Hüzne Açılan Pencere
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
(56. Sene-i Devriyesinde Merhum Yahya Kemal’in anısına)
Bugünlerde dilime merhum Yahya Kemal’in Eylül sonu şiirinin ilk beyti takılıyor. Kâh sesli kâh sessiz tekrarlayıp duruyorum: “Günler kısaldı... Kanlıca’nın ihtiyarları/Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharları.” nedense, dökülen yaprakların hüznüne harfler eşlik ediyor; kelimelerin önünde bir hüzün penceresi açılıyor. Kuşlarda ayrı telaş, insanlarda ayrı telaş uyandırıyor an. Pencerenin pervazları hüzün nakışlı, camlarında batan güneşin aksiyle yangın çıkıyor. Oysa, bu yangın bizim içimizde güneş Lâyüs’el… Zaman kilimine hüznü dokuyor ağaçlar imeceyle. Yapraklarda ünsiyet, hepsi aynı tonda aynı ahenkte rüzgârın önünde oynaşıp duruyor, tükenen ömrün son tangosunu sergiler gibi.
Acaba, bu tango Yahya Kemal’e düşündürdüğünü Kanlıca’nın ihtiyarlarına da düşündürdü mü o vakitlerde? Yazların bitmesi, günlerin kısalması fırtınalar kopardı mı hayallerinde? Yoksa Yahya Kemal’in şiirine konu olduklarından haberleri bile yok mu? Öyle de olsa, onların da dünyalarında yapraklar dökülmüştür. Benizleri solmuş, gözlerinin feri sönmüştür. Ömürlerinin hitamında anılar bir film şeridi gibi geçmiştir, hatırlamışlardır o yüzden geçen sonbaharları bir bir. Ya yüzlerinde buruk bir tebessüm belirmiştir, ya hüzün çökmüştür yüreklerine. Pencerenin kolunu çevirirken titreyen elleri, zamana titrek bir imza olmuştur pencere pervazlarında.
Her şehrin, her semtin ihtiyarları vardır elbet. Delikanlılıklarının, hatıra atlasında bir nakış olarak kalmasına iç geçiren, hüzünlenen. Lâkin onlar Kanlıca’nın ihtiyarları kadar bahtlı değildir. Bir Yahya Kemal’leri yoktur hüzünlerine ve semtlerine aşina. 2 Kasım 1958 yılında fani âlemden baki âleme irtihal eden merhum şair, sonbaharın Hüzün mevsimi olmasını teyit etmiş sayılır mı bilemem; ama Kanlıca’nın ihtiyarlarına hatırlattığı Sonbahar onun da bu dünyaya veda mevsimi olmuştur.
Hüzne açılan pencere onun kubbede hoş seda bırakmasına mani olmamıştır. Şiirleri, meserrete açılan pencerelere de hüzne açılan pencerelere de flu hatıraları gün ışığına çıkarma imkanı vermiştir. Merhum şairimizi rahmetle anarken yazımızı onun bir şiiri ile noktalayalım :
“Aziz İstanbul
Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer
Ömrüm oldukça gönül tahtına keyfince kurul
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer..
Nice revnaklı şehirler görünür dünyada
Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan.
Yaşamıştır derim, en hoş ve uzun rüyada
Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan… “
Yahya Kemal Beyatlı
Ankara, 02.11.2014 İbrahim KİLİK
YORUMLAR
Çok güzel kaleme alınmış akıcılığı ve üslubu ile..Çok iyidi
Bende bir şiiri paylaşmak istiyorum ..
Düşünce
Ülfet belalı şey, fakat uzlet sıkıntılı,
Bilmem nasıl geçirmeliyim son beş on yılı?
İnsanlar anlaşıldı cihanın da sırrı yok,
Kalsaydı tirkeşimde eğer tek bir altın ok
En tatlı bir hayal için atmazdım ufkuma.
Dalsın yakından gözlerim artık son uykuma.
Gördüm ve anladım yaşamak macerasını
Bakiyse ruh eğer dilemezdim bekasını.
Hülyası kalmayınca hayatın ne zevki var,
Bitsin hayırlısıyla bu beyhude sonbahar.
"Yalnız duyan yaşar" sözü derler ki doğrudur;
"Yalnız duyan çeker" derim, en doğru söz budur.
Ölmek değildir ömrümüzün en feci işi,
Müşkil budur ki ölmeden evvel ölür kişi.
Saygılar..