- 809 Okunma
- 10 Yorum
- 1 Beğeni
KADIKÖY’DE GÖRDÜM SENİ
Efendim…’’İstanbul’’ ve ‘’Olay’’ Kelimelerini yan yana getirdiğiniz zaman ön plana çıkan pek çok yerleşim yeri olmakla beraber ve dahi bu yerleşim yerlerinden biri de Ümraniye olmasına rağmen ve de ben Ümraniye’de ikamet ediyor olmakla beraber maalesef bizim mahallede olay olmaz. Çünkü sosyete mahallesidir bizim buralar. Arasıra tam karşımdaki parkta delikanlılar, kız arkadaşlarıyla şapırdatışırlar ve mahallenin sosyete olmayan az bir kesimi tarafından ‘’ Olay var’’ denilerek polis çağrılır. Polis gelir alkol ve uyuşturucu var mı diye bakar, eğer yoksa ‘’ Kimseleri rahatsız etmeden şapırdatın. ‘’ Der, çeker giderler. Neticede polisler de genç. Halden anlarlar.
Bir de vatandaşın biri vardır site ahalisinden…Önemli gün ve haftalarda mutlaka kutlama pankartı hazırlar, kutlayacağı günü kutlayan mesajının altına da tuz ruhu mu, nane ruhu mu işte öyle bir şeyler yazar imza yerine…Hepsi bu kadar. Dolayısıyla ben can sıkıntısından patlarım bizim mahallede. Çünkü ben aksiyon adamıyım. Yani en azından bir karı-koca kavgası olsun olmalı mahallede değil mi? Yok efendim. Hoş olsa da bizim mahallede farklı olur. Yani Mor Çatıya giden kadın değil erkek olur ya neyse. İşte öyle bir mahalledir bizim mahalle. O yüzden Kadıköy’e inerim sık sık. Hani öyle karı-koca kavgası zinhar Kadıköy’de de olmaz ama başka bir sürü aksiyon vardır.
Dün hava yazdan kalmaydı. Pastırmaya senelerdir hasret iz ama mübareğin bizatihi kendisi yoksa bile yazı vardı anlayacağınız. Ufak da bir işim var. ‘’ Haydi oğlum Sami at kendini Kadıköy’e de şöyle canına can, kanına kan gelsin’’ Diyerekten belediye otobüsüne bindim. Binmesine bindim ama alışmışım ıkış tıkış gitmeye lakin otobüs bomboş neredeyse. Resmen irrite oldum…Yok yani ‘’Alışmış kudurmuştan beterdir.’’ Derler ya ulan bomboş otobüs işte otur bir yere rahat rahat git. Oturdum oturmasına lakin içimde bir huzursuzluk. İlerki duraklarda şöyle dolsa da ayakta gitmenin tadına varsam diyorum ama ı – ıh…Bir kaç kişi biniyor ama hep öğrenci. Kalkıp da yer versem olmayacak. Çaresiz bu minval üzre gittim artık Kadıköy’e. Ama kendime de çok kızdım ‘’ Mis gibi minibüse binmez misin? Müstehak sana ‘’ dedim.
Belediye otobüsünden indim Kadıköy’de. Ziraat Bankasına doğru yürüyorum. Bir baktım vatandaşın biri siyah ispirtolu kalemle bir şeyler yazmış duvarlara. Başladım okumaya ( Sonra not aldım yazılanları ) Aynen şunlar vardı duvarda:
‘’ KEFENİN CEBİ YOK. KOYNUMA KALEM DOLDURMUŞUM. KOŞUN İNANLAR KOŞUN’’
Bu yazının hemen altına bir kalp çizmiş vatandaş ve kalbin içine ‘’ HIRANT DİNK ‘’ Yazmış.
İleriye doğru devam etmiş yazmaya
‘’MUDSOMER CİNAYETLERİ Mİ İSMAİL AĞA CİNAYETLERİ Mİ’’
Son yazdığı da ‘’ SIRA KİMDE…CÜBBELİ AHMET HOCA ‘’
Hay Allah, aksiyon filan bekiyordum ama işin doğrusu öyle cinayet minayet deyince tırstım doğrusu. İşimi halledip acilen kaçmam lazım. Yok yani cinayetten de korkmam ama burada bilmediğim bir cinayet türü var…
’’ Mudsomer cinayetleri de acep ne ola ki ? ‘’ diye düşünerekten Bankaya vardım. Aman Allah’ım banka da bomboş…Benden gayrı iki kişi var. Ulan mutlaka bu gün kötü bir şey olacak. İyi de arkadaş bir Allah’ın kulu haber vermez mi ‘’ Sami Hoca bu gün sakın Kadiköy’e inme Mudsomer denen bir herif ya da bir örgüt , ya da onların adını kullanan İsmail Ağa cemaati , başlarında Cübbeli Ahmet Hoca olmak üzere fena halde cinayet işleyecek’’ diye. Yok…Bankanın bu kadar boş olması hayra alamet değil Kadıköy öyle çok da tenha olmasa bile…
Neyse…Bankada işimi bitirdim . Az bir işim daha kaldı. İki no lu Kangal ‘’ baba bu gün terbiyeli işkembe yap.’’ Demişti. Terbiyesiz herif…Kendisi sanki çok terbiyeli de işkembenin terbiyelisini istiyor. Kangal, mangal ama yine de evlat işte alacağız mecburen. Balıkçılar çarşısındaki sakatatçıya daldım. Dalmamla gözlerim faltaşı gibi açıldı. Vitrinde bir sürü kelle…’’ Eyvah eyvah..Cinayetler başlamış bile ‘’ Öylece korkudan donmuş kalmışım. Sadece kelle olsa iyi…Zalimler zavallı masum vatandaşların beyinlerini de sökmüşler.
Dükkandaki adamın beşinci mi onuncu mu seslenişinden sonra kendime gelmişim.
-Hacı baba ne arzu etmiştin?
Kekeleyerek konuşuyorum artık.
-Ke..kee..kelleler..
-Evet hacı baba koyun kellesi, kaç tane vereyim?
-Hay Allah…Koyun kellesi mi bunlar?
-İnsan kellesi olacak değil ya..Elbette koyun kellesi.
Bir rahatlamışım, bir rahatlamışım sormayın. Koyun kellesiymiş … Aldım bir kilo işkembe, yarım kilo da büyük Kangal için ciğer. Neymiş efendim işkembede b.k varmış da onu nasıl yiyormuşuz. ( Büyük Kangal öyle diyor ve işkembe yemiyor) ‘’Lan gerzek onun tadı zaten orada’’ diyorum her sefer ama mümkünatı yok yemez işkembe.
Neyse ilk kez Kadıköy’e inip de balık almadan geri dönüyorum. Geri dönüyorum ama bir taraftan da arkamı kollamaya çalışıyorum. Malum zaman kötü, kollamak lazım arkayı. Hele bu gün daha da kötü.
İlerliyorum…İlerliyorum aha da ayvayı yedik. Başı takkeli ve beyaz sakallı bir adam oturmuş bir dükkanın önünde elinde de koca bir döner bıçağı, bıçak bileyliyor. Yok arkadaş bir an önce kaçmalı. Vaziyet kel…
Yaşlı vatandaşa yan yan bakaraktan ve de öfkelendirmemek için yanından usul usul gidiyorum.
Şehirlerarası otobüs yazıhanelerinin önündeyim. Kadının biri derin derin sigara içiyor. Her aldığı nefesi taa topuklarına kadar indiriyor. Bir taraftan da kendi kendisine konuşuyor. Vatandaşın biri kadının kendi kendine konuştuğunu anlamadı ve sordu: ‘’ Bana mı dediniz ?‘’ O kibar ve şık görünüşlü bayan patlattı cevabı ‘’Hass..tirr lan ‘’
Haydarpaşa istikametine doğru bir iki adım daha attım ki aman Allah’ım. Caddenin karşısından bir âfet-i devran, âteş-i sûzan geliyor ki sormayın. Kafada kavuniçi diyecebileceğim renk bir türban, alt tarafta ise neredeyse yırtılmak üzere olan deri bir pantolon. Yani anlayacağınız üst tarafı da sıkmış, alt tarafı da. Tam Lazın dediği gibi ‘’ O kaşlar, o gözler, yesin onu nenesi’’ Ama ben tabii ki aristokrat bir beyefendi olduğum için eski bir İstanbul şarkısı olan ‘’ Küçüksu’da Gördüm Seni’’ Şarkısını az değiştirerek ‘’ Kadıköy’de Gördüm Seni’’ diye terennüm etmeye başlamışım bile gayrı iradi olarak ( Yani iradem dışı olarak )
Sol tarafımda aniden elinde üç çatallı dirgeni ve o kıpkırmızı suratı, kamçı kuyruğu ile o malum şerefsiz şahsiyet belirdi. Bana ‘’ Haydi ‘’ diyor. Allahtan sağ tarafımdaki beyazlar giyinmiş ve başının üzerinde hâle olan iyiler iyisi varlık olaya anında müdahale etti de nahoş ve de müteessif bir hadiseyi önlemiş oldu.
Olamaz böyle bir şey arkadaş. Sadece ben değil, neredeyse Tüm Kadıköy-İskele Meydanı durmuş hatunu seyrediyoruz. Ağızlardan akan sular caddeyi sele boğacak . O denli yani. İyi de tesettür ‘’ Bana bakma ‘’ anlamına gelmiyor muydu? Koskoca Kadıköy Meydanının ağzını açmış kendisine baktığının farkında değil miydi bu hatun? Kör değilse farkındaydı elbette. Hatta herkes kendisine baksın diye özellikle öyle giyinmişti… Şimdi soracaksınız ‘’ Madem rahatsız oluyorsun ne diye öyle ağzının suyunu akıtarak bakıyorsun?’’ Sormayın…O da işin ayrı bir boyutu çünkü.
Yoluma devam ettim. Baktım bir mağazanın camında bir yazı: ‘’ Bizimle çalışmak ister misiniz?’’ Temiz ve nezih bir müessese. Eh ben de işsizim ne zamandır. Tam yazının karşısına geçtim başladım ‘’ Evet ‘’ manasında başımı sallamaya . Yok arkadaş ya…Millet hem eleman arıyor hem de hiiiç oralı olmuyor. Neredeyse yarım saat başımı salladım ‘’ Evet ‘’ manasında bir Allah’ın kulu da ‘’ Buyur amca seni de bir mülakattan geçirelim’’ ya da ‘’ Amca sen bize telefon numaranı ver, biz sana döneriz sonra’’ desin…
Baktım bu gün Kadıköy’ün tadı tuzu yok atladım minibüse ver elini ‘’ Home…Home…My sweet home ‘’ ( Evim, evim tatlı evim ) Minibüsteki ‘’ Bu ne b.k kokusu yaa ‘’ kavgasını anlatmama gerek yok sanırım bizim işkembe yüzünden.
Şimdi ne mi yapıyorum: Dede Efendi’nin bir hane hicaz hümâyun peşrevini müteakip Tamburi Mustafa Çavuş’un Şehnaz Buselik Makamındaki ‘’ Küçüksu’da gördüm seni ‘’ Şarkısını dinliyorum ama tabii ki Benim beynim Küçüksu’yu anında Kadıköy olarak değiştiriyor.
YORUMLAR
Yine bir kaç kalem pirzolayı indirdik ruhumuza sayenizde.
Ben en çok bu mizah yazılarınızı seviyorum zaten... Çok iyi geliyor .
Kaleminize sağlık... :)
sami biberoğulları
Damarıma damarıma basmasa birileri hep mizah yazacağım da olmuyor işte. Arasıra dürtüyorlar ben de mizahın dışına çıkıyorum.
Pirzolalar firmamızın ikramıdır. Afiyet olsun )))))))
Selam ve sevgilerimle.
Hocam kadıköye gidip gelene kadar onca şeyi nasıl gördünüz ben hayretler içinde kaldım okuyunca çok güzel gözlemleyip böylesi bir yazı çıkmış ortaya zevkle okudum kutlarım değerli kaleminizi saygılarımla
sami biberoğulları
Her zaman söylediğimi bir daha söyleleyim. Yazı yazmak için en önemli alt yapı çalışması sıkı bir gözlemdir. Ben istesem bu yazıyı insanı zırıl zırıl ağlatacak bir hale de koyabilirim.
Bak şimdi ilham verdin bana...Bir gün bir yazı yazacağım. O yazıyı da hem komedi, hem de dram olarak iki ayrı versiyon olarak sunacağım...Bakalım nasıl olacak...
Selam ve sevgilerimle
İşte böyle hocam, güzel hatunlar göreceksen, pardon ne hatunu? Güzel yazılar yazacaksan diyecektim. Kadıköye doğru açılacaksın :)
Çok güzeldi. Şu an elimde Midak Sokağı diye bir roman var ondan kalır yanı yok senin yazının.
Tebrikler, selamlar...
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle
Elin, yüreğin dert görmesin hocam.
Bir yerlerden bulup buluşturuyorsun,
allayıp pullayıp gönderiyorsun dudaklarımıza tebessümleri.
Allah,
her daim razı olsun senden.
Çok sağ ol.
Güzeldi yine.
Her zamanki gibi.
sami biberoğulları
İşin aslı o kadar az olaydan böyle bir yazı çıkarmayı ben de beklemiyordum ))))
Selam ve sevgilerimle.
sayende dolaşmış olduk oraları,
Sakatat ile uğraşırken,
uğramamışsın balıkları..
Tebrik ederim saygılarımla.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle