- 7583 Okunma
- 14 Yorum
- 2 Beğeni
TOKAT’TAN MI GELİYON DA YAR SEN ALMUS’LU MUSUN?
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Efendim…Bu gün biraz türkülerimizi irdeleyeceğim müsaadeniz olursa.
Evet biz Türk’üz ve Türkü çığırırız.
Türkü çığırmasına türkü çığırırız da bazen öyle türküler çığırırız ki tam çığırından çıkarız.
İsterseniz lafı uzatmadan başlayalım.
Vatandaş sahnede yanık yanık okuyor. Belli ki bir ağıt. Çünkü sözler aynen şöyle: ‘’Kaşların arasından domdom kurşunu değdi/ Domdom kurşunu değdi/ Bir avcı beni vurdu/ Bin avcı beni yedi/ Ah dedim ağladım….’’ Normalde ne yapmamız lazım: Bizim de oturup ağlamamız. Çünkü zavallı birinin alnının tam ortasına yapıştırmışlar kurşunu. Öyle sığırcık saçması filan da değil ha. Domdom kurşunu. Yani domuz avında kullanılan kurşun. Buna haydi neyse memlekette vak’a-i adiyeden diyelim ama iş bu kadarla bitmemiş ki. Bir de nasıl bulmuş, nereden getirmişlerse bin kadar da yamyam bulmuşlar. Yamyamlar bu zavallıyı bir güzel yemişler. Türkü ile aldığımız haber bu. İlle velakin biz ne yapıyoruz? Kalkıp göbek atıyoruz. Hem de kan ter içinde kalasıya.
Bir başka türkü: ‘’ Yemenimde hare var, yüreğimde yare var’’ Her ne kadar yemenideki hare ile yürekteki yare arasında organik bir bağ olmasa da neticede vatandaşın yüreğinde yare var. Belli ki by pas olacak. Ameliyat başarılı geçerse bir kaç sene daha idare edecek, başarısız olursa rahmet-i rahmana uçacak. Ağlamamız lazım…Yok efendim nerdeee… Şıkıdım da şıkıdım.
Hani duyunca ben de dayanamıyorum oynuyorum ama Angara’nın bağlarına giden yolların büklüm büklüm olmasının nesine göbek atarız onu da anlamış değilim. Ben bakmayın millete uyuyorum. Yoksa türkü bana çok da mantıklı gelmiyor.
Sonra efendim bir de ‘’ Arafilli Farozli / Arafilli Farozli / Mahallenun Mastisi / Mahallenun Mastisi / Oynayalum Uşaklar / Oynayalum Uşaklar / Trabzon Kolbastisi / Trabzon Kolbastisi
‘’Arafilli Farozli, Mahallenun Mastisi ‘’ kim bilir ne demek? Özel bir tercüman lazım tabii ki. Neyse ‘’Müziğin dili evrenseldir’’ diyelim ve o kısma kafayı takmayalım. Kolbastı ne? Hani külbastı olsa, kalbura bastı olsa tam benim branşım konular da adamlar resmen kolbastı diyorlar. Gerçi türkünün müziği ‘’Espiye Deresine/ Taş köprü kurulacak/ A kız senin yüzünden / Vallahi kan olacak’’ şeklindeki türkünün tıpkısının aynısı ama sanırım bu yeni versiyonda şöyle kansız mansız bir şeyler yapalım demişler.
Arkadaş yok böyle bir dans…Gangam Style filan yanında halt etmiş. Bizimkiler ‘’Arafilli Farozli / Arafilli Farozli / Mahallenun Mastisi / Mahallenun Mastisi ‘’ Diyip bir başlıyorlar ki oynamaya sormayın. İnsanın kaval kemikleri kaval gibi, leğen kemikleri leğen gibi, örs, üzengi, çekiç kemik ve kırdakları aynen bu aletlerin sesleriyle sesleniyor. Bütün kemikler hareket halinde anlayacağınız. İyi de ‘’Mahallenun Mastisi’’ her ne ise bu insanları nasıl oluyor da bu kadar coşturabiliyor anlayabilene aşk olsun. Ve korktuğum şey nedir biliyor musunuz? Bu ‘’Mahallenun Mastisi’’ ya acıklı bir şeyse? Mesela domdom kurşunu gibi bir şeyse? İnşallah değildir.
Bir başkası…
‘’Haydi güzelim, şeker ezelim, bu sene de bekar gezelim’’
Be hey Allah’ın andavallısı haydi diyelim bir başka vatandaşın şalvarına ateş düşmüş, acısından ne yapttığını bilmiyor ‘’Oy farfara farfara, ateş düştü şalvara’’ diye oynuyor. Ya da susuzluk canına tak ettiğinden çadırının üstüne düşen bir damla yağmura sevinip ‘’ Çadırımın üstüne şıp dedi damladı’’ diyerek zıp zıp zıplıyor; sen neye göbek atıyorsun ki? Bir sene daha bekar kalmanın nesi bu kadar mutluluk veriyor sana?
İşte bu konuda en takdir ettiğim şehir İzmir ve dolaylarıdır. Adam ‘’ Bize de derler Çakıcı/ Yıkarız konakları ‘’ dediğinde suratına bir bakıyorsunuz dizleriniz titriyor. Yıkar mı yıkar. Öyle göbek atmakmış, ciddiyetten taviz vermekmiş asla yok. Tam bir ağır abi havaları. Yani türküyü dinlediğiniz zaman durumun vahametini anlıyor, oyun diye sergilen şeye baktığınızda ‘’Ulan anasını satayım bunun damarına basmaya gelmez, şimdi kafası atarsa evi, konağı başımıza geçirir alimallah ‘’ diyorsunuz hemen.
Gelelim bir başka konuya: Türkülerimizdeki Diğer acayiplikler:
Soruyor Meraklı Melahat: ‘’Ay oğlan Tatar mısın? / Şeftali satar mısın?’’
Ulan Tatarım ya da Abazayım. Sana ne? Hem mühim olan insan olmak değil mi? Ayrıca…Neremi Tatara benzettin de ‘’Tatar mısın?’’ diye soruyorsun? Diğer taraftan, farzedelim ki Tatarım. Niçin şeftali satmak zorundayım? Ya da mesela şeftali satmak istedi canım. İlle de Tarar olmam mı gerekiyor? Tatarlardan başka millet şeftali satamaz mı yani…Eğer öyleyse Bursa’lıların şeftali satması illegal bir eylem mi? Nedir yani? Sabah sabah manyak mısın? Kafayı mı yedin?
Al bir başkası:
‘’Dama vurdum çatmayı/ Seslen gelsin Fatma’yı/ Fatma nerden öğrenmiş/ Çarşaftan kol atmayı?’’
Sana ne kardeşim. Sana ne ha? Fatma’nın çarşaftan kol atmayı kimden öğrendiği seni neden alakadar ediyor ki? Öğrenip aynı şahıstan sen de çarşaftan kol atma dersleri mi alacaksın? Derdin nedir? Hem Fatma’nın çarşaftan kol attığını da nereden çıkarısıyorsun? Ben tanırım onu. Hanım hanımcık ehl-i namus bir kadındır. Öyle çarşaftan kol atma diye huyları yoktur.
Bir başkası da nispet yapıyor: ‘’ Et aldım dirhem ile / beri bah yavrum beri bah/ Öldürdün verem ile dön de bir yol da bana bah.’’
Arkadaşım…Tamam..Kırk yılda bir, bir dirhem et almışsın. Afiyet şeker olsun. İyi hoş da bunun böyle reklamını yapmak ayıp olmuyor mu? Alabilen var, alamayan var. Değil mi? Bir de nispet yapar gibi ‘’Beri bah’’ deyip et aldığını milletin gözüne niçin sokuyorsun canım kardeşim ha? Niçin?
Diyelim ki fukara mahallesinde değil de zengin mahallesindesin. O zaman da senin aldığın o bir dirhem eti kim umursar ki? Adamlar kasaba girdiklerinde öyle dirhemle değil, kiloyla götürüyorlar pirzolaları, bonfileleri. Kim bakar senin bir dirhem etine?
Ve son olarak…Yahu bir dirhem eti alan sensin. Olayın benimle ne alakası var da ‘’ Öldürdün verem ile ‘’ Diyorsun. Yok yani bir dirhemcik eti bile taşıyamıyorsan yardım edelim. Sorun değil. Şu kadarcık şey için verem olmaya değmez.
Bir başka türküde ise vatandaş resmen suç itirafında bulunuyor ama ne müdahale eden var, ne alıp karakola çeken, hakim huzuruna çıkaran. Vatandaş resmen ‘’ Van’lıyam, şanlıyam, kılıcı kanlıyam’’ diyor, bir Allah’ın kulu da ‘’ Gel bakalım hemşerim, sen o kılıçla kurban kesmedin herhalde. Gel de şu işlediğin cinayetleri ya da cinayeti tek tek öt’’ diyip adamı yüce adaletin önüne çıkartmıyor.
Tabii ki kılıcı kanlı Van’lı , adaletin önüne çıkartılmayınca Sivas’lı vatandaş da horozu çalındığında doğruca karakola gidip şikayet edeceğine ya da savcılığa dilekçe vererek suç duyurusunda bulunacağına türkü yakıyor horozun arkasından ‘’ Horozumu kaçırdılar, damdan dama uçurdular, suyuna da pilav pişirdiler’’ diye…O değil de hırsızların horoza ne yaptıklarını bu kadar ayrıntıları ile bildiğine göre kim olduklarını da biliyorsun demek ki. Topla hısım akrabayı , ver sopayı Allah ne verdiyse. Ne diye horoz arkasından ağıt yakarsın ki?
Türkülerimiz içinde benim için en ilginç olan iki tanesine gelince:
Bunlardan birincisi ‘’ Denizin dibinde Hatçam demirden evler’’
Yahu Allah aşkına denizin dibinde evin işi ne? Haydi diylelim -Allah muhafaza- Bir deprem ya da heyelan oldu da evler denizin dibine gitti. İyi de Demirden evler ne yahu? Memlekette ne zamandan beri evler demirden yapılır oldu? Kolon ve kirişlerde bir miktar demir kullanıyor diye o evler demirden ev mi oluyor? Bir de Türkü Burdur Türküsü. Burdurda deniz yok ama Türkünün hikayesini okudum . Hatça kız kocasını boynuzluyor ve Antalya’ya kaçıyor aşığı ile. Yani ‘’Burdur’da deniz ne alaka ‘’diyemiyoruz. Yani bir deniz olayı var ama biz de yaşadık Akdeniz bölgesinde. Öyle denizin dibinde, hem de demirden ev filan yok.
Diğer türküye gelince: Benim hit türküm budur işte:
‘’Tokat’tan mı geliyon da yar sen Almus’lu musun?/ Kurban olam boyuna da söyle namuslu musun?’’
Vatandaş evlenmeye karar vermiş. Düşünmüş taşınmış münasip bir hatun nerede bulurum? Nerede bulunur? Elbette İstanbul Esenler otogarında. Yalnız bir takıntısı var vatandaşın. Evleneceği hatun ille de Tokat’lı olacak. Tokat’lı olması da yetmiyor. Tokat’ın Almus ilçesinden olması gerekiyor. Hatta Almuslu olması da yeterli değil. Aynı zamanda namuslu olması gerekiyor.
Şimdi gelin olayı dramatize edelim. Vatandaş, otogara yanaşan her otobüse yanaşıyor ve inenlere soruyor:
-Pardon hamfendi. Tokat’tan mı geliyorsunuz?
-Yoh lo. Çemişgezekten geliyem.
-Çok özür dilerim. Rahatsız ettim
-Pardon hamfendi. Tokat’tan mı geliyorsunuz?
-Sene ne çi. Hasangala’dan celirem. Neydecahsan çi?
-Pardon hamfendi bana Tokat’tan gelen biri lazım. Özür dilerim.
-Pardon hamfendi. Tokat’tan mı geliyorsunuz?
-Ula hemsi gafa. Saa ne? Nereden celursem celurum.
-Yok siz de Tokat’tan gelmiyorsunuz. Belli oldu. Özür dilerim.
-Pardon hamfendi. Tokat’tan mı geliyorsunuz?
-Evet beyefendi Tokat’tan geliyorum. Bir şey mi vardı?
-Oh ya…Çok şükür…Peki Almus’lu musunuz?
-Hayır Erbaa’ lıyım.
-Of yaaaaa…Özür dilerim rahatsız ettim.
-Tokat’tan gelecek birini mi bekliyordunuz yoksa?
-Evet ama Almus’tan geliyor olması lazım.
-Hımmmmm. Bakın yarım saat sonra gelecek olan ‘’Tokat Fırtınası Tur’’ silme komple Almus’lularla doldurdu arabayı. İsterseniz siz o yazıhanenin önünde bekleyin.
-Hay Allah razı olsun.
Adam tabii ki hemen Tokat Fırtınası Tur yazıhanesinin önünde beklemeye başlıyor ve beklediği otobüs geliyor. Arabadan inen ilk kadına yanaşıyor bizim adam ve soruyor?
- Pardon hamfendi. Tokattan mı geliyorsunuz?
-Evet beyefendi
-Çok güzel…Almuslu musunuz?
-Evet beyefendi ama niçin soruyorsunuz anlayamadım?
-Ohhh Allahıma şükürler olsun. Şimdi son sorum: Namuslu musunuz?
Bir kadın böyle bir soruya muhatap olursa neler olabileceğini, en azından bundan sonra ne gibi bir konuşma olabileceğini hiç yazmayım daha iyi. Bir kadına ya da bir erkeğe ‘’ Söyle namuslu musun?’’ diye soru sorulur mu hiç? Haydi sordunuz diyelim ki. Vatandaşın ‘’ Hayır beyefendi/ Hanımefendi ben namuslu biri değilimdir. Yediğim haltların haddi hesabı yoktur. Namussuz, alçak, şerefsizin önde gideniyim’’ şeklinde bir cevap vereceğini mi sanıyorsunuz eğer gerçekten öyle biri olsa bile? Ya da ‘’ Ne demek kardeşim …Niçin Halep’ten mi geliyon da yar sen Humus’lu musun değil de Tokat’tan mı geliyon da yar sen Almus’lumusun?’’ derse ne cevap vereceksiniz?
Şaka ve espri bir yana insan özlüyor o türküleri ve söyleyen sanatçıları. Mesela ‘’Tokat’tan mı geliyon da yar sen Almus’lu musun’’ türküsü aslında daha çok ‘’ Başındaki yazmayı da sarıya mı boyadın’’ diye bilinir ve bizim delikanlılık yıllarımızda Mihrican Bahar tarafından çok güzel seslendirilirdi. ( Üstteki resim )
Efendim…Gelelim Gaydırı Gubbak Cemile’ye…
Yok gelmeyelim…O da yarına kalsın. Çünkü yazı çok uzayacak. Yarın da inşallah Gaydırı Gubbak Cemile’nin gerçek öyküsünü, hatta gerçek fotoğrafını bulacaksınız bu sayfada. (Şaka değil, gayet ciddiyim. Gaydırı gubbak Cemile hayatta ama Denizli’li arkadaşlarımın üzüleceği bir haber vereyim: Denizli’li değil Gaydırı gubbak Cemile…Kütahya’lı )
YORUMLAR
:))
ben de şu türküye takılmıştım epey bi
minareden at beni, in aşağı tut beni…
ne yani birinin sana kedi olup olmadığını, dört ayak üstüne düşüp düşemeyeceğini gözüne soka soka ispat etmesi mi gerekiyor… sonracıma hadi attırdın kendini minareden aşağıya kendin gibi bi dengesiz bulup… ne demeye in aşağıya tut dersin… yerçekimi kuvvetinin gücünü mü ölçmektir maksadın bre densiz… yoksa niyetin ölmeden önce seni minareden atan kişiyi guinness rekorlar kitabına dahil ederek katil sıfatına şampiyonu da ekleyip cila çekmek midir nedir...
daha duyup dinlemediğimiz ne türkülerimiz var kim bilir…
gülümsemeye en ihtiyaç duyduğumuz bu zamanda sabah sabah öyle iyi geldi ki bu yazı… gönlünüze emeğinize sağlık Sami öğretmenim…
saygıyla kutlarım ….
sami biberoğulları
Ama ne var biliyor musunuz yarın bir gün insanoğlu ışık hızı denilen bu hıza ulaştığı zaman en azından övünecek bir şeyimiz olacak '' bunun fikir babası biz Türklerdik'' diye))))))))))))))))
Yorumunuz sabah sabah bana da çok iyi geldi. Çok çok teşekkür ederim.
Selam ve sevgilerimle.
TOKAT’TAN MI GELİYON DA YAR SEN ALMUS’LU MUSUN? Başlıklı mizah yazımı günün n yazısı olarak seçen sitemiz yönetimi ve seçki kuruluna, yorumlarıyla her zaman bana güç ve moral verdikleri gibi yazama şevki veren çok değerli dostlarıma , yazıma yorum yapmasalar bile okuduklarını bildiğim bütün site sakini şair ve yazar arkadaşlarıma sonsuz sevgi, saygılarımı ve teşekküerlerimi sunuyorum.
Sağ olun var olun dostlar.
Türküleri çok seven biri olarak bazen anlamadıklarım da olmuyor değil,
çok güzeldi Sami Hoca'm gülümsetti:) Eline sağlık
sevgi ve saygıyla.
sami biberoğulları
En anlamadığım türkümü bile yabancının en anladığım müziğine değişmem ben.
Laf aramızda hatta Teke zortlatmasını bile )))))))))))
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Hocam çok güzel bir konuya değinmişsiniz türkülerimize Aşık Veysel inde dediği gibi Biz Türküz Türkü çığırırız Hikayeleriyle ele alınırsa daha bilgilendirici olcağını düşünüyorum emeğinize sağlık saygılarımla
sami biberoğulları
Türkülerin hikayeleri oldukça ilginç gerçekten de.
Acıklı bir türkü olan ''Eledim eledim höllük eledim''in hikayesini sen anlatmıştın.Orada kendi elleriyle bakıp büyüttüğü evlatlığına aşık olan bir kadın var. ''Mamoş'' diye bildiğimiz türküde kocasını aldatan bir kadının aşığı mamoşun kocası tarafından öldürülmesine yaktığı ağıt var. Oysa biz onu ölen bir bebeğin arkasından yakılmış ağıt zannediyoruz.
Evet Türkülerin hikayeleri de ilginç olur. Bakarsın o konuya da dalarım. Zaten gelecek yazımda gaydırı gubbak Cemile'nin öyküsünü anlatacağım.
Selam ve sevgilerimle.
cok güzeldi.. bende şu manda yuva yapmış sögüt dalına türküsü varya, cocukken radyoda cok cıkardı cocuguzya koca manda nasıl sögüt dalına yuva yapmış, o dokununca kırılan dal onları nasıl taşımış diye düşünürdüm :) saygılarımla..
sami biberoğulları
Ben de ne zaman ''Gök yüzünde yalnız gezen yıldızlar'' Şarkısını dinlesem '' Hakketen de koskoca gök yüzünde yapayalnızlar. Canları sıkılmıyor mu'' diye düşünürdüm. )))))))))
Selam ve sevgiler
KalbiHazan
sami biberoğulları
Gülmeye devam. Allah gülmekten ayırmasın.
Selam ve sevgilerimle.
Hocamın neden bekar kaldığını bu yazıda öğrenmiş olduk illa şuradan olacak,illa namuslu olacak..
Tebrik ederim saygılarımla.
sami biberoğulları
Öyle armudun sapı, üzümün çöpü dönemleri geçti. Olsun da taştan, toraktan olsun )))))))))))))
Selam ve sevgilerimle.
Hoş bir türkü ziyafeti olmuş.
Sabah sabah iyi gidiyor bu türkü havaları.
Her bir bölüm ilginçti ve çok güzel sunulmuştu.
Güne,
değerli hocamın esirgemeden dağıttığı tebessümlerle başlamış olduk.
Şu Kolbastı meselesine değineyim bir Karadenizli olarak.
Arafilboyu ve Faroz, Trabzon'un semtleridir.
Arafil'li ve Faroz'lu kelimeleri buradan geliyor.
Mahallenin masisi de,
tam emin olmamakla beraber,
mahallenin maskotu, sevilen bir ferdi olarak tercüme edilebilir.
Merakla Cemileyi bekliyoruz artık.
sami biberoğulları
Çok teşekkürler.
Bu vesileyle Arafil ve Farozu öğrenmiş oldum ama masti hâla sır))))))) Dediğin gibi mahallenin maskotu olması lazım. En mantıklı cevap bu.
Gaydırı Gubbak Cemile'ye gelince. O başlıbaşına bir bölüm olacak ama tamamı alıntı olacak. Yani direkt benim yazdığım bir şey değil. Lakin %100 gerçek bir hikaye. O hikayede de aynen mahallenin mastisi gibi bir çözümsüz soru var: Gaydırı gubbak tam olarak nedir?
Selam ve sevgilerimle.
gnydn hocam.....herşeye üzülüp aglıyan beni sayfandan gülümseyerek çıkarıyon..teşekkürler...gönlünüz var olsun gül diyarından selam olsun
sami biberoğulları
Yüzünde bir nebze tebessüm oluşturabiliyorsam ne mutlu bana. Bu tür yazıları yazmamın amacı bu zaten. İnsanların tebessüm etmelerini, hatta becerebilirsem kahkaha atmalarını sağlamak.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Rabbim yüzünden tebessümleri eksik etmesin
Selam ve sevgilerimle.