- 380 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Niğde Üniversitesi iletişim Fültesi Dekan yardımcısı Doç.Dr. Işıl Horzum ile İletişimin önemi üzerine
Niğde Üniversitesi iletişim Fakültesi Dekan yardımcısı Doç.Dr. Işıl Horzum “ ilettişim Öğrencileri Barış Elçisi gibi insnaları birbirine bağlayan şahıslar olmalılar”
SORU- . Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız ? hangi okullarda okudunuz ve nerelerde çalıştınız bugüne kadar?
DOÇ.DR. IŞIL HORZUM-Konya’da Meram Anadolu Ticaret Lisesi’nde orta öğrenimimi tamamladım. Orada geçirdiğim 7 yılın benim zihinsel ve ruhsal gelişimime katkısı büyük olmuştur. Çünkü öğretmenlerimiz sadece ders vermekle kalmıyor, genç psikolojisinden anlıyorlardı. Hazırlık sınıfında derslere hiç ilgisi olmayan vasat bir öğrenciyken, birdenbire duyularımı açtım. İlgim ve isteğim, derslerde başarılı olmamı sağladı. Liseyi ikincilikle bitirdim. Selçuk Üniversitesi, Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü’nü kazandım. Aynı üniversitenin Reklamcılık ve Tanıtım Bilim Dalı’nda yüksek lisans ve sonrasında doktorayı tamamladım.
SORU- Neden İletişim tercih ettiniz? Bu tercihi yapmadan önce ve bugünlerde duygularınız arasıunda ne farklar var?
DOÇ.DR.IŞIL HORZUM- Resim ve söz yazma yeteneğim bende reklamcı olma arzusu oluşturdu. 2. Sınıfta, doğayı çok seven birisi olmam, reklamcılığın tüketim toplumu oluşturmaya hizmet ettiğini fark etmemle, bu mesleği icra etme arzumu söndürdü. Ben de reklam eleştirmeni olurum dedim kendi kendime ve bu konuda ihtisas yapmaya karar verdim. Özellikle iletişim psikolojisi alanına yöneldim. İletişim psikolojisi alanında okuduklarım ve zaten içimde var olan tüm canlılara karşı duyarlılık ve empati kurma yeteneğimin üzerine bir bilinç inşa etmemi sağladı. Dolayısıyla öğrenimim beni geliştirdi, ancak tabi ki yaşadığımız sürece gelişmeye devam ediyoruz.
SORU- İletişim kurmayı siz çok sevmektesiniz. Ama birçok öğrenci İletişim Fakültesi’nde okumasına rağmen iletişim kurmaktan çekinmekte bunun sebebi nedir?
DOÇ.DR.IŞIL HORZUM- .Naçizane tespitlerime göre öğrenciler, üniversitedeki bölümlere bilinçli tercih yaparak gelmiyorlar. Birçoğu ne istediğini bilmiyor, bilenler de istediği bölüme yerleşemeyebiliyor, açıkta kalmamak için herhangi bir bölümü tercih ediyor. Dolayısıyla yeteneğine göre tercih yapmayan öğrenci zorlanıyor. Kimi öğrencinin sınıfta zoraki oturduğunu, ailelerinin zoruyla 4 yıllık bir fakülte bitirmeye mecbur hissettiklerini görebiliyoruz. Bu gençlerin çoğu da ya fazla korumacı ebeveynler tarafından, ya da baskıcı ebeveynler tarafından sindirilmiş. Ne istediklerini bilenlerin bile o hedefe gitmeye cesareti yok, kendini ifade edebilmek için özgüvenleri yok. Kendilerini tanımıyorlar. Biz ilk yıllarda bu konularda farkındalık yaratmaya çalışıyoruz. Sizin tanıştığınız 2. sınıf öğrencilerimiz ilk geldikleri zamanlara göre çok fazla yol katettiler.
SORU-. Özgüven sorununu gençler naısl aşabilir?
DOÇ.DR. IŞILHhORZUM-Kanaatimce, öncelikle devlet eliyle ailelerin çocuk yetiştirme eğitimlerine tabi tutulması gerekiyor. Zira, çocuklar yoğrulmamış bir hamurken onları elinde katılaştıran eller, ebeveynlerdir. Toplumumuz baba otoritesini en baş köşeye koyan bir ataerkil anlayışa sahip. Babanın gölgesi kazara uzaklaştığı an, babanın baskısından kurtulan ve yüreği kaygılarla dolu olan anne çocuğu sıkıştırıyor, hırpalıyor. Yapma, etme, gitme, gelme şeklinde olumsuz emir kipi konuşmalara, cezalandırma sistemi ailenin çocuk yetiştirme anlayışına hakim olmuş durumda. Çocuklara, özerklik döneminde keşfetme özgürlüğü, deneme ve sonuçlarını görme, sorumluluk alma cesareti verilmelidir.. Finlandiya’nın eğitim anlayışını örnek almalıyız. Çocukluğundaki özerklik ve güven dönemlerini sağlıklı geçirmeyen çocukları üniversite yıllarında değiştirmek de çok zor, ancak kendi azmiyle isteyenlere bir ışık olabiliriz.
SORU- .Özgüvenli gençler ile arkadaş olmak özgüven sorununu çözüm olur mu ?
DOÇ.DR.IŞIL HORZUM- Tabi ki yararlı olacaktır. Ama demin de bahsettiğim gibi, sorun daha derin. Çocuklukta alınan eğitim ağır basıyor.
SORU- işitme engellilere empati yapmanız çok takdir topluyor. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?
DOÇ.DR.IŞIL HORZUM- Ben dünyadaki tüm canlılarla empati kuran birisi oldum hep. Bir böceğin bile canının acıyabileceğini düşünürüm, çiçekleri seviyorum diye onları koparıp saksıya koymam, dalında bırakırım. Dünyanın herhangi bir yerindeki tanımadığım bir insanın acılarını, sıkıntılarını hissedebilirim, onun yerinde olsam diye bir hayal edersem sanki onun bedenine girer ve onun yaşadıklarını yaşarım. Hep böyleydim. Bunun özel bir şey olduğunu düşünmüyorum, bence tüm insanlar böyle olmalı ve olabilirler. Bu özelliğim televizyon izleyemememe, haber okuyamamama neden oluyor! İnsanları anlamaya istekliyim. Çünkü her insanın, hatta canlının, aynı özden yaratıldığına, sevgi ve ilginin dünyadaki tüm yaraları saracağına, kötü insanların aslında çocukluklarında yeterince sevgi ve ilgi alamayan zavallıcaklar olduğuna inanıyorum. Kuzenim 6 yaşında geçirdiği menenjit hastalığı neticesinde işitme engelli olduğunda ben 9 yaşındaydım ve net hatırlıyorum, çok üzülmüştüm. "Nasıl yani? Duymamak nasıl bir şey? Bir daha asla duyamayacaksa nasıl yaşayacak?" dedim kendi kendime. Çok zor günler yaşadı, bir köşeye çekilir, kendi kendine konuşurdu, üzülürdüm. Sonra onunla eskisi gibi oynamaya devam ettik, ona her şeyi anlatmaya çalışıyorduk. Önceleri zor oldu ama tiyatro şeklinde canlandırsak da anlamasını sağladık, yeniden iletişime geçtik bir şekilde. Aile meclislerinde herkes konuşup gülüşürken o dışarıda kaldığında yanına oturup, söylenenleri tane tane anlatırdım, ağzımdan okurdu. Ve ona kitap okumasını öğütledim hep; kitap, insanlardan duyamadığı tüm hayatların ve bilginin kapılarını açacaktı ona. Nitekim bugün, milli sporcu, antrenör ve kitap okumayı çok seviyor!
SORU-. Siz öğrencilerinizi seven ve gelişmiş insanlar ile öğrencilerinizi tanıştıran kaynaştıran insansınız . Bunun ne gibi kazançları oluyor?
DOÇ.DR.IŞIL HORZUM- Zihnim ve ruhum tazeleniyor diyebilirim. Yaşadığımı hissediyorum. Tüm insanlar için iletişim kurmak en temel ihtiyaçlardan. Yeterince sağlıklı iletişim kuramazsanız, anlayıp anlaşılmazsanız varlığınızı hissedemezsiniz. Ben de hocaları olarak onların ufkunu açma konusunda elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Bir gün dönüp de bana, ’sizden çok şey öğrendik’ dediklerinde dünyalar benim oluyor.
SORU- Kitap okuyan iletişim öğrencileri sizce neler kazanırlar?
DOÇ.DR.IŞIL HORZUM- Kitap okumayan, çok şey kaybeder. Günümüzde özellikle medyanın istilası, gençleri kitap okumaktan bir radde daha uzaklaştırıyor. İletişim kurabilmek demek, iyi anlatmak, iyi anlamak demek. Kitap okumazsanız zihinsel anlamlandırma süreciniz gelişemez. Televizyon, sinema vb. kitle iletişim araçları size bu gelişimi veremez, çünkü onlar hazır ürün sunar. Kitap, sizin kendi düşüncelerinizi kışkırtır, kendi yorumlamanızı geliştirmenizi sağlar, hayal yeteneğinizi güçlendirir. Özellikle İletişim Fakültesi öğrencilerinin daha çok kitap okuması gerekir. Çünkü yaratıcı olmak zorundalar, çünkü sözcükleri iyi kullanmak zorundalar. Sözcüklerin anlamanı bilmeyen, yerinde ve zengin ifadelerle iletişim kuramayan, bu mesleğin hakkını veremez.
SORU-. İletişim Fakültelerinde okuyan gençlere neler tavsiye edersiniz?
DOÇ.DR. IŞIL HORZUM- Önce iç iletişim kursunlar, kendilerini tanısınlar, yeteneklerini keşfetsinler ve yeteneklerinin üzerine eğitim inşa etsinler. Sadece derslerin verdikleriyle kalmasın, farklı etkinliklere iştirak etsinler. İyi birer gözlemci olsunlar. Her ayrıntıya dikkat etsin, anlam yüklemeye çalışsınlar. Ayrıntılar arasında bağlantı kursunlar. Hiçbir şeyi önemsiz saymasınlar, önemsenmeyen şeyler sorunları oluşturur. İnsanları var saymak, etkili iletişim kurmanın en temel yanlarındandır. İnsanları tanısınlar, beklentilerini öngörsünler ve iyi taraflarını takdir etsinler. Sosyal fobi, yenilmez bir hastalık değildir, yeter ki bunu yenmeyi istesinler. Sosyal ortamlara girmeye devam ettikleri sürece bir şekilde yeneceklerdir.
SORU-. Kişisel Gelişim dergi ve kitaplarının İletişim Fakültelerinde okuyan gençlere ne katkısı olur?
DOÇ.DR.IŞIL HORZUM- Hayat felsefesi edinmek, başarının anahtarıdır diyorum ben. Kişisel gelişimini tamamlamayan hangi mesleği yaparsa yapsın başarıyı yakalayamaz. İletişim Fakültesi öğrencileri, adeta bir barış elçisi gibi insanları birbirine bağlayan bir konumda olacaklar. İletişim konusunda etkili yollar bulmak ve çözümler üretmek onların işi. Tabi ki bunu yapabilmek için önce kendilerini geliştirmeleri gerekiyor. Kişisel gelişim dergi ve kitapları, farklı hayat öyküleri, başarı hikayeleri, bakış açıları sunmaları itibarıyla onlara cesaret verip yol gösterebilir. Mutlaka sayamadığımız katkıları olacaktır.
Teşekkür ederim.
selamlar
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.