- 630 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MEKTUP VAR- 8
Mektup yazmak canım istemiyor be sevgili. İçim burkuluyor, gözlerim kararıyor, gücüm zayıfladı, dermanım kalmadı. Her şeyden önemlisi belleğimi yitirmek üzereyim. Niyesini sorma. Söylesem ne yazar. Sen de benim gibi empati kursan önünden geçip giden insanlarla anlarsın içimdeki sızıyı.
Hiçbir şey tat vermiyor artık gençlik yıllarımdaki gibi. Bir parçacık umut kırıntısı vardı yüreğimde; o da bitmek üzere. Sevenlerim birer birer sırtlarını çevirdiler, terk edip gittiler. Gitsinler, nereye isterseler gitsinler, hiç de umurumda değil. Demek ki tek başına, yalnız kalacağın günlerin hesabını iyi yapıp hazırlıklı olmak gerekmiş. Ben de öyle yaptım zaten. El attıklarımın hepsi de uzaklarda. Varsın olsun. Kimseye intizarım yok. Bu zamana dek ilenmedim: “ Allah belanızı versin, “diye. Bir gün gelecek hak yerini bulacaktır. Zaman en iyi ilaçtır; her derde derman olan melhem.
Şunu anladım ki sevgili, severken bile arada mesafe bırakmak lazımmış. Sevginin, aşkın baki kalacağını kim söylediyse yanlış söylemiş. Her yaşta acının en katmerlisini tatmak varmış. Her şey sütliman oldu diye beklemek nafile. Yaşlanıp bastonlara esir olsak bile bastonlardan güç alıp insanlara muhtaç duruma düşmemek gerektiğini hissettim bugünlerde.
Sevgili, gözlerimi kapatsam da gün boyu yaşadıklarım flim şeridi gibi kayıp gitmekte belleğimde… Sinemaya gitmiş gibiyim ya da tiyatroya. Yaşlı bir dede kaplumbağa hızıyla yürüyor önümden; kırış kırış yüzü, pamuk gibi sakalı, kalın çerçeveli gözlükleriyle hayata tutunmaya çalışıyor. Kimi kimsesi yok mu, dertleşeceği eşi. Merak bu ya dayanamayıp soruyorum:
- Dede nasılsın?
Gözlüklerinin altından “ dalga mı geçiyorsun dercesine süzüyor beni. İnatla dedenin geçmişini gıdıklamaya devam ediyorum.
- Dede, nenem sağ mı? adımlarını hızlandırıyor, duymamış gibi yanımdan uzaklaşıyor. İç dünyasındaki fırtınaları anlamakta zorlanmıyorum.
Ah be sevgili, karşılıksız sevmek ne güzel. Hep böyle sevgili kalsak seninle. İnan ki evlendiğimizde bir yıl geçmeden belki de boşanma davası bile açarız, diye korkuyorum. Hayır korkmuyorum; gerçeği söylüyorum. Geçenlerde bir iş için yolum adliye koridorlarına düştü de gördüklerim karşısında hayretler içerisinde kaldım. Eşlerinden boşanacaklar sanki o gün orada toplanmışlardı. Herkesin suratları asık. Kimileri hala birbirlerine bağırıp çağırıyorlar, sinkaf ediyorlar, içten içe gözyaşları döküyorlardı. Bir tane gülerek ayrılana rastlamadım. Halbuki bir zamanlar yanıp tutuşuyorlardı birbirleri için. Çöllere düşüp dağları bile delmeyi göze alıyorlardı.
Hayat; hayal kurulduğu gibi değil be sevgili. Zorlukları göğüslemek her babayiğidin karı değil.
İyi günde kötü günde sırt sırta verip tutunabilmektir yaşama. Acı çekerken birbirine çemkirmek değildir hayat. Severek olgunlaşmaktır. Olgunlaşırken sevmektir.
Ah be sevgili ne desem boş. Son zamanlarda ülkemizdeki kadınlara yapılan haksızlıklara şahit oluyorum da utanıyorum valla kendimden. Kadınsız içtiğim suyun bile tadını bulamıyorum. Uykularımda sanrılar basıyor beni; fırlıyorum yatağımdan. Yine de cesaret edip evlenmek için “ evet” diyemiyorum. Korku fobisi sardı bir kere belleğimi. Bazen diyorum ki hep çocuk kalsaydım. Çocukça baksaydım penceremden. İşte bu yüzden ben çocuk ruhluyum. Daha olgunlaşmadım. Ah bir olgunlaşsam.
Olgunlaşır mıyım dersin?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.