucakların dolusu kollarını açıp gelmesin mi?
Hocanın torunu bir çizgi romanda buna benzer bir şey okumuştu: TİME MACHİNE, H.G. WELLS 1895 ’de yazmış kitabı.
Neden derseniz?
Hayatın Gregor Samsalık işleri vaki!
Ah bu hayatta geri gelmeklik işleri de vuku bulabilir mi?
Zeko dayı öldü. Hedo halanın taht-ı tacı döndü. Bakınç oldu. Kimseler bir tas çorba vermedi kadıncağıza. Mahallenin töresi gereği; Allah razı olsun komşulardan, belediyeden, onu hayatın Kafka sendromlarına ezdirmediler. Neredeyse mahalle çocuklarının ebesiydi. Bu ezinçleri hak etmemişti.
Evine uzaktan baktım. Öldüğünü söylediler. Çeperin önünde oturan kadınlar. Beni bildiler mi?
Pencerelerine cam takılmamış naylon çekmişler. Dualarla, mevlütlerle hayırlı olsuna gitmelerle "hayırlı olsun"lu yuva veya eve bakamadım bile.
2000’de bu kapıya gelip elini öpmüştüm.
" Ola muhannet arayıp sormuyorsunuz!" demişti!
Kafka’nın hayatı bize de uğramıştı. Bilemezdik ki.
Bonuslarıyla melekler onu kim bilir cennetlerin neresinde karşılayacaktır?
İsbatları o seslerin; avazları... aman arkadaşlar bişey avazları kaybetmeyesiniz.
H.G. Wells zaman makinesini çalıştırıyor ha. Bu sefer de ihmalden Hedo halaya gadretmeyelim sakın ha!
yalçıner yılmaz
01-08-2010 çanakkale
YORUMLAR
Şeytanın Kafka'ya Fısıldadığı
Ey dost !
Sağanak bir ay ışığı pencereme oturmuş
Sırtımda adalet
İçimde merhamet
Dilimde kelebek ölüsü
Sür benzimi…
Ardımda Şahadet, yüzümde şeytan ölüsü
Fikrime el-basan, derisi cebren sövgüsü
Metanet dilenen hancılar,
Ey dost, ! dizime çök
Sözleri doğuruyor cennet güzeli
Tanrıya sukut dilim
Ve düşer gözlerimden ölüm korkusu
Ey dost ! çöktüm dizine
Ziyandır alime gölgesi sürgün
Kaç ölü doğurdu zikrine her gün
Kalbime dayanan, linç midir ölüm ?
Ey dost ! geldim sözüne
Ne dersiniz...?
saygılar