- 1204 Okunma
- 4 Yorum
- 1 Beğeni
SÜREKLİ KEMER SIKTIRMA POLİTİKASI
Her ne kadar toplumsal sorunlar ile ilgilenmek istemeseniz de sorunlar sizi sarmalına alıp da değirmende un gibi öğütmeye başladı mı, tahammül sınırlarınızın sonuna gelmişsinizdir. Derler ki ’ Güneş çarığı sıkar, çarık da ayağı sıkar!’ Ancak çarığın ayağı sıkmaması için, bir numara büyüğünü ve daha konforlusunu giymek elindedir insanın!
Her şeye zam politikası, cezaların yükseltilmesi ve artan enflasyonun bedelinin halka yüklenmesi, ulusal ekonominin altın yumurtlayan tavuklarının, yok pahasına, anamalcı, tekelci sermayeye peşkeş çekilmesinin kaçınılmaz sonucudur.
Bu durumda elini taşın altına sokması gerekenler, öncelikle işverenler olmak zorunda iken, halkın katmerli biçimde sürekli soyulması kabul edilemez! Sermaye sınıfının refah seviyesi ile yoksul kesim arasındaki uçurum giderek derinleşmektedir.
Tüm bunlara rağmen, içine düştüğü sorunları görmezlikten gelen, aymaz tutum içindeki yönetim anlayışı, adeta ülkeyi iç savaşa sürüklemeye, ulusun birlik ve beraberliğinin zedelenmesine neden olmaktadır.
Unutmayın ki kolluk kuvvetlerinin (Polis) sayısını istediğiniz kadar arttırılması, ulusal refahı arttırmayacaktır. Tam tersine, yoksulluk ve enflasyonu körükleyici olacaktır bu tutum. Unutmayın ki çok sayıda polisin varlığı, çok sayıda sosyal patlamanın önünü de açacaktır. Keza ’ Etki - tepki’ prensibi, salt fizik için değil, toplumsal yaşam içinde de geçerlidir.
Halkı yıllardır yalan dolan, talan ile uyutmaya çalışan, sıcak para ile ekonomiyi çarkını döndürmeye çalışan yanlış politikalar iflâs sınırına dayanmıştır. Buna rağmen en gereksiz harcamaları, kendi çıkarları için totaliter bir padişah mantığı ile uygulamaya sokanların yanlışları ülkeye ve ulusa çok pahalıya mal olmuştur.
Tüm bu haksızlıklara karşı çıkmak, ancak ve ancak hukuk devletinin ilke ve prensiplerini yaşama geçirilmesi ile geriye getirilebilir. Bu hukuk güçlünün hukuku değil, uluslarası kabul görmüş, modern hukuk normlarına uygun hukuk olmalıdır!
Tüm bunlar dikkate alındığında halkın demokratik hak ve istemlerini savunmak için, haksızlıklara karşı mücadele için sokağa çıkmasını, polisiye güçler ile şiddet ile bastırmaya kalkmak, faşizan bir tutum olur ki bu da çağ dışı bir eylemdir ve modern hukuk devletinin insanlara verdiği hak ve özgürlüklerin kullanılamaması anlamına gelir.
Sonuç olarak halka sürekli kemer sıktırma politikasının, kemerin de işe yaramadığı bir sınıra dayanması halinde, olabilecek şeyleri devletin iyi hesaplaması gerekmektedir. Devlet tüm bireylerine eşit davranmak zorundadır, varsıla gülen, yoksula yüz çeviren devlet ’Sosyal Devlet’ değildir.
Bu anlamda kıyı yağmacılığına, ülke kaynaklarının sömürülmesine, çarpık yapılaşmaya, rant elde etmeye yönelik uygulamalara, şiddetle ’ DUR!’ deme zamanıdır. Otel sahipleri, her yıl yeni oteller yaparken, çalışanların sürekli yoksullaşması nasıl açıklanabilir?! Çalışanların aç kaldığı, patronların zevk ve sefahat içinde olduğu bir ülkede sosyal adaletten söz edilebilir mi?!
Tüm bu olağanüstü gelişmeler, çok çarpıcı olaylara neden olurken, medyanın halkı uyuşturması, dini ritüeller ve içi boş hamaset duygularıyla, halkı kandırmaya çalışmasının, türban ile, dini duyguları sömürme yoluyla da bu insanları tok tutmak olanaklı değildir; ’ Aç köpek, fırın deler’ sözü boşuna söylenmemiştir.
Zor günleri, duygu, düşünce ve gönül birliği içinde herkesin üstüne düşeni gerektiği biçimde yapması dileğimle Türk halkına sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Şaban AKTAŞ
20.10.2014
Fotoğraf: Şaban AKTAŞ
YORUMLAR
Şaban Bey, Ekonomik refah ve ülkemizdeki gelir dağılımı eşitsizliğinin çaresini modern hukuk normlarına bağlı kalmakta buluyorsunuz fakat bizim gibi periferi ülkelerde ekonomik yapı dünyanın finansal yapısının sağlığı ile doğru orantılıdır yani kısaca Türkiye gibi ülkeler üç kağıt ekonomisi ile yürür hasıl-ı kelam sorun modernliğin bizatihi kendisi ve onun ekonomik iz düşümü olan kapitalizimken sosyolojik olarak bile olsa sorunlarımızın çözümünü modern hukuk normlarında aramak büyük bir çelişki değil mi? çarelerden biri bu ise bile bu şüphesiz kısa vadeli bir çözüm önerisi değil midir? Yazınızda polis devletine ciddi eleştiriler getirmektesiniz fakat bilmenizi isterim ki kadim zamanlardan farklı olarak modern devlet operasyonel kimliği gereği polis üzerinden kamusal düzeni koruma adı altında baskın bir yapıya bürünmektedir. Benzeri olay ve müdahaleler bugün demokrasinin beşiği olan İngiltere'de gerçekleşmiştir üstelik İngiltere ekonomik refahı da yüksek bir ülkedir. Bu noktada sizce güncel politiğin ötesinde devlet, idare, ekonomi veya polis değil asıl sorunun modernliğin bizatihi kendisinde olduğunu hiç düşünmediniz mi?
Durum felaket medya provokatör,yalancı ve yalaka ve satılmış;polis kanunları bilmiyor,cahil bilgisiz,amiri emir veriyor öldür dese öldürecek devleti yönetenler aymaz,cahil,yıkıcı geçenlerde Erzurum Valisine
o çöken olimpiyat kış sporları olimpiyat stadı sorusu soruluyor koskoca vali yıkılması iyi oldu reklamın iyisi ,kötüsü olmaz diyor,yani 100 milyonlarca zarar oluşmuş bir de ölümler olsa ne olacak vali reklamdan bahsediyor,devlet seni kamu malını ve kamu hakkını gözetmek için vali yapmış ama adama bak lafını değerini ölç
bir zat çıkıyor , THYda yönetici ebola öyle kötü bir şey değil sadece öldürüyor bu ülkenin vay haline,hırsızlık arsızlık montaj,fotomontaj,ayakkabı kutularında para çıkıyor milyon dolarlar neymiş birileri İmam Hatiplisesi yapılsın diye hayır severler vermiş( bizde inandık) o da bankaya çalınır diye koymamış vay anasını şimdi durum çok kötü her türlü
provokatör eylem ve hareket bunlar tarafından yapılabilir hak aramaya çıkanlar ,çapulcu,yağmacı,hırsız ,katil göstermek için her şey yapabilirler kusura bakmayın bir kaç basın kurumu hariç hiç birini izlemeyin ,haberlerini doğru kabul etmeyin gösterdikleri her şey yalan bunların ,hepsi üçkağıtçı,satın alınmış kişiler
yüzüne tükürsen yağmur,suratı eşşek derisinden utanmaları kalmamış en kötü taraf ise bu dinci kesim bu hükümet gittiğinde sokağa çıkacak halleri kalmayacak,rezil rüsvay olacaklar efendim dini camiadan
eser yazamaz ,anca 4 yaşındaki çocuğa seslenecek eserler yazan bir yazar Emine Şenlikoğluna
bu yolsuzluklara ne diyorsunuz diyor oda efendim başbakanın evinde isterse milyar dolarlar çıksada
görsemde çıkan paraların brileri tarafındanverilen yardım paraları olduğunu düşünür ve hüsnü zan yaparım yani diyor ki gözümle görsem bunun bir nedeni var derim yani ben yetimin malı yensede ben işime bakarım yağlarım ,yıkarım diyor yani düşünün .
Politika hayattan ayrılamaz yediğimiz .içtiğimiz her olan olay direk siyasetle ilgilidir, siyaset hayatın kendisidir,bunu red işte kalitesiz gürühun sizi yönetmesine sebeb olur,durum böyle olur efendim halk seçti seçilmişin iradesi şimdi seçilmiş diyor ki ben seçimi kaldırıyorum bundan sonra böyle diyor ne olacakolmaz seçilmiş Anayasaya kendisinin seçilmesine sebeb olana saygı duyacak, kardeşim açlıkla,yoksullukla,sefaletle korkutulan baskıyla ezilen insanın iradesi olmaz durum hızla düzeltilmesi için muhalefet çok ciddi çalışmalıdır,
tebriğimle kaliteli ve anlamlı bir yazı,
selamlarla
Keskinkalemzaman tarafından 10/21/2014 12:25:17 AM zamanında düzenlenmiştir.
Şaban Aktaş (Homerotik)
Saygıyla.
Sayın Aktaş,
Yazınızı beğenerek okudum.
Kemerde delik kalmadı. Belimize artık ip bağlayacağız. Ayarlanması/sıkılması daha kolay olacak.
Selam ve saygılarımı sunarım.