Sonbahar, Güz, Bağbozumu ya da adı her ise..
Kuzey yarım kürede Eylül Ekim Kasım, Güney yarım kürede ise Mart Nisan Mayıs aylarına denk gelen bu mevsim’e bir çok isim verilmiş.
Kimileri güz, kimileri bağbozumu demiş. Resmi olarak da bildiğiniz üzere sonbahar deniyor.
Bazıları ise hüzün der sonbahar’a. Bende hüzün diyenlerdenim.
Sonbaharın hüznü doğanın yasından ötürü dür.
Her yıl aynı mevsimde yas’a tutulur doğa. Ağaçlar yaprak döker. Gökyüzü yaş döker.
Güllerin kırmızılıkları, koyuluklara dönüşür. Aslında bu yas yeniden doğuşun habercisidir.
Zira her ölümün aslında yeni bir doğuş olduğunu doğa tüm çıplaklığı ile fazlasıyla gösterir bize.
Sonbahar... Sararmış yapraklar mevsimi. Zordur sonbahar hüzünlüdür, karanlıktır.
Ama yine de yaprakları dökülen ağaç altlarında, evde, sokakta çay içip, yağmurdan arta kalmış toprak ve yaprak kokusunu içine çekerken aklından geçen şiirleri daha iyi anlamak mevsimidir sonbahar.
Aşkların askıya alındığı ayrılıkların boy gösterdiği mevsimdir. Gerçektir sonbahar. Harbidir. Tüm çıplaklığıyla karşımızdadır herşey.
Yaz’ın, o yalancı güzelliği bitmiştir artık ve yaz güneşinden kamaşmış gözler şimdi daha iyi görüyordur dünyayı.
Düğün mevsimidir de aynı zamanda sonbahar ve neden tercih edilmiştir bunu hala anlamış değilim.
Sözün özü dostlar;
Sonbahar, Güz, Bağbozumu ya da adına her ne diyorsanız, sadece bir mevsim değildir.
Bir yaz’a bir kış’a veya bir ilkbahar’a benzemez o.
O, biraz hüzün, biraz mutluluk, biraz keder, biraz sevinç, biraz şiir, biraz kitap, biraz fotoğraf ve çokça yalnızlıktır.
Kuşlar yalnız, ağaçlar yalnız, insanlar yalnızdır...
Ali Arif Çaka
10.10.2014 - Stockholm.