- 10590 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
GAYDIRI GUBBAK CEMİLE’M
Bu gün gaydırı gubbak Cemile’m Türküsünün hikayesini anlatacağım sizlere ancak bu hikayeye geçmeden önce dünkü yazımda unutmuş olduğumum çok çok önemli bir türküyü hatırlatan değerli arkadaşım Hicran Aydın Akçakaya’ya çok çok teşekkür ederim. Bu türküyü benim gibi araştırmacı, soruşturmacı bir yazar unutmamalıydı ve nasıl atladı ben de hayret ettim kendime çünkü aslında en önemli türkü buydu.
Peki ne miydi o türkü: ‘’ Minareden at beni, in aşağı tut beni’’
Düşünebiliyor musunuz ileride bir gün Türk Milleti ya da bir başka millet ışık hızından daha hızlı bir araç üretmiş olsa ( Türk milletinin üreteceğini sanmıyorum ya neyse..) evlatlarımıza ‘’ Bak evladım işte şu gördüğün ışık hızından daha hızlı aracın fikir babası biz Türkleriz ‘’ diyerek kendimize övünç payı çıkaracağız. Öyle ya bir insanın bir başka insanı minareden atması, minareden attığı insan kalıp gibi yere yapışmadan önce aşağı inerek onu havada kapması için ışık hızının üstüne çıkılması lazım. Peki bunun fikri kime ait? ‘’ Minareden at beni, in aşağı tut beni’’ türküsüyle Türklere elbette. İleride hangi millet ışık hızının üzerine çıkarsa çıksın ‘’ Ohooooo biz o olayı yıllar önce çözmüştük ‘’ deme hakkına sahibiz millet olarak.
Evet…Şimdi yavaş yavaş Gaydırı gubbak Cemile’ye doğru yol alalım ama ondan önce bendenizi bir sazan durumuna düşüren başka bir türküden bahsedeyim sizlere.
‘’Pencereden bir taş geldi, ben zannettim Mamoş geldi, Eyvah Mamoş, Mamoş eyvah, Doktor çağır yarama bak.’’
Aslında bildiğim ama üzerinde pek durmadığım bir türküydü. Ta ki Kurtlar Vadisi dizisinde bir kez daha karşıma çıkana kadar.
Kurtlar Vadisinin Memati’si evlenir ve bir de çocuk sahibi olur. Çocuğa artık ne isim taktılarsa Memati onu hep Mamoş diye sevmektedir. Uzatmayalım efendim bu Mamoşu Ersoy adında bir hain öldürür. Mamati gibi biri de delirir adeta. Mamoşu kabre koyarlarken de işte fonda bu türkü çalınır.
İşin doğrusu ben de ‘’Mamoş’’ Türküsünün buna yakın bir hikayesi olduğunu düşünmüş ve hüngür hüngür ağlamıştım dizinin o sahnesinde. Fakat gelin görün ki türkünün asıl hikayesi o kadar farklıymış ki. O kadar olur yani.
Efendim olay Elazığ- Harput’ta cereyan ediyor.
Harput’lu Bekir Hoca adıyla maruf kendi halinde iyi huylu bir hoca genç ve güzel bir kızla evleniyor. Lakin kadın kısa süre sonra komşularından Mamoş( Mehmet) ile mercimeği fırına veriyor. Bekir Hoca evden ayrıldığında Mamoş pencereye ufak taşlar atarak geldiğini bildiriyor, kadın da kapıyı açarak onu içeri alıyor.
Tabii ki hiç bir kabahat gizli kalmayacağı gibi bu da gizli kalmıyor. Komşular durumun farkına varıyorlar ve durumu Bekir Hocaya bilidiriyorlar.
Bekir Hoca bir gün Elazığ’a gideceğim diye evden ayrılıyor ama tabii ki gitmiyor ve evini gözetlemeye başlıyor. Zaten az sonra Mamoş gelip pencereye taş atmaya başlıyor bile. Mamoş ve karısı içeri girer girmez Bekir Hoca da az bekleyip kendi anahtarı ile kapıyı açarak içeri giriyor ve zina halinde yakaladığı Mamoş’a kurşun yağdırıyor. Mamoş ölüyor, karısı yaralanıyor, Bekir Hoca teslim oluyor. Kadın yaptığı şeye pişman değil anlaşılan ki Mamoş’un arkasından ağıt yakıyor ve diyor ki:
Pencerenin önü çardak
Rakı içdik bardak bardak
Kör olasın Bekir Hoca
Koymadın ki murad alak
Eyvah Mamoş, Mamoş eyvah
Doktor çağır, yarama bak
İşte Mamoş türküsünün asıl hikayesi buymuş. Yani ben boşuna mı ağladım peki? Yok değil. Ben böyle bir olaya ağlamadıydım. Ben babasından intikam almak için öldürülen bir çocuğa ağlamıştım diziyi seyrederken.
Eveeetttt…Gaydırı gubbak Cemile…
Önce ‘’Gaydırı gubbak’’ ne demek oradan başlayalım. Gaydırı gubbak ‘’ Fıkır fıkır, yerinde duramayan, tezcanlı’’ anlamına geliyormuş bazı Ege yörelerimizde ( Denizli, Kütahya gibi ) Yukarıda resmini gördüğünüz Cemile Aktaş Hanım herhalde böyle tez canlı, fıkır fıkır biri olduğundan olsa gerek ki Ümmmet Yıldırım adlı şahıs ona ‘’Gaydırı gubbak Cemilem’’ dermiş.
Şimdi kafanız karıştı biliyorum. ‘’Ümmet Yıldırım’’ da kim? Diye merak ediyorsunuzdur.
Yukarıdaki resimde Ümmet Yıldırım yok. Ama Türkünün sahibi aslında o.
Durun…Kafaları iyice karıştırmadan olayın hikayesini anlatmaya başlayalım.
Cemile Hanım Kütahyalıdır aslında. Gediz’e bağlı Göçlük köyünde yaşamaktadır. Babası Memiş ve Anası Irazın sekiz çocuğundan üçüncüsü olarak dünyaya gelmiştir.
Her genç kız gibi onun da vakti zamanı geldiğinde bir talibi çıkar. Bu talip dayı-hala çocukları odukları bir zabittir.
Cemile’nin düğünü esnasında pek çok tatsılıklar yaşansa da düğün devam eder gider. Ancak bir insanın bahtı kara olmayagörsün. Düğün esnasında eline silah verilen Cemilenin on beş yaşıdaki amcasının oğlu Bayram Aktaş aynı köylü Celal Yılmaz’ı kaza ile yaralar ve Celal Yılmaz kan kaybından ölür.( Ölen Celal de on beş yaşlarındadır) Önce ortalık karışır tabii ki. Bunun bir kaza değil cinayet olduğu filan söylenir.
Jandarma gelir. Olayın kaza olduğuna hükmedilir. Olaylar yatışır ve Cemile Gelin olarak ayrılır babasının evinden.
Bu arada kaza kurşunu ile ölen Celal Yılmaz’ın ardından da bir türkü yakılır.
Celalımın evleri dere kaşında
Celamımı vurdular on beş yaşında
Celalım, Celalım, ne oldun celalım
Kanlar içinde kaldın Celalım
Celalin evleri mektebe yakın
Celali vurdular boyuna bakın
Şirin bahçesinde gül idin
Goncalarım açmadan vurulmuş oldun.
(Derleyen: Hürü Akdağ ) [ Sözleri ‘’Şen olasın Ürgüp’’ diye başlayan türküye benzemekle beraber o türkü değildir bu. Zaten o türküdeki Celal değil Cemaldir. ]
Anlayacağınız aslında gaydırı gubbag Cemile’m türküsünün hikayesinde bir başka türkü daha vardır.
Cemile gelin gider ama düğünündeki bu ölüm olayı nedeniyle uğursuz ilan edilir gittiği evde gün yüzü göstermezler ona. Bir çile dönemi başlar ve on sene sürer bu durum. Sonunda Cemile, babası Koca Memiş’in yanına döner ve kocasına boşanma davası açılır.
Cemile’nin daha boşanma davası bitmeden Kızılkoltuk köyünden Ümmet Yıldırım Cemile’ye talip olur. Cemile ise hem henüz boşanmadığından hem de karısı yeni ölmüş olan Ümmet Yıldırım’ın üç çocuğu olması sebebiyle bu evlenme talebine olumsuz cevap verir. İşte bu olumsuz cevap üzerine Ümmet Yıldırım, Cemile’yi kaçırır. Nereye kaçırır? O civarlarda Şaphane Dağı olarak bilinen ve bol meşe ağaçlarının bulunduğu bir yere kaçırır.
Ümmet Yıldırım burada Cemile’yi bir eve kapatır ve kendisi ile evlenmeye zorlar. Ayrıca Cemile kaçmasın diye onun odasını kilitlemektedir. Cemile ise bir kere inat etmiştir ve asla evlenmeyi kabul etmemektedir.
Günler bu şekilde devam ederken sözde Cemile’yi Ümmet Yıldırım ile evlenmeye ikna etmek için gelen bazı Yörük kadınları ona bir akıl verirler : ‘’ Kızım bu herif seni öldürür. En iyisi ona, onunla evlenmeyi kabul ettiğini, baban Koca Memiş’i çağırmasını ve nikahınızı kıymasını söyle. Baban Koca Memiş gelince bir çaresine bakarsınız artık’’ Derler.
Cemile söyleneni yapar. Ümmet Yıldırım bunun üzerine Cemile’nin babasını çağırır lakin Koca Memiş gelir Şaphane Dağına ama Jandarmalarla gelir. Jandarmalar hemen Ümmet Yıldırım ve bu kız kaçırma olayında ona yardım eden dört Yörük yakalanır.
Mahkemede Ümmet Yıldırım, Cemile ile evlenmek istediğini söylese de - araya giren tüm aracılar ve ikna heyetlerine rağmen- Cemile evlenmeyi kabul etmez ve hapsi boylar.
Ümmet Yıldırım. Bu suçtan on beş yıl iki ay ceza alır ve fiilen sekiz yıl sekiz ay yattıktan sonra 1974teki aftan faydalanarak çıkar. Cemile Hanım ise bir başkasıyla ( Ethem Aktaş ) evlenir. ( Aynı soy isim olduğuna göre yakın akraba olmalılar. )
Peki bu hikaye nasıl türküye dönüşür?
İşte onu da rahmetli Özay Gönlüm yapar.
Ümmet Yıldırım’ın hapishane arkadaşı Kadir Aksoy onun anlattıklarını hikaye haline getirir ve bu hikaye Özay Gönlüm’e kadar ulaştırılır. Kendisi Denizli’li olmasına karşın Kütahya’nın damadı olan Özay Gönlüm, bu hikayeyi türkü haline getirir ve Ümmet Yıldırım’ın da onayı üzerine türkü dünyamıza ‘’ Gaydırı gubbak Cemile’m’’ adlı böyle bir türkü daha eklenmiş olur.
Türküde bahsi geçen Cemile ve onun dolaştığı meşeli dağlar Kütahya’nın, Türkünün hikayesini yazanlar Kütahya’lı ama türküyü derleyen ve bizlere tanıtan Özay Gönlüm Denizli’li olduğuna göre türkü nerenin türküsüdür? Bence tüm Türkiye’nin…Türkiye’de bu türküyü duyup da içinden kalkıp oynama isteği geçmeyecek bir tek kişi bile olacağını zannetmiyorum ( Tabii ki türküleri sevenler için konuşuyorum.)
Kahramanları hayatta olan nadir türkülerden biridir gaydırı gubbak Cemile’m. Üstteki resimde gaydırı gubbak Cemile ( Cemile Aktaş ) ve Kocası Ethem Aktaş’ı görmektesiniz.
Gaydırı gubbak Cemile’m türküsünün sözlerine gelince:
Cemile’min gezdiği dağlar meşeli imanım,
Haydi üç gün oldu Cemile’m ben bu derde düşeli.
Gaydiri gubbak Cemile’m,
Nasıl nasıl edelim biz bu işe
Nikahımızı kıysın,
Ünnen gelin Koca Memiş’e.
Cemile gız ne gezersin hayatta,
Basma da fistan, parlak da potin ayakta.
Gaydiri gubbak Cemile’m,
Nasıl nasıl edelim biz bu işe
Nikamızı kıysın,
Ünnen gelin Koca Memiş’e.
Cemile’nin fistanı saman sarısı imanım,
Haydi gören sancak Cemile’m gızı memur garısı.
Gaydiri gubbak cemile’m,
Nasıl nasıl edelim biz bu işe
Nikamızı kıysın,
Ünnen gelin Koca Memiş’e.
Kaynak: www.saphane.biz
YORUMLAR
Hocam çok güzeldi bu gaydırı gubbak cemile dahada güzel olanı türkünün kahramanının hayatta olması ve resmini sayfaya koymanız hikayeside oldukça ilginç bilmediklerimizi sayenizde öğrenmiş oldum kaleminize sağlık Bu türküyü bizlere ulaştıran değerli Ozay gönlüm beyefendiye ALLAHTAN rahmet diliyorum saygılarımla
İyi sanatçıydı rahmetli Özay Gönlüm.
''Yaren''ine aşıktı.
Bizi de aşık etmişti hoş sunumları ile.
Yöre lehçesini de bir başka güzel konuşur,
türkülerinin önüne, arkasına oldukça maharetle eklerdi hikayelerini.
Bu türküyü de,
onun sazından, sözünden sevmiştik.
Hikayesini de sevgili hocamızdan öğrenmiş olduk.
Güzeldi konu.
Minare ve diğeri de.
Eline sağlık hocam.
Kıymetli hocam
Sözleri bizlere tuhaf gelse de temek türkülerimizin bir yaşanmışlığı ve anlamı varmış sayenizde öğrenmiş oluyoruz eh artık pop şarkılarının sözlerine değinmek kaçınılmaz oldu. Yakalarsam muçuk muçuk yâda bandıra bandıra ye beni vs gibi her biri sanat şaheseri olan şarkılarımız gibi))
Kaleminize emeğinize sağlık
Saygı sevgilerimle