Yazarlar-Şairler-Sanatçılar Örgütlü Olmalıdır !
Yazarlar-Şairler-Sanatçılar Örgütlü Olmalıdır !
Yavuz Bingöl’ün içine düştüğü durum beni çokça düşündürdü;
bir zamanlar toplumcu olarak bildiğimiz ve dinlediğimiz sanatçıların iktidar ve pazar ikileminde ve ilişkilerinde geldiği pozisyonu ve düştükleri durumu bir kez daha sorgulamak ve anlamak gerektiğinin farkına vardım.
Kanımca;
Yavuz Bingöl gibilerin düştüğü durum;
Kapitalizm kültür ve sanata olan saldırısı ve hakimiyetinin sonucudur.
Oligarşik işbirlikçilerin ve faşizmin kültür ve sanat alanındaki ideolojik hegemonyasını aşma ancak bu tipleri çözmek ve aşmaktan geçiyor.
Kültürsüzlük,
bir hastalık misali dünyayı sarmış vaziyette,
birçok yeni hastalığa her gün bir başka yenisi ekleniyor.
Kök hücre tedavisi gibi bir ‘Kök Kültür’ tedavisine ihtiyaç her zamandan daha fazla var.
Kültür;
kültürsüzlüğün en iyi ilacı.
Çünkü bu ve benzer kişiler toplum için kutsal olan bir işi tersine çevirdi.
Kendini ve sanatını kullandırttı ve böylece sanat saptırıldı.
Deniz Gezmiş’lerin,
Mahir Çayan’ların yaşadığı yıllara bir bakalım;
Yazarlar-şairler-sanatçılar çoğunlukla devrimci duruşa sahiptiler.
Bu duruş ne zaman eridi veya eritildi?
Bunun yanıtı 12 Eylül sonrasıdır.
Toplumsallık için iyi bir propagandacı ve ajitasyoncu olan sanatçılar,
12 Eylül sonrası iktidar ve pazar ilişkileri bağlamında toplumsuzluğun adı oldular.
Yazarlar-şairler-sanatçılar duygu işi yapıyor,
duygulu olmak toplumsal olmakla ilgilidir.
Toplumsallıktan sapanlar toplumsal duygulardan da sapar.
Toplumsal duyguların yerini para ve iktidar aldığı zaman toplumsallığa da saldırı başlamış olur.
Biyolojide bunun adı kanser’dir.
Kanser hücreleri nasıl ki vucuda saldırıyorsa bu tip sanatçılarda topluma saldırarak bencilleşiyor.
Bencillik geliştirilerek toplumsallık dağıtılıyor.
Bazı Yazarlar-şairler-sanatçılar;
12 Eylül sonrası maalesef bu bencilliğin çirkin öncüleri haline getirildi.
Günümüz Yazarlar-şairler-sanatçılarının iki yolu;
sanat yiğitliği mi?
Kapitalizmin ajanlığı mı?
Hangi partili oldukları hiç fark etmez.
Bir paranın iki yüzü gibi iktidarın iki yüz var oralarda,
Hepsi yazarı-şairi ve sanatçıları feci kullanıyor.
Kapitalizm ajanlığı yapılıyor.
Bunlar lanetli kapitalizmin lanetli Yazarları-şairleri ve sanatçılardır.
Düzenin işbirlikçiliğidir…
Kültür alanında ve sanat yoluyla toplumsallığın eritilmesi ya da çökertilmesi pazar ve iktidar bağı ile yürütülmektedir.
Sadece güncel yaşama ve tüketime bağlanan toplum,
iktidar karşısında yazın- sanat yoluyla kölelik düzenine çekiliyor.
Yazarlar-şairler-sanatçılar da bu kirli işe yatıyor.
Kölece yaşam,
direnişten yoksun bir yaşam olduğu için daha rahat sömürülecek ve üzerinde tahakküm kurulacak bir yaşam oluyor.
Kölece yaşam temelde örgütsüz bir yaşam olurken,
örgütsüz insan da kof ve yoz insana çok rahat dönüştürülebiliyor.
Yazarlar-şairler-sanatçılar böyle kötü emellere araç ediliyor.
Yazın ve sanatla insanlara örgütsüzlük dayatılıyor.
Kapitalizm ;
özellikle 12 Eylül sonrası Anadolu’da topluma örgütsüzlüğü dayattı.
Elbette 12 eylül öncesi de bu saldırılar vardı,
en etkin saldırılar sonrasındadır.
Bu saldırılar en çok sanat ve yazın yoluyla yürütülmüştür.
Kapitalizm
örgütsüz toplumları değişik yol ve yöntemlerle kendine bağlıyor.
Kendini bu şekilde yaşatıyor.
Kültür ve sanatı bu noktada sonuna kadar kullanıyor.
Popüler sanat ve arabesk yaşam buna çok açık ve en etkili örneklerdir.
Acıklı filmler,
şaşalı hayatları konu edinen pembe diziler,
sahte aşk oyunları,
popçular,
vs. toplumu uyutma aracı olarak kullanıldı.
Oysa; örgütlenme toplumsallığın özünde vardır.
Örgütsüz toplum bu anlamda toplum olmaktan çıkarılmak istenen toplum olmaktadır.
Örgüt sözü dahi olumsuz bir durummuş gibi kötülenir konuma getirilmiştir.
Oysa örgüt ve örgütlenme doğamızda vardır.
Ayıp ve kabul edilemeyecek olan örgütsüz olmaktır.
Edebiyat ve sanat bahsettiğimiz gibi kötü işlere alet ediliyorsa demek ki en çok Yazarlar-şairler-sanatçılar örgütlü olmalıdır.
Edebiyatın ve Sanatlarının topluma karşı bir saldırı malzemesine dönüşmesini istemeyen Yazarlar-şairler-sanatçılar en örgütlü sanatçılardır.
Sanatçılar örgütsüzlüğün içindeyse,
iktidara malzeme olmaktan kendilerini kurtaramazlar.
Kapitalizm,
Ortadoğu’yu sömürgeleştirmede en kolay yolu,
kültürel direniş gücünü dağıtma ve insansızlaştırma ile mümkün görmüştür ve bunu halen uygulamaktadır.
Kültür ve sanat camiasında örgütsüzlük yolu ile herkesi kendine çalışır hale getirmiştir.
Yani örgütsüzlük kapitalizmin örgütlenme modelidir.
Toplumun güçlü olması örgütsel oluşuna,
güçsüz oluşu ise örgütsüz oluşuna bağlıdır.
Ülkemizde ki aydın,
Yazar, şair ve sanatçıların durumu gibi...
Atilla Yüceak Aralık 2014
Araştırmacı Yazar-Şair
YORUMLAR
Sizce örgütlü sanat, kendini nasıl ifade eder ?
Önce sanatın tanımını yapmak ve sonra sanatcının kim olması gerektiğine mi karar vermeliyiz ?
Sanatta sanatçı da bağımsız olmalı. Bir hak-hukuk mücadelesi varsa, zaten halk, o kişiye gerekli desteği verecektir. Tabi bunun için gercek bir sanatcı olmak gerekiyor. Öyle bir durum olmadığına göre ,böyle bir şartada gerek yok .
Bir çıkmaza sanatçının kendisi düşüyor ve bunu bir yol olarak görüyorsa, yarın şartlar değiştiğinde eski durum kendini tekrar yenileyecektir.
Sanatçıların siyasi düşünceleri, sanatlarının gerisinde kaldığı sürece ,problemler ayyuka çıkmayacak.
Saygılar
yüceak
tamda düzenin yarattığı bir bireysin..
Sistemin kölesi olanlar kapıları çalındığında kimseyi yanlarında bulamayacaklardır.
Yazık