- 1971 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Siyah Saçlı Küçük Kadın
Karanlık diz çökmüş geceyi karşılıyor,yıldızlar sessizce parlıyordu.
Öyle keskin bir soğuk yoktu, sadece siyah saçlı küçük kadın üşüyordu.
Şehrin serseri rüzgarı ıslık çalarak ortalıkta dolaşıyor,
ağaçlar yapraklara sarıldıkça, yapraklar şarkılar mırıldanıyordu.
Sokak arasına sıkışıp kalmış gri binanın en üst katında yaşıyordu.
Kimselerin çalmadığı kapısının ardında, küçük bir dünyası vardı.
Ona göre;
üzerinde adı yazmadığı için çalmazdı hiç kapısı,
ama yalnızlığına göre durum daha faklıydı!
Çift kişilik koyu yeşil bir koltuğu vardı salonda.
Uyuyabildiği gecelerde yatak olarak kullandığı
uyuyamadığı gecelerde küçük dünyasına sığmayan hayalleri sığdırdığı.
Salonda ki küçük pencereden bakardı
ait olmadığı kalabalık yalnızlıklar şehrinin sahte ışıklarına.
Pencerenin sol yanında, camı yıllar önce kırılmış boş bir çerçeve asılıydı.
Kim bilir kaç resim eskitmişti kendiyle beraber.
Hemen çaprazında küçük masası vardı, üzerinde alelade örtü ve paramparça bir yalnızlık duruyordu.
Bu gece de eli yüzü hüzün içindeydi siyah saçlı küçük kadının.
Pencerenin önünde öylece durmuş,
aslında orda olmadığını kendine anlatmaya çalışıyordu...
Yorgundu, özlemleri bir dokunsa ağlayacaktı belli ki...
Kendinden bile küçüktü dünyası.
Minicik titrek avuçlarında birkaç damla gözyaşı
bir de yarım kalan hayatı duruyordu.
istediği tek şey,
önce ölümü, ardından da kendini öldürüp
düşlerine teslim olmaktı
olmadı!
Omuzlarındaydı geçmişin yükü ama yüreğindeydi izleri.
Canı yanıyordu.
Sanki üzerine devrilmişti bütün kaçışlar
Bakışlarını doldurmaya çalıştıkça, yaşlar boşalıyordu gözlerinden, yine de ağlamıyordu.
Gece dibe vurmuş, karanlık alabildiğine parlıyordu.
Usulca döndü masaya doğru.
Önce paramparça ettiği yalnızlığa baktı,sonra da avuçlarında yer etmiş dünyasına.
Her gece yalnızlığını paramparça edip, içinde dünyasını büyütecek bir şeyler arıyordu.
Oysa bir gülüş uzağındaydı mutluluğun....
ve yine bulamamıştı.
Güne yakalanmadan yalnızlığını apar topar kaldırdı.
Sonra, geceden bile daha uzun ve daha siyah saçlarını topuz yaptı.
Sanki bir şeyler geçiyordu aklından ama o bile ne olduğunu bilmiyordu.
Eli yüzü hüzün içindeydi siyah saçlı küçük kadının.
Tam zamanıydı aslında,
uzak bakışlara emanet ettiği umutlarını çağırmanın.
Öyle sıkılmıştı ki kendinden bile,
gidecek olsa,
yanına almayacaktı, ne kendini ne de yalnızlığını.
Ama gitmek için zamanı yoktu.
Gözlerini kapatıp içinden ölüme kadar saydı...
HÜMEYRAYILMAZ
30.12.2005