- 1370 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
AH AYŞE ÖĞRETMENİM AAH !
Yıl 1977. Orta okuldan sonra beş yıl ara verip başladığım İstanbul Pendik Lisesi’nde, tam anlamıyla bir Fikret rüzgârı estiriyorum. İnsanın kendini böyle anlatması hoşunuza gitmiyor olabilir ama ne olur bir defalık mazur görün.
Yirmi yaşımı çoktan doldurmuşum, muayenemi de olmuş, hazır asker olarak celp kâğıdımı bekliyorum. O zaman üç tertip var ; Mart, Temmuz ve Kasım. İlk iki tertip çıkmayınca, Arnavut damarım tutmuş ve ’ Ben okumak istiyorum ! ’ diye çıkmışım müdür muavinin karşısına. Aynı hızla sepet havasını alıyorum İbrahim hocanın ( Deliktaş ).
’ Haydi oğlum, doğru askere ; ne işin var senin okulda ? ’
Arnavutlar kolay pes eder mi ? Müdüre, askerlik şubesine, gittim geldim ve de askerliğim çıkmışken okula başladım.
Hayatta - en çok sevdiğim diyemeyeceğim, çünkü hepsini sevmiştim - en çok iyiliğini gördüğüm iki öğretmenimden biri - diğeri İlhan Türker hanımdı - olan Behice Yalkın öğretmenim bile ; ’ Bu yaştan sonra okuyabilecek misin oğlum ? ’ dediği , babamın da ’ Madem okuyacaktın, bu güne kadar aklın neredeydi ? ’ dediği için ; ben hepsiyle ve hiç de uygun olmayan koşullarımla - ders çalışmaya ancak gece on ikide başlayabiliyordum - inatlaşarak, takır takır dokuzları, onları , takdirleri, teşekkürleri sıralamaya başlamıştım.
İşte böylesi fırtınanın arasında, sanırım dönem sonlarından biriydi ; Fizik hocamız Ayşe hanımın ( Onsekizoğlu ) dersinde, kimin ne olmak istediği tartışması açılmıştı. Fen bölümü idi okuduğumuz ve sınıfımız okulun göz bebeği, en başarılı sınıfı. Ben de bu sınıfın en başarılı - aslında bir numarası ama, kız arkadaşa ayıp olmasın - iki öğrencisinden biriyim. Diğerinin kim olduğunu benden çok duymuş ve belki de bıkmışsınızdır bile.
’ Ben öğretmen olmak istiyorum hocam ! Hem de ilkokul öğretmeni. Doğu’da kimsenin gitmediği, öğretmensiz köylerin birine gitmek istiyorum hem de ! ’
Ne kötülük var bu düşüncemde ve de söylediklerimde bilemedim. Nasıl tepki aldım hem Ayşe öğretmenden , hem de sınıftaki malûm kişiden ve hatta herkesten. ’ Böyle başarılı bir insan, öğretmen olmak ister miymiş ? ’ ’Ne diye, doktor ya da mühendis olmak istemiyor muşum ’
O zaman böyle diyenlere, böyle düşünenlere , çok selâmım var, kına yaksınlar diyeceğim ama, öğretmenime saygımdan dolayı diyemiyorum. Onların adını bile verdikleri, İstanbul teknik Üniversitesi’nde Mühendislik kazandım, uzunca da bir süre emek verdim. Şimdi çok iyi bir kaldırım mühendisiyim !
’ Sen manyak mısın oğlum ? Öğretmen olup da aç kalmak mı istiyorsun ? Sana inanmıyorum ve biliyorum ki, bir gün elinden belgenle İTÜ’de Mühendislik kazandığını müjdelemeye geleceksin bize ! ’
Aynen böyle söyledi Ayşe hocam. Herhalde beni çok sevdiğinden, iyiliğimi istediği için böyle söylemiştir. Kendisi ile yakın bir zaman önce görüştüm. Yıllardır Fizik öğretmenliği yapıyor ve hiç de açlıktan ölmüş bir hali yok. ( Benden duymuş olmayın, yaşını bile pek göstermiyor, çok da bakımlıydı maaşallah . )
Sevgili hocama galiba şu sözleri yıllar sonra da olsa söylemek kısmet olmuştu. Buradan da tekrarlamak istiyorum.
’ Sevgili hocam ve sevgili dostlarım ; değerini bilenin de bilmeyenin de canı sağ olsun. Fakat ben öğretmen olamadığım halde, biliyorum ve inanıyorum ki ; öğretmenlik gibi çok kutsal bir mesleği yapabilmek, öğretmen olabilmek herkese nasip olmuyor. O meslek ki ; aç kalmaya da, sürünmeye de, ölmeye de, her şeye değer. Paranın, pulun, şanın, şöhretin öğretmenliğin yanında lâfı bile olmaz. Allah beni bir kez daha bu Dünyaya gönderme şansı tanırsa eğer, mutlaka öğretmen olmayı nasip etmesini diliyorum. Karşılığında her türlü sıkıntıya, cefaya şimdiden razı olduğumu da söylüyorum.
Minnacık yüreklere biraz ilgi, sevgi ve şefkatle bir şeyler öğretmek, onlara hayat yolunda yardımcı olabilmek ve bir gün onları güzel bir şekilde hayata başlamış olarak görmek ; daha büyük bir mutluluk olabilir mi ?
Gücenmeyin Ayşe hocam ? Akıllı olsaydım da kendi idealim olan öğretmenlikte ısrar etseydim ben. Sizi ya da başkalarını sorumlu tutmak ne bana ne de başkasına yakışmaz. ’ Kısmet değilmiş ! ’ diyelim.
Sevgili öğretmenlerim ; hayatta annemden bile görmediğim ilgiyi, sevgiyi, şefkati sizden gördüm ben. O yüzden kendimi bildim bileli sizleri örnek almak, sizler gibi öğretmen olmak istedim. Başaramadım, sizin ilginize lâyık biri de olamadım belki ama bakın işte sizi minnetle, saygıyla anabiliyor, gerek bana gerek başka çocuklara yaptığınız güzellikleri bir yerlerde dile getirmeye çalışıyorum. Hayatta olmayanlarınıza rahmet, yaşayanlarınıza güzel ömürler diliyorum . Allah hepinizden razı olsun.
ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN !
Fikret TEZAL
YORUMLAR
ÖĞRETMENSİZ BİR DÜNYA KİMSESİZ ÇOCUKLARA BENZER
ÖZLEM DEMİRKAYA &*.*&