- 3011 Okunma
- 7 Yorum
- 1 Beğeni
NE MONŞER, NE MİSTER GÖKTE ALLAH YERDE HİTLER !!!!
Din siyasete nasıl alet edilir? Bu yazıda bu sorunun en bariz örneğini göreceğinizi umuyorum.
ıı. Dünya Savaşı Türkiye’nin direkt katıldığı bir savaş olmadığı için çok da fazla üzerinde durduğumuz ve hakkında fazla bilgiye sahip olduğumuz bir konu değildir. Bilgilerimiz de genel olarak ‘’ Almanya’nın başına Hitler diye bir faşist geçti, kendisi gibi bir Faşist olan İtalyan Lider Mussolini ile Dünyayı yeni bir savaşa soktu, bunların her ikisi de bol bol Yahudi katlettiler, sonunda İngiltere, Fransa, Rusya ve ABD bunların canına okuyarak dünyayı büyük bir tehlikeden kurtardı’’ dan öteye değildir.
Peki bir Osmanlı Topçu Subayının Hitler’in başarısı için canla başla çalıştığını hiç duymuş muydunuz? Yüzbinlerce başı fesli Müslümanın Nazi ordusunda gönüllü olarak savaştığını? Haydi bunlar o kadar da ilginç değil diyelim peki Hitlerin bir Alman Müslümanı olup adının Ali Haydar , Mussolini’nin ise İtalyan müslümanı olup adının Musa Nili olduğunu biliyor muydunuz?
Yok yok hemen paniklemeyin ‘’II. Dünya savaşının faturası da şimdi Müslümanlara mı çıkıyor yani?’’ diye. İşin içinde iş var. Gelin en baştan başlayalım olmazsa.
1895 ya da 1897 yılında Kudüs’te Muhammed Emin-el Hüseyni adında biri dünyaya gelir. Zamanın El Ezher üniversitesinde eğitim gören bu kişi daha 18 yaşında Mekkeye giderek hacı olur. Bilahere Osmanlı ordusuna katılır hatta Çanakkale Savaşları sırasında topçu subayı subayı olarak görev yapar ama savaşın sonuna kadar kalmaz cephede. Hastalığını bahane ederek ordudan ayrılır ve Kudüse gelir. Sonra Mekke Emiri Şerif Hüseyinle birlikte Osmanlılara karşı savaşır. Filistin topraklarında 1917 de İngiliz yönetimi kurulunca İngilizler onu işgal ordusunda görevlendirirler. 1921 yılında ise Kudüs Müftülüğü seçimini kaybetmiş olduğu halde İngilizlerin baskısıyla Kudüs Müftüsü olur.
Hacı Emin – el Hüseyni artık “Yüksek İslam Konseyi Başkanı” ve İngiliz yönetimin kendisine verdiği “Kutsal Toprakların Müftüsü” ünvanlarını kullanıyordu1931’de topladığı İngiliz güdümlü İslam Kongresi’ne o sırada Fransa’da sürgünde yaşayan son Halife Abdülmecid Efendi’yi de çağırmış, Atatürk Türkiyesi buna şiddetle karşı çıkarak Hüseyni’nin Hilafeti diriltmesine izin verilmeyeceğini açıklamıştı.
II. Dünya Savaşı patladığında Hüseyni, Yahudi karşıtı bir çizgi izleyen Almanya’yla bağlantı kurmuştu. Mayıs 1941’de Müslüman Arapları eski efendileri İngiltere’ye karşı Almanya’nın safında savaşa çağırarak Cihad ilan eden Hüseyni, dört gün sonra İngiliz ordusu Irak’ı işgal edince, önce İran ve Türkiye üzerinden İtalya’ya gidecek, Hitler’in faşist yoldaşı Mussolini ile görüşmeler yapacak ve oradan Almanya’ya geçecekti.
Müslümanlar arasında Hitler yandaşlığı uyandırmak üzere yayınlara başlayan Hüseyni, her gün Alman radyosunda konuşarak Balkanlarda yaşayan Müslümanları Hitler’in komutası altında İslam Cihadı’na çağırıyordu. Çağırılarını Kudüs Müftüsü olarak yapan Hüseyni’nin yayınları Balkanlardaki Müslümanlar üzerinde oldukça etkili olmuş, genç Müslümanlar silah altına girerek Müslüman Nazi Bölükleri oluşturmuşlardı. Hüseyni, Cihad çağırısına koşan bu Müslüman gençlere ilk iş olarak Alman propaganda bakanlığınca basılan “İslam ve Yahudilik” adlı kitabı okutarak onları Yahudi düşmanlığıyla dolduruyordu.
Hüseyni tarafından Yahudi düşmanlığıyla doldurulan Müslüman gençler, doğrudan Hüseyni’nin denetiminde yürütülen silahlı eğitimlerden geçerek Almanya safında cepheye sürülüyordu. Hitler ordusunda “Hancar” (Hançer) adıyla anılan Bosnalı Müslüman askerlerden oluşan birliklerin Hüseyni tarafından çizilen bir de bayrağı vardı. Bu bayrakta bir Gamalı Haç ve kılıç sallayan bir el yer alıyordu.
20 Kasım 1941 günü Nazi partisinden Ribbentrop ile görüşen Hüseyni, 28 Kasım 1941’de Hitler’le de görüşecek ve yalnızca Balkanlardaki Müslümanları Alman askerine dönüştürmekle yetinmeyip, Ortadoğu’daki bütün Arapları da Almanya’nın safında savaşa sokabileceğini söyleyecekti.
Bu görüşmede Hitler,Hüseyni’yi “Araplarla ilgili konularda karar verecek kişi ve Arapların önderi” olarak tanıdığını bildirmiş, gelgelelim Arap devletlerinin bağımsızlığı için kendisine herhangi bir söz vermemiş; “Alman ordusu güney Kafkasya’ya (yani Bakü petrollerine) ulaşana dek, Arapların bağımsızlığı sözünü açıkça söyleyemeyiz” demişti. Bunun anlamı açıktı: Hitler’in Rusya’ya karşı açtığı savaş, kendi topraklarında hiç petrol bulunmayan Almanya’nın Kafkas/Hazar petrollerine ulaşmasını amaçlıyordu.
Naziler 18 Aralık 1942’de Berlin’de bir “İslami Merkez Enstitüsü” kurmuş,başına Hüseyni’yi getirmişler; enstitünün açılışında Nazi Propaganda BakanıGoebbels de hazır bulunmuş ve Hüseyni, yaptığı açış konuşmasında: “Yalnızca Nazi’lerle Araplar ortak düşmana sahip değil, aynı zamanda Nazizm ile İslam da, idealler, disiplin, toplum düzeni, itaat ve yönetim ruhunda ortak zemine sahiptir,” demişti.
Hüseyni, öyle ya da böyle, tıpkı Enver Paşa gibi Almanya’nın başarısına bel bağlamış ve yine tıpkı Enver Paşa gibi Almanya’nın güdümünde “Cihad” ilan ederek Müslümanları Almanya’nın safında savaşa çağırmıştı. II. Wilhelm’in gözünde Enver Paşa neyse, Hitler’in gözünde Kudüs Müftüsü Hacı Emin el-Hüseyni oydu. Almanlar Müslümanları kendi ordularına asker yazmak için Hüseyni’ye büyük değer verdiklerini duvarlara büyük yaftalar basıp çoğaltarak gösteriyorlardı.
Hüseyni’nin Hancar (Hançer) ve Waffen olarak anılan Müslüman Nazi birliklerini denetlerken çekilmiş görüntüleri Alman propaganda bakanlığı tarafından yayımlanan dergilerde, gazetelerde yer alıyordu. Bu fotoğraflarda ilgimizi çeken en anlamlı yön, Hüseyni’nin denetlediği Müslüman Nazi birliklerinin önünden “Nazi Selamı” vererek geçmesiydi. “Selâm-ı Aleyküm” ya da “Aleyküm Selâm”ın yerini de Almanca “Heil (Yaşasın) Hitler” almıştı.
Nazi’ler bir yandan Kafkaslara, diğer yandan Ortadoğu’ya egemen olma düşlerinin bir parçası olarak, yine bol bol Alman altınlarıyla, Müslüman Türkleri ve Müslüman Arapları Alman yayılmacılığının paralı askerleri olarak kullanmayı başarıyordu. Kudüs Müftüsü Hacı Emin El Hüseyni ‘Hitler savaşı kazanırsa Yahudileri Filistinden çıkartır’ düşüncesiyle destekliyordu Almanya’yı...
Tıpkı I. Dünya Savaşı’nda Almanya ile işbirliği yapan Osmanlı, Alman İmparatoru II. Willhelm’i müslüman dünyaya “Gizli Müslüman Hacı Willhelm” diye tanıttığı gibi; II. Dünya Savaşı’nda bu kez de Hitler’in gizli Müslüman olduğu yayılmaya başlamıştı İslam dünyasında. Nasıl 1920’lerde hatasını anlayan Mehmet Akif 1910’lu yıllarda dünya Müslümanlarını Alman İmparatoru’nun buyruğuna sokmak için çabalamışsa, 1930’lu,1940’lı yıllarda da Kudüs Müftüsü Hacı Emin El Hüseyni de Hitler başarılı olursa Filistin’de Yahudi sorunu kalmaz düşüncesiyle Hitler’le buluşmuş, görüşmüş, düşünce birliğine varmış, desteklemiş; Nazi propaganda takımına katılmış, Alman radyolarından Müslümanlara seslenerek tüm Arap dünyasına Hitler’in komutasında savaşa katılmaları çağırısında bulunmuştu.
Hacı Emin El-Hüseyni’nin propaganda çalışmaları sonucu ilk adımda Bosna, Kosova, Makedonya, Bulgaristan, Romanya, Batı Trakya, vb. gibi Avrupa topraklarında yaşayan Müslümanlardan yaklaşık yüzbin kişi Hitler’i İslam’ın kurtarıcısı sayarak Nazi birliklerine katılmıştı. Hüseyni’nin Ortadoğu Araplarına yönelik propaganda çalışması, “Hitler gelecek, Araplar İngiliz ve Yahudi boyunduruğundan kurtulacak” savına dayanmış, Hitler’in Müslüman dostu ve kurtarıcısı olduğu yargısı beyinlere kazınmıştı.
Bunlara göre, “Mussolini aslında gerçek adı Musa Nili olan bir Müslüman’dı. Hitler de Haydar adıyla gizlice Müslümanlığı seçmişti. Müslüman belledikleri Hitler’i “Haydar” diye adlandıranlar olduğu gibi, ona “Ebu Ali” adını verenler de vardı. Daha beteri, Hitler’in Mısır’lı yandaşları Tanta’da bir evi, Hitler’in annesinin doğduğu ev olarak gösterip, o evi Kabe gibi tavaf etmeye başlamışlardı. Hitler’in Müslüman Arap yandaşları, onu peygamber kertesinde ululayan marşlar söylüyorlardı:
“Ne Monşer, ne Mister! Gökte Allah, Yerde Hitler!”
Sovyetler Birliği’nde yaşayan Müslüman Türklere yönelik çalışma ise; “Rusların dinsiz oldukları, komünizmin dinsizlik olduğu, Müslüman Türkleri dinsiz Rusların boyunduruğundan kurtaracak biricik gücün, Haydar adıyla gizli Müslüman olan Hitler olduğu” propagandasıydı.
Sovyetler’de yaşayan Müslüman Türkler, bu çalışmalar sonucu Hitler’i ve Almanya’yı tıpkı Birinci Dünya Savaşı yıllarında Wilhelm Almanyası’nı olduğu gibi İslam’ın dünya üzerindeki biricik koruyucusu olarak görmüş ve Alman ordusundaki özel Müslüman birliklerinde yüzbin üzerinde Müslüman Türk de yer almıştı.
Hitler’in yenilmesinden sonra Gehlen gibi pek çok Nazi istihbarat görevlisiyle Amerikan hizmetine alınan Hacı El-Hüseyni 1946 yılında Amerika’nın Rusya’ya karşı kullandığı ”İslam kartı”nın önde gelen örgütleyicilerinden biri olarak görevinin başında.
Hitler’in başına gelen neyse, Saddam’ın ve Usame Bin Ladin’in başına gelen de oydu. Tarih, dış güçlerin kışkırtmasıyla dünyanın ya da herhangi bir bölgenin egemenliğine soyunacaklar için derslerle dolu.
Hitler’in Dünya İmparatorluğu düşlerini önce kışkırtıp sonra öldüren Amerika, hemen ardından Osmanlı İmparatorluğu’nu diriltme düşleri kurduracaktı Türkiye’ye...
Hitler’in Müftüsü Hacı Emin El Hüseyni, Hitler yok edildikten sonra, Rusya’ya karşı Amerikan hizmetine girip, “Müslüman Kardeşler” örgütünün temellerini atacak ve “İslam Birliği Konferansları” örgütlemekle meşgul olacaktı.
Hitlerin Müftüsü Hacı Emin El Hüseyni 1948’de Gazze Şeridinde Filistin hükümetini kurduğunu ve hükümet başkanı olduğunu ilan etti. Bu hükümet, Mısır, Suriye, Lübnan, Irak ve Suudi Arabistan dışında hiçbir İslam ülkesince tanınmadı. Emin el Hüseyni 1974 yılında Beyrut’ta öldü. Kudüs’e gömülme vasiyetine rağmen, İsrail tarafından bu talep reddedildi.
Not: Bu yazının büyük bir bölümü Cengiz Özakıncı’nın bir yazısından alıntıdır.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
RESİMLER: Üsttekiler-soldan sağa 1- Hacı Emin El Hüseyni Osmanlı Topçu subayı iken 2- Alman Nazi Ordusundaki Müslüman askerlerin fesi 3- Nazi ordusundaki Bosna’lı Müslümanların kullandıkları özel sancak.
Alttakiler-Soldan sağa 1-Hacı Emin El-Hüseyni-Hitler görüşmesi 2- Hacı Emin El Hüseyni Nazi selamı ile selamlıyor Alman ordusunu 3- Müslüman Nazi askerleri ‘’ İslam ve Yahudilik ‘’ Adlı kitabı okuyorlar 4- Kafkaslarda Nazi Almanyası lehine Müslümanlara yönelik propaganda afişleri.
YORUMLAR
İlginç bir yazı.
2. Dünya savaşına özel bir ilgim var.
Çok okur, çok araştırırım fırsat buldukça ama,
ne yalan söyleyeyim, Müslümanlar açısından hiç ele almamıştım.
Gerek Arapların, gerekse Rus boyunduruğundaki Türklerin Alman saflarında savaşa karılmalarının sebebinin,
dinden ziyade,
bağımsızlık kazanma gayretleri olduğunu düşünmekteyim.
Hitler' herkes deli sıfatını takıyor ya,
savaşı kazansa idi,
karşısında savaşan liderleri deli olarak tanımlayacaktı sanırım tarih.
Zaten,
Stalin'in de Hitler'den farklı olmadığını gösterdi ikinci dünya savaşının bitişini takip eden yıllar.
Binlerce masum insanı katletti gözünü kırpmadan.
Naziler,
savaşı kazansalardı da,
şu İsrail'i silip süpürseydi Filistin'den.
Ne demeli?
Ne tarafa baksan problem.
Dün Hitler,
bu gün Amerika.
Ne farkı var ki birbirinden?
Güzel bir çalışma idi yine hocam.
Tarih okumayı sevenler için bilhassa.
sami biberoğulları
Türklere gelince: Bizde maalesef olay hep şu olmuştur ''İgiltere, vaya Almanya dostumuz, feda olsun postumuz'' Uluslar arası ilişkilerde ebedi dostluk diye bir şeyin olamayacağını bir türlü anlayamadık. Hâla da anlamış değiliz.
Selam ve sevgilerimle.
Edebiyatın Karanlık Bahçesi- "İntihar" (sihirli kalem)
Ve
Sizin yazınıza 24.00 dan sonra yorum yazacağım.
Sebebini sonra acıklayacağim.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
CaNMaYBuLL
Okulu açıyorum. -EdebiyatDefteri Okulu'nu -acıyorum.
2014-2015 eğitim ve ögretim yılı başlıyor.
20 kişilik sınıfım. Ve bunlar favori listemdekilerden ibaret. Ayrıca ilk sınıf ile ilgili duşüncekerimi (deneme) rüyalardan olusmakta. İlk ders zili en yakın zamanda başlıyoooooooooooooooooor...
En çekilmez hoca sanırım siz olarak kayıtlara geçeceksiniz !
:) Mahmut hoca kadar olmazsınız sanırım
Hocam bilimediğimiz bir tarihi sayenizde okuyup öğrenmiş olduk siz yazınız biz okuyalım kaleminize emeğinize sağlık saygılarımla
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Ruslar 2. dünya savaşında çok fazla orta asyalı savaştırdılar. ne için savaştıklarını bilmeden, hayvanlar gibi sürüldüler. geride kalan aileleri de yerlerinde kalamadılar tabi, ölüm trenleriyle sibiryaya gönderildiler. buna rağmen ön saflarda almanlara ağır kayıplar verdiriyorlardı. almanlara esir düşen Türkler kendilerine ruslardan intikam alma imkanının sağlanmasını istemişler. bunların nasıl savaştığını bilen almanya da Türklerden müteşekkil Doğu Lejyonunu kurmuş. bundan sonra alman orduları rusların korkulu rüyası oldu. çünkü intikam için gelen bir ordu vardı. tabi yine ön saflarda ırkdaşlarıyla savaştılar kimbilir. asıl ilginç olan konu ise bu Türklerden birinin Gestapo'nun üst rütbelerine kadar yükselmesi. savaştan sonra nazi avcılarından kurtulması, Türkiye'ye iltica etmesi ve çoluk çocuk sahibi olup güzel bir hayatla sonlandırması.
elinize sağlık hocam. zamanında ben de almanların müslüman lejyonlarıyla bayağı ilgilenmiştim. hatırlamış olduk.
sami biberoğulları
Yoruma yazdığın bu olayın öyküsünü sayfanda yazmadıysan bu çok büyük bir eksiklik olur. Hemen kolları sıvayıp yazmalısın. Yok yazdım diyorsan bana linkini gönder, okumak isterim. Oldukça ilginç bir öykü çünkü.
Selam ve sevgilerimle.
Neler olmuş dünyada haberlerimiz olmamış rusyadaki müslümanların bazıları almanların yanında savaştığı için ruslar tarafından sürgün yediklerini biliyorduk da bunları bilmiyorduk..
Tebrik ederim hocam saygılarımla.
sami biberoğulları
Ben de daha yeni öğreniyorum.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.