- 721 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
LÂLE DEVRİ DEVRİ BİTER SÜLÂLE DEVRİ BİTMEZ
Eskiden makyaj malzemesi olarak İsfahan sürmesi başlı başına bir marka idi İranlı Şairlerin İsfahan kentininin güzelliğini tanıtmak için söyledikleri
İsfahan, nifsı cihan
(İsfahan tek başına dünyanın yarısına bedeldir.)
Sözüne karşılık
Divan Şiirimizin köşe taşlarından olan birisi olan ismi Lâle Devri ile özdeşleşen divan şairi Nedim, İstanbul’u dünyaya tanıtmak için yazdığı bir beyitte
Bu şehri İstanbul kî bî misl ü behâdir;
Bir sengine yekpare Acem mülki fedadir.
(Bu İstanbul şehri ki baha biçilemez kıymettedir.
Öyle ki bir taşı bile bütün İrandan daha değerlidir)
demektedir.
Lâle Devri, çok sorgulanmış, çok yargılanmış bir devirdir. Bugün olduğu gibi yönetici zümrenin halkla arasına görünmez duvarlar ördüğü, ekonomik sıkıntının ve enflasyonun günlük yaşamı sıkıntıya soktuğu, devlet hazinesinden yeniçerinin maaşının bile ödenemediği öte yandan Osmanlının savaşlardan “el etek çekip” biraz nefeslendiği yeniliklerin, sanatın, müziğin, eğlencenin, debdebenin bizlerin de hayata dair söyleyecek “iki tek bir çift sözümüz var” dediği bir dönem olmuştur.
Padişah III. Ahmet ile kimi tarihçilerin israfa yönelik harcamalarından dolayı “mirasyedi” olarak damgaladığı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın uyum içinde çalıştığı matbaanın bile ülkeye bu devirde geldiğini düşünürsek Lâle Devri birçok devrime ve reforma imzasını atmış bir devirdir aynı zamanda “Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir” misali Lâle Devri’nde doğrularla yanlışlar, güzelliklerle çirkinlikler bir arada olmuştur.
Modern eğitim kurumlarından itfaiye teşkilâtına kadar devlet yeniden yapılanmaya başlamıştı ki hamam tellakı olduğu söylenen meyhane arkadaşlarının Patrona (koramiral) lakabı taktığı Arnavut asıllı Patrona Halil başlattığı, bir iletişim ve etkileşim merkezi olarak camilerde mayalanan hoşnutsuzluklardan beslenen bir isyanla Lâle Devri’nin sonunu getirdi. Necip Fazıl "Başıboş" şiirini boşa yazmamış, “Bir kibrit bir orman yakar başı boş.” demişti. Necip Fazıl haklı çıkmıştı.
Bizim gibi ülkelerde Lâle Devri devri biter belki ama sülâle devri hiç bitmez. Bugün de yönetici kesimle halk arasında sürekli bir kopukluk yok mu?... Halkın günlük yaşamı büyük sıkıntılar içinde değil mi?... Dün olduğu gibi israf baştan aşağı devlete hakim değil mi?.. Halkın konut sıkıntısı ayyuka çıkmış iken devletin başındaki zat bin odalı saray yaptırmıyor mu?...Ticaret, tarikat,siyaset iç içe değil mi?.. Devlet kadroları eş dost arasında gecekondu arsası gibi kapış kapış değil mi?...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.