- 410 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ÇAĞIMIZIN SOYLU ROMANCISI:NİKOS KAZANCAKİS
1957 yılında ölen Nicos Kazancakis, dünyanın bir çok ülkesinde romanlarıyla ün yapmıştır.Oysa Kazancakis’in yazarlık hayatı daha önce yazdığı felsefi denemeleri gezi yazıları ve şiirleriyle başlamıştır. Yüksek öğrenimini Atina Üniversitesi’nde hukuk okuyarak tamamladıktan sonra çeşitli Avrupa ülkeleinidolaşıp, felsefe ve edebiyat konularında araştırmalar yapan Kazancakis kitaplarında Bergson’dan Darwin’e, Marks’a, Budizm’e, Hristiyanlığa, Dante’den Homeros’a uzanan çok geniş bir alana duyduğu ilgiyi dile getirmiş, bu yazarların bazılarının eserlerini Yunancaya çevirmiştir. Yunan dilinin geçirdiği bunalıma da kayıtsız kalmayan yazar daha ilk çalışmalarında halk dilinin bir yazı dili olarak gelişmesi ve yerleşmesi için küçümsenmeyecek bir çaba harcamıştır.
Kazancakis Yunanistan’da özellikle kırsal kesimde ve odalarda konuşulan halk dilinin zenginliğini kanıtlamak için giriştiği çalışmayı 1938’de yayımladığı Odysseia adlı destanı ile başarılı bir sonuca ulaşmış, bu destanın yayını kendi ülkesinde büyük tartışmalara yol açmıştır. 33.333 dizeden oluşan Odysseia Homeros’un destanının belli bir bölümünden
yola çıkarak Kazancakis’in yeni dünyaları, özgürlüğü, tanrıyı ve kendi ruhunun aradığı serüvenleri anlatır. Bu destanın kahramanı olan Odysseus aynı zamanda bir aşık, bir derviş, bir düşünür olarak karşımıza çıkar. Aleksi Zorba, Kardeş Kavgası, Yeniden Çarmıha Gerilen İsa gibi romanları Türkçeye de çevrilen yazar bu kitaplarında hayata büyük bir tutkuyla bağlı, gerçeği araştırmaktan yılmayan gerçek kahramanları ele alır. Ölümünden sonra yayınlanan El Greco’ya Mektuplar adlı otobiyografik romanı Kazancakis’i tanımal için belki de en uygun bir başlangıç sayılabilir.
Kazancakis’i anlatmaya çalıştım sizlere. Yazımı onun ’ Zorba ’ adlı romanından küçük bir bölümle bitiriyorum:
’ben dedi, bir şeye özlem duydum mu, ne yaparım bilir misin? bir daha hatırlamayacak kadar bıkıp da kurtulmak için yerim, yerim. ya da tiksintiyle hatırlamak için. bak bir zamanlar çocukken kirazlara karşı anlatılmaz bir tutkum vardı. param olmadığı için azar azar alıyor, yiyor, yine istiyordum. günün birinde, kızdım mı, utandım mı bilmiyorum;baktım ki kirazlar bana istediklerini yaptırı...yorlar ve beni rezil ediyorlar, ne plan kurdum bilir misin? geceleyin yavaşça kalktım, babamın ceplerini yokladım, gümüş bir mecidiye bulup çaldım. sabah sabah da kalktım bir bahçeye gidip bir sepet dolusu kiraz satın aldım. bir çukurun içine oturup başladım yemeye. yedim, yedim, şiştim, midem bulandı kustum, kustum patron. o zamandan beri kirazlardan kurtuldum;bir daha gözüme görünmelerini bile istemedim.özgür oldum. artık kirazlara bakıp şöyle diyordum:size ihtiyacım yok! şarap için aynı şeyi yaptım, sigara için de. hala içiyorum ama, istediğim anda ’hart’ diye bıçakla keser gibi kesiyorum.’