İbretlik hikayeler - 12
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki; "Âyinesi İŞ’tir kişinin, lafa bakılmaz.." özdeyişinde ki âyine kelimenin sözlükteki basit anlamının AYNA olduğunu düşünürsek; kişininde söylediği her lafı (sözü) aynaya (yani, pratik hayata) yansımadığından ve havaya uçup gittiğinden.. sadece yaptığı İŞ’i (fiili, davranışı..) aynaya yansır ve dolayısiyle de iş, fiil ve davranışının dışında bir de aynaya (yani, pratik hayata) yansıyan tarafı, söyledikleri ile yaptıkları ve başardıkları arasındaki İŞ’in fiilen gerçekleşme yüzdesine göre bir değer, itibar ve karşılık bulur. Eğer bu yüzde yüksek değil ise, söylemiş olduğu lafının (sözünün) bir değer-i harbiyesi de yoktur.
Şimdi yukarıda çerçevesini çizdiğimiz ölçüler dahilinde günümüzün DİN ADAMLARI’nın, söyledikleri sözlerini bir tarafa bırakarak; yaptıkları İŞ (fiil ve eylem)lerine yani davranışlarına, yaptıkları ve yaşattıkları olaylar ile resmi veya gayri resmi (nefsi) emirler karşısındaki, DİNİ TUTUM ve ETKİLERİNE.. dolayısiyle de, İslâm’ın EMİR ve YASAKLARI’na uymaları konusundaki tatbikatlarına ve icraatlarına.. şöyle kısaca bir göz atalım. Bu tatbikat ve icraarlarına misal olarak da, İslâm’da (hem de) FARZ olan "ÖRTÜNMEYİ" ele alalım. Yani, örtünme emri ile bu emri, (içinde bulundukları pozisyonları gereği olarak) halka duyurmaları ve öğretmeleri gereken din adamlarının, kendilerinin uyguladıkları örtünme emri ile ilgili sözleri ve davranışlarını, beyanları ve tatbikatları, veya cemaate verdiği vaazları (halk deyimiyle) "HALKA VERİR TALKIMI (emir ve tavsiye) KENDİ YUTAR SALKIMI.. " konusunu biraz daha yakından inceleyelim.
Önce "ÖRTÜNME NEDİR veya ÖRTÜNME NE DEĞİLDİR?" emrini anlamak ile işe başlıyalım. İslâm’a inanmış, iman getirmiş ve mümin sıfatını kazanmış hiçbir kulun; keyf ve tercih hakkı olmadan, tartışma kabul etmeyecek ve kıyamet’e kadar da sürecek bir şekilde.. ayet-i kerimelerin, hadis-i şeriflerin ve sünneti seniyenin.. (rivayet ve kêrametlerin) istikametinde, EMREDİLEN ve sınırları da kesinleşmiş yani FARZ olan, akıl baliğ olmuş, her erkek ve kadının avret yerlerini (kadın ve erkek olarak cinsine göre farklı olarak bedeninin belirlenen bir kısmını) örtmesi emrine "İSLÂM DİNİNDE ÖRTÜNME" denir. Bu sınırların dışındaki çeşitli ad ve şekil ve tiplerdeki örtünmeler ise "ÖRTÜNME DEĞİL" bu emri sulandırıp, emre karşı gelmek ve emri değiştirmektir.
Örtünme, bir başka deyişle; bir EDEP ve TERBİYE’ye, bir HAYIR ve SEVAB’a ve bir EMNİYET’e ve SELÂMET’e, bir RAHMET’e ve MERHAMET’e.. doğru açılan, RABB’imizden ayet-i kerimeler ile sabitleşmiş ilâhi bir EMİR’i, kullar için ise; İslâm adına sığınılacak ilâhi bir şemsiye ve mutlaka açılması ve girilmesi gereken bir kurtuluş kapısı ve tırmanılması gereken ilâhi bir merdiven’dir. Örtünme; "FERDİ, (kişiyi) AİLEYİ, CEMİYETİ, TOPLUMU ve ÜMMETİ, kısaca İNSANI ve İNSANLIĞI YÜCELTEN, ONA ŞAN VE ŞEREF BAHŞEDEN.. AHLÂKİ, SOSYAL, MEDENİ.. İNSANİ ve İLÂHİ BİR DEĞERDİR". Hatta, "DEĞERLER ÜSTÜ BİR DEĞER’dir."
Örtünme hiçbir zaman; bir adet, bir an’ane, bir kast simgesi, bir süslenme biçimi, bir üstünlük veya düşüklük, bir kültür veya cahillik.. gösterdesi olmayıp; Allah (C.C.)ın emri olması dolayısiyle, bir "İBADET"tir. Bu ibadet emrine uymayan için ise bir ceza, bilhassa bu emri bilerek uymayanlar için bir "FELÂKET" ve günümüzün din adamları içinse, bir felâketin de ötesinde bir "REZALET" tir. Günümüzde kültür Müslümanları ve gayri müslimler.. "Kur’an-ı kerim ve sünnet ile ölçüleri belirlenmiş fakat hiçbir şekilde kıyafet tipi belirlenmemiş olan örtünmeyi, dejenere etmek için; emirlerini ve ölçülerini.. erkek kadın kişilerinin yerlerini ve dolayısiyle örtünme şartlarını, ölçülerini ve sınırlarını değiştirerek örtünmeyi her ne kadar yeni bir adete, bir an’aneye, egzotik bir süslenmeye, veya basitlik ve cahillik göstergesi.." gibi, içini boşaltarak kısaca dejenere etmeye çabalasalar da, "NUR’u kir ile değiştiremeyeceklerini anlayıp, eninde sonunda acze düşmüşler ve düşeceklerdir." Çünkü Allah, (C.C.) zaten bizim örtünmemiz, giyinmemiz ve süslenmemiz için, elbiseler yarattı. "Ey, ademoğulları! Sizin için, çirkin yerlerinizi örtecek ve giyinip süsleneceğiniz elbiseler yarattık." (A’râf- 26)
Çünkü, Allah (C.C.)tan gelen bir müjde de; Örtü, sonunuda insanı; AF’fa, CENNET’e ve CEMAL’e.. bile götüren.. araçlardan, imtihanlardan, yollardan, fırsatlardan ve lütuflardan.. biridir. "Yüce Allah, örtüsünü ve edebini koruyan erkelere ve kadınlara; affını, cennetini ve Cemal’ini müjdelemiştir." (Ahzap 35)
Örtünmenin şekli ve sınırları; kadın için ayrı, erkek için ayrı ve büluğa ermemiş çocuk için ayrı kuralları olup, ayet-i kerimeler, hadis-i şerifler ve sünnet-i seniye.. bu ölçüleri şöyle belirler:
1) Ayet-i kerimelere göre örtünme emri: Kur’an-ı kerim’in emir ve yasakları doğrultusunda; ölçüler sınırlar ve müjdeler:
A) Günlük normal hayatta yaşanan örtünme emri;
a) Erkeklere göre örtünme emri: "Mümin erkeklere söyle. Gözlerini, harama bakmaktan çeksinler ve ırzlarını
korusunlar. Bu, kendileri için daha temizdir." (Nur suresi -30)
b) Kadınlara göre örtünme emri: "Mümin kadınlara da söyle. Gözlerini haramdan sakısınlar. Irzlarını
korusunlar. Görülmesi tabii olan yerleri (el ve yüz) hariç, ziynet yerlerini açmasınlar. Baş örtülerini
yakalarının üstüne kadar salsınlar. Ziynet yerlerini; izin verilenlerin dışında, kimseye göstermesinler. Bir
de ayak bileklerine taktıkları gizli süsler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mümüminler! (önceki
kusurlarınızdan dolayı) Hepiniz Allah’a dua edin. Böylece; korktuğunuzdan emin, umduğunuza nail
olursunuz." (Nur suresi-31)
Bu ayetlerde emredilen özetle şudur: "Kadınlar; (günümüzde bazı kadınların yaptığı gibi) başlarını, saçlarını, kulaklarını, boyunlarını ve gögüslerini bacaklarını, göbeklerini.. açmayıp, iyice örtsünler... Mümkün mertebe, ses çıkarmadan ve karşı cinsin dikkati çekmeden (onların dikkatlerini çekerek, o kişileri şehvet ve benzeri günahlara sürüklemeden..) yürüsünler. "Ey peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mümünlerin kadınlarına söyle, evlerinin dışına çıkarken CİLBAB’larını (dışarıya çıkmak için bütün bedenlerinin tamamını örtmek için giyilen elbiselerini) üzerlerine alsınlar. Bu onların tanınması ve incitilmemesi için en uygunudur. Allah, çok affedici ve çok esirgeyicidir." (Ahzâp suresi - 59)
B) Evlerinde, camilerde, mescitlerde namaz sırasında ve Kâbe’de tavaf zamanında örtünme emri: "Ey ademoğulları! Mescide (namaz için) her gelişte, elbiselerinizi giyin." (A’râf suresi-31) (Yukarıdai NUR suresi ayet 30-31’de sınırları çizilen avret yerlerinizi örtün.)
2) Hadis-i şeriflere göre örtünme emri; Hz. Muhammed (s.a.v.) örtünme ile ilgili ayetlerin tefsirini yaparak, ayrıca bu ayetleri nefsinde (kendi şahsında) ve ailesinde bizzat uygulayıp, (sünnet olarak) bize bu emir ve yasakların nasıl uygulanacağının yolunu, yordamını ve uygulama şeklini.. de bizzat göstemiştir. Şöyle ki:
A) Günlük normal hayatta yaşanan örtünme emri;: Hz. Aişe (r.a.) anlatıyor. Bir gün Hz .Ebubekir (r.a)’in kzı Esma,
ince bir elbise ile Resulullah (s.a.v.)ın huzuruna girmişti. Resulullah (s.a.v.) O’ndan yüz çevirdi ve şöyle buyurdu:
a) "Ey, Esma! Kadın, erginlik çağına ulaşınca, onun şu yüzü ve elleri hariç diğer yerlerinin görülmesi helâl
değildir." (Ebu Davut) "Kadın, örtümesi gereken bir varlıktır. Kadın dışarı çıktığı zaman, şeytan ona
gözünü diker." (Onu günaha doğru iter.) (Tirmizi) Bir de zamanlaması itibariyle günümüze bakan "GÜNCEL"
bir hadis-i şerif daha ekleyelim.
b) "ÜMMETİMİN SON DÖNEMLERİNDE ÖYLE KADINLAR ÇIKAR Kİ, ONLAR GÖRÜNÜRDE
GİYİNMİŞLERDİR. FAKAT, (giyindikleri elbiselerinin; renginden, inceliğinden, şeffafllığından, darlığından,
kısalığından ve el ile yüz hariç vucudun diğer yerlerini açıkta bıraktığından veya vucudunun şeklini yansıttığından
dolayı..) ÇIPLAK HÜKMÜNDEDİRLER. ONLAR; SAÇLARINI TOPLAYIP ÖYLE (bir) ŞEKİL
VERİRLER Kİ, BAŞLARI DEVE HÖRGÜCÜNE BENZER. ONLAR CENNETE GİREMEZ VE
CENNETİN KOKUSUNU BİLE ALAMAZLAR." (Müslim, Libas -125)
B) Evlerde, camilerde ve mescitlerde namazda: "Allah (C.C.) erginlik çağına girmiş bir kadının namazını, başörtüsüz
kabul etmez." (Ebu Davut)
C) Kâbe’de tavaf için örtünme emri: Erkekler, tavafı sağ omuz ve kolu açık olan ve iki parçadan müteşekkil dikişsiz bir
EHRAM ile kadınlar ise, namaz kılarken giyindikleri normal günlük elbiseleri ile yaparlar.
3) Günümüzde pratikte yaşanan örtünme emri:
A) Günümüzde ÖRTÜNME EMRİ’ne uyan bazıları için örtünmenin faydaları: Dini ve dinin ahkâmını yaşayan insanın, daha mutlu bir Dünya ve Ahiret hayatı yaşaması için, ayet-i kerimesi, hadis-i şerifi, kerameti, rivayet ve menkibesi ile mecburi olan örtünmenin tatbikatlarını kolay, uygulaması çok ayrıntılı olarak anlatılmış, ilmi ve kapsamı çok geniş, anlâmı çok boyutlu ve sonuçta, uygulayan kulunu Cennet’e dahi götüren.. bir KULLUĞU İDRAK alâmetidir. İslâm’ı tam olarak yaşayıp, bir de ölçülerine riayet ederek örtüneni; "Örtü(sü) edebe, edep Cennet’e götürür. Yüce Allah, örtüsünü ve edebini koruyan erkeklerle kadınlara; affını, Cennet’ini ve Cemâl’in müjdelemiştir. (Ahzap 35) Dünya sermayesini verimli kullanarak, bu müjdeye kavuşan mü’min erkeklere ve mü’mine kadınlara ne mutlu!..
B) Günümüzde örtünme emrine uymayan bazı insanlar için örtünmemesinin zararları: A maddesindeki müjdeleri duyduğu halde yine de uymayıp, kendi kıt akıllarına göre (akılları sıra) Yaratan’a restini çeken, nefsini tatmin adına postasını koyanlar.. kısaca örtünme emrini uygulamayan erkeklere ve kadınlar; elbetteki verilen müjdelerden mahrûm kalacakları gibi, ayrıca da; emre uymamanın, rest çekmenin, posta koymanın.. cezasını mutlaka çekecekler. Kendi iradeleri ile bu seçimi doğru yapmayıp, vadedilen müjdelere kaybeden erkeklere ve kadınlara ise ancak; "VAH zavallı kıt akıllılar, VAH!" demekle yetineceğim.
Ayrıntıları çok geniş, tatbikatı kolay ve uygulayana müjdesi büyük olan bu örtünme konusunu, biz bu kadar özetle ile yetinip; bu makaleyi yazmakdaki esas konumuz olan din adamlarının örtünme konusunda ne bildiklerine ve bu bildiklerini bizlere aktarırken sözlerine değil, (yukarıda bu İBRETLİK HİKÂYE’ye ilk girişdeki "Âyinesi İŞ’tir kişinin, lafa bakılmaz." özdeyişini bir defa daha hatırlayıp) televizyonlarda izlediğimiz davranışlarına (yani aynaya veya ekrana yansıyanlara) geçelim.
Bazısı resmi sıfatı (ve bu sıfatın resmi giysisi olarak başında sarık, sırtında beyaz cüppesi) ile ve bazısı da gayri resmi sıfatı ile tv ekranlarını süsleyen.. uzmanlık alanları ise İSLÂM DİNİ olan ve bu din konusunda açıklama yapan, fetva verip verdiği fetvalara kendileri uymayan; Kimisi hacı, kimisi çok ünlü hoca, bazısı ise din işleri ile uzmanlaşmış doçent veya profösör.. bir kısım kadın ve erkek nice gafil insan arz-ı endam ederler. "Kİ, BEN BUNLARA AŞAĞIDAKİ SEBEPLERDEN DOLAYI ŞOVMEN veya DİN YOBAZI" diye vasıflandırıyorum.(Ayrıca bir de müsbet ilim yobazları vardır, onlarla karıştırmayalım.)
Evet bu çeşit şovmenler ve din yobazları, İslâm dinini anlatmak için tv.ye çıktıklarında veya tv’ye çıkmak içinde din adına önemli birer ünvan sahibi ve işin de ehli olduklarına göre; ayni zamanda yukarıda çok kısa olarak özetlediğimiz İSLÂM DİNİ’nin örtünme ile ilgili emir ve yasakları da çok iyi bildiklerinin kesin sonucu çıkar. Bu kesin sonuçlara göre de, AYNİ ZAMANDA KENDİLERİNİN DE, ALLAH’IN EMİR VE YASAKLARINA UYARAK ELBETTEKİ ÖRTÜNMELERİ GEREKİR.
(SORU: ACABA BU DİN ADAMLARI DA, İLÂHİ ÖRTÜNME EMRENE UYUP DA, ÖRTÜNÜYORLAR MI?.. YOKSA, ALLAH’IN VE DİNİN EMRİNİN TAM TERSİNİ YAPARAK VE İZLEYENLERE DE KÖTÜ ÖRNEK OLARAK İSLÂM’I DEJENERE VE KENDİLERİNİ DE REZİL VE RÜSVAY MI EDİYORLAR?..
Bu yobazlar bir tv ekranına çıkınca bütün dini bilgileri değişir, tatbikatta dinin örtünme emrini görmemezlikten gelirler. Şöyle ki; günümüzde tv ekranlarında, o ilgili tv’nin "EKRAN YÜZÜ" diye mutlaka "SÜSLÜ-PÜSLÜ" BİR kadın bulunur. Ekran yüzü olan bu kadın genellikle; "ROMANTİK BİR FİLM ÇEVİREN ARTİSTLER GİBİ GİYİNİR.. SAÇLARI AÇIK VE HERBİRİNİN SAÇI (yağlıboya satıcısının renk kartelası gibi) AYRI BİR RENK, ETEK DİZDEN ÇOK YUKARIDA, (oturup bir de ayak ayak üzerine atınca, eteği biraz daha yukarı çıkar!..) GÖĞÜS TAM AÇIK (çocukluğumda Erzurum’lular buraya iman tahtası derdi.) ÇATALI VE YARISI iyice ve daha büyük gözüksün diye, sütyen ile havaya kaldırılmış memelerin MEME ÇATALINA KADARI (meme çatalı dahil) DIŞARIDAN GÖRÜNÜR. (izleyicinin ilgisi kopmasın diye) BAKIŞLAR ÇOĞUNLUKLA KARŞILIKLI OLARAK GÖZ-GÖZE, (göz zinası tabiri her ne demekse!) İZLEYİCİ SIKILMADAN İLGİSİNİ DEVAM ETTİRMESİ İÇİN ARASIRA NÜKTELER VE KAHKAHALAR İÇİNDE DİNLEYİCİLERE (dini konularda, bir şeyler öğrenmeleri için) DİNİ BİR PROGRAM SUNULUR!..
Olaya bir de seyirci açısından bakalım. Program bittiğinde, kimsenin aklında pek bir şey kalmaz. Şayet bir kaç kırıntı olursa, o kırıntının da dinleyene bir hayrı ve faydası olmaz. Çünkü biraz başa dönerek, şu soruyu hatırlayalım.
Soru: "Ekran yüzü spiker bayan, neden boyaya batmış ve kısmen çıplaktı?
Cevap: EKRAN YÜZÜ olarak izleyicinin ilgisi çekmek için.
Soru: Konuşmaları dinleyenlerin kafasına neden bir şeyler girmedi?
Cevap: İlgi çekmek isteyen EKRAN YÜZÜ’nün görüntüsü, çok başarılı olduğundan izleyicinin ilgisini ve dikkatini daha
çok çekti. İlgi ve dikkat konuşmaya değil, modöratör bayanda olduğundan dolayı da, aklıllarda pek bir şeyler
kalmadı. Arada sırada kafaya giren parça-buçuk bilgi de, dinleyicilerine bu yüzden bir hayrı dokunmadı.
Bu manzara karşısında düşünüyorum ve kendi kendime soruyorum. "İSLÂM DİNİ bu mu?.. İSLÂM ALİMİ BÖYLE Mİ OLUR?.. Dediği söz ile yaptığı tatbikatı birbirine yumayan bir ALİMİN söylediklerinden, onu dinleyenlere NE HAYIR GELİR?.."
İki önemli nokta: 1) Önce bir orjinal tesbiti açıklayalım. Yaratan’ımız bile, üstelik hiç de mecbur değilken, bizleri BİZZAT yaratması dolayısiyle, bizlerden çok daha fazla üstümüzde söz söyleme ve eylemde bulunma hakkı olduğu halde, dünya yaşamında sadece peygamberler ve kitaplar göndererek bizleri uyarmanın dışında, yarattığı kullarının hiçbirini hiçbir fiil ve eylemine, hiçbir sözüne ve fikrine, hiçbir giyim ve kuşamına.. karışıp da (bu dünyada peşinen) cezalandırmazken; ben O’nun sıradan "aciz ve zavallı" bir kulu olarak kim oluyorum da, bir başka kulunun kişisel fiil ve eylemine, sözüne ve fikrine, giyim ve kuşamına.. karışayım. Bu çeşit bir karışma, benim haddime düşmez. Benim buradaki bu tasvirim ve açıklamam ile programı yöneten bayan moderatörlere bir gönderme de yapmıyorum. Moderatörlerin işi, davranışı, süslenişi ve giyinişi.. ile bir ilgim, alâkam ve tenkidim yok ve beni de hiç mi hiç ilgilendirmez. Sadece ben bir araştırmacıyım, her konuda gözlemlerimi (konusuna göre; surprizsite.com, Edebiyat defteri.com, Antoloji.com ve has-gül vakfı.com’da) yazıp yayınladığım gibi, bu konuda da ilgimi çektiği için, yine bir araştırmacı gözü ile ve sadece benim bakış açımla, sadece "BANA GÖRE, bir kare fotoğraf çektim ve objktif bir DURUM TESBİTİ" yaptım ve yine bana göre önemli yaraya parmak basmak istedim. İsteyen katılır. İstemeyen katılmaz. Benim dilediğim her konuda yazma hürriyetim olduğu gibi, okuyucununda yazdıklarıma katılıp katılmama hürriyeti vardır. Görüşlerime katılmayanları da, hatta karşı görüş savunanları da saygıyla karşılarım. Çünkü; kasaplarda bile her koyun, kendi bacağından asılır.
2) Ancak konumuz (istisna olarak böyle davranmayan din adamları hariç) yukarıda, ŞOVMEN ve DİN YOBAZI dediğim MEDYATİK din adamlarına gelince; modöratöre gösterdiğim tevazuyu ve hoşgörüyü bunlara göstermiyorum. Çünkü, burada mevzusu edilen olay ve konu, kişisel herhangi bir konu değildir ve üstelik bir bilgisizlikten de kaynaklanmamaktadır. Tam tesine olarak bilinçli olarak bir şekilde dejenere edilen İSLÂM DİNİ’dir. Sonuçta hesabını Allah’a sadece kendisinin vereceği "ÖZEL" bir konu değildir. Buradaki konu; kişisel bir iş ve eylem, sıradan bir fikir ve söylem, basit bir düşünce ve mantık.. hatası da değildir. Bir toplumu, bir ümmeti ve bir büyük dini (İslâm’ı) bağlayan önemli bir hatanın DAVA’sıdır.. Bu dava, İslâm’a başkaldıran, onun örtünme konusundaki emrini tersyüz eden, kendisine dinen zaruret durumunda (göbekle diz arası hariç) kısmen soyunma izni verdiği halde, iyice ve inadına giyinen.. hatta gömleğinin yaka düğmesine kadar ilikleyip, açılmasın diye (yakasının düğmesi açılırsa sanki dinden çıkacakmış gibi) ilikli yakasının üstüne bir de kıravat takan.. o yobaz ve şovmen din adamları, (dinimize göre sadece el yüz ve ayakları hariç) her yeri kapalı olması gereken fakat dinin örtünme emirlerine inat olarak tam tersine "KABAK ÇİÇİĞİ" açılmış kadın veya kadınlara açık saçık giyinmelerine itiraz etmeyip, bilakis o ortamda bulunmaktan ayrıca bir de zevk alan.. o türdeki ortamları ve toplantıları özellikle arayan, bir şekilde bulduğunda da gözlerinin içi dahi gülen, keyfinden dört köşe olan.. fakat susarak veya içinde bulunduğu o ortamı terketmeyerek DİNİ ve İLMİ SIFATINI, bulunduğu ortamdaki (dine örtünme emrine göre) yarı çıplaklığının lehine kullanıp da, onların (dolayısiylede onları moda olarak takip eden bütün kadınların) yarı çıplak giyinmelerini "İTİRAZ ETMEDİĞİ İÇİN LEGALLEŞTİREN.. DİNE VE DİNİN EMİRLERİNE TERS DÜŞEN, BİR DE BU HAREKETLERİNİ HALKIN GÖZÜ ÖNÜNDE VE HALKIN GÖZÜNÜN İÇİNE BAKARAK SÜRDÜREN.. UTANMAZ, ARLANMAZ, DİN YOBAZ ve ŞOVMEN.." din adamlarından, İslâm dini ve bir Müslüman olarak (kendi adıma) KINIYOR VE NEFRET EDİYORUM..." Ayrıca, (sözde) bu bilim ve din adamlarının, dine aykırı olarak açtıkları bu çığır dolayısiyle de, bu dünyada lânetlediğim gibi, Ahiret’te de bizzat yakalarına yapışarak hesap soracağımı, buradan alenen ilân ediyorum.
Not: 1) "Din adına yaşanan, daha başka rezillikler de acaba var mıdır?" diye düşünürseniz ve incelemek isterseniz, sizlere bizzat yerinde çekilmiş resim ve vidyo ile begelediğim "DİYANETİN KİRLİ ÇAMAŞIRLARINI" kişisel web sitem "SURPRİZSİTE.COM"dan takip edebilirsiniz.
Not: Aşağıda; örtünme konusundaki tutarsız din adamları ile ilgili şiirimi, yukarıdaki açıkladığım fikrime ve düşünceme göre beğenip, bana hak verdiyseniz, sizlerin de fikriyatı beğenenler ile paylaşmanızı rica ediyorum.
13-11-2014
Selâm ve dua ile.
Mürsel Münevveroğlu
munevveroglu@
Surprizsite.com Genel Yayın Yönetmeni
Konak –İZMİR.
ŞOVMEN DİN ADAMLARI
ŞİİR NO: 72 01-11-2014
Ben bu İŞ’e şaşıyorum, kendi adıma,
Gerçek bir alime değil, "din yobazına!.."
Dini, kullanıp kendi nefs’inin payına,
Şan, şöhret.. için, çıkıyor televizyona;
Çoktan kalkmış ortadan, utanma ve arlanma..
Böyle ŞOV erbabına, çok kızıyorum...
Tüm kullarına, örtünmek.. Allah’ın emri,
Yazın günü sıcakta ve de ceketli;
Gömleğinin, bütün düğmeleri ilikli,
Üstü-üstüne giyinmiş, bir de yelekli;
Boynunda kıravatı var üçgen ilmekli,
Hayasız din adamından çok sıkılıyorum...
Çünkü, tam karşısında bir kadın oturur,
Süründüğü boya "kartela" oluşturur;
"İman tahtası!.." bile açıkta durur;
Memelerin dik durması sütyenle olur,
Meme çatalı’nın şavkı, yüzüne vurur,
Edepsiz.. din adamından, tiksiniyorum...
Kimisi hacı, kimisi çok ünlü hoca,
Bazısı doçent ve profösör olunca;
Gözden, göze NEGATİF bir "ŞUA" akınca..
Şehvetle göz-göze "SOHBET"e yapınca,
Resul’den, imandan, KİTAP’tan.. den vurunca;
Mü’mim bir kişi olarak, kahroluyorum...
Böyle dini bilgilerden, bir hayır gelmez,
İçi bomboş gönüllere, bir şeyler vermez;
Müminlerse, bu boş sözleri tatbik edemez,
Bazı din adamları, çok fazla mülevvez;
Alim, böyle bir REZİLLİK sergileyemez,
Rezil din adamınlarından U - T - A - N - I - Y - O - R - U - M...
08-11-2014 SAAT: 04:15 Konak - İZMİR.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.