Aş(ı)k ve Ateş...
Aşk, yanmaktır evvela ya da tümüyle yanmak baştan sona... Ama bu öyle bir yanıştır ki; yandıkça daha da yanmak ister kişi... Yanışın ateşler içinde cennet bahçesi olduğunu bilen biri başka ne ister ki... Pişmek için yanmak gerek yani... Sevgili huzuruna ham çıkmak nasıl mümkün olur ki...
Herşeyi helâk etsede ateş, âşığın en yakın dostudur... Ateş yâr`e uzanan yoldur... Vuslat`a açılan kapı... Mâsiva`yı yakıp, yandırandır... Mâşuk dışında hiçbirşey bırakmayan... Âşık yanmak ister kanmak için... Pervane atmaz ise kendini şem`in alevine... Ömür boyu bir boş sevdaya kanarda gider... Gözünü kırpmadan atması gerek kendini alev`e... Şayet kavuşmak ise derdi...
Ateş, Aşık için ya yanamaz isem korkusu... Ateş, sırlara uzanan köprü... Varlığın hakikatine ulaştıran rehber... Âşık, ateş ile aşk ummanında seyreder... Ciğer kebab olmadan sefer, bulunmaz yitik... Yana yana dönmek gerek yani güneş vâri... Dönüş, kaçınılmaz gerçek hani... Ziyanı yok, duman yükselmesin göklere... İçin, için yan, sâdıklar gibi...
Ateş, gülistandır âşığa, Halil İbrahim misali... Nemrud`un yangını uzansa da göğe doğru... O yangın içinde âşık mâşuka varır dosdoğru... Yandıkça yürür, yürüdükçe yanar aşk caddesinde âşık... Bu cadde baştan ayağa ateş dolu... Sokak kor, lamba köz... Kaldırım nâr, evler hâr... Her bir âşık ateş topu... Yani aşk; büsbütün ateş seli... Hani demiş ya Üstâd;
"Rabbim, Rabbim, bu işin bildim neymiş Türkçesi;
Senin aşkın ateştir, ateşin gül bahçesi...", misali...