HAYAT ÜNİVERSİTESİ
Edebiyat defteri sitesinden bir arkadaşımın facede yazdığı, facedeki hangi üniversitede okuyorsun
Nazik veya Ali, Ayşe sorusuna kimi şakacı ve aynı zamanda gerçekçi kimselerin "Hayat Üniversitesi" demesine takılmış arkadaşım.Bende sizin tuzunuz kuru nasılsa,ne güzel öğretmenler eşliğinde sınıfta bir masaya rahatça kurularak okumuşsunuz. Ya o hayat üniversitesine gidenler ne yaptı benzeri bir
yanıt yazmıştım.Arkadaşın bana ne dediğini bilmiyorum. Çünkü o zamandan sonra girip, bakmadım yazdığına..
Şimdi bu Üniversiteyi belkide pekiyi dereceyle bitiren biri olarak Üniversiteye nasıl başladığımı yazayım.
Bir sonbahar günüydü diye başlasam nasıl olur.Evet, bir sonbahar günüydü. Eylül’ün ilk yarısı. Bizim
sınıfta olan sarı saçlı tembel, okuldan sık sık kaçıp arkadaşlarla orda burda sürten arkadaşım orta
okula yazılmış ve okul formasını da mahallenin terzisi halama diktirmeye gelmişti. Sen de gidiyor musun Nazik, dedi.
Üzülerek:
"Babam beni göndermiyor."
"Gelsen iyi olurdu."
"N’apıyım, göndermiyorlar."
İlkokul öğretmenimizin ortaokula gidip başarabilecekler listesinde olmayan tembelZübeyde ortaokula gidiyor ama listede olan ben gidemiyordum.Bu durum çok canımı sıktı; bir yandan da sevindim.Sinirli
öğretmenimizden sonra daha pek çok öğretmenin kahrını çekmeyecektim.Aman sende boşver dedim.
Güzel geçen yaz tatilinden sonra sıkılmaya değmezdi. Çocukluk işte, böyle düşündüm.
O kış kur’an kursuna yazıldım. Yoo, yazılma kayıt falan yoktu o zaman. Doğrudan başıma annemin uygun gördüğü beyaz bir uzun tülbenti örterek kursa gittim. Kursta altı, yedi kişiydik. Sokaktan ve
mahalleden kızlardı bunlar. Sonradan kan kardeşi olduğum Nazife de vardı.Hocamız yine mahalleden
sakallı bir dedeydi. Bir okul sırasının çevresinde oturur elif cüzünü ezbere okurduk. Sözgelimi elif üstün e, elifasa(elif esire)i, elif ötür (elif ötüre)ü diye korodan okurduk. Birden devlet okulundan
mahalle mektebine transfer olmuştum. Benim küçüğüm kardeşim bir gün bizi pencereden seyretmiş,
güle güle bizim halimizi annemgile anlattı. Doğru dedim, yalanın yok. Onunla birlikte ben de kahkahayla güldüm.
Bu hocanın dersi sanıyorum on beş gün sürdü. Tam Kur’an okumaya başlamıştık ki esas hocamız geldi.
Bu genç, beyefendi, bilgili, kendini yetiştirmiş bir insandı. Ondan önce hayata bakmayı öğrendik.
Onun bizim çocukluğumuzu anlayışla karşılaması bize yetti. Gerçek bir okul gibi teneffüse çıkıp oyun
oynardık.Mahalledekiler,bunlar ne biçim kur’an kursu öğrencisi diye hocalara bizi şikâyet ederlermiş.
Üç yıl, ortaokulda geçecek süreyi burada tamamladım. Başarıyla bitirdim kursu, bir belge aldım.Hoca
beni ve halamın kızını da hoca yapmayı, kur’anı tamamen ezberlettirmeyi denedi ama olmadı.Annem
benim sabah ezanında kalkıp ezber yapmalarıma dayanamadı.(burda ortaokulu bitirdim.)
Sıra liseye geldi.
Sokağımızda halamın evinin hemen yanında biçki,dikiş, nakış kursu vardı. Çocukken buradaki kızları korkutmayı çok severdik. Her mahallede olduğu gibi bizim mahallede de bir deli vardı: Deli Acem.
Deli Acem zararsızdı. Sadece kızları kovalamayı severdi. Onların kendinden kaçmasından büyük bir
keyf alırdı. Birgün kursta bir iki kız kalmışken Acemi kızların yanına saldık. Kızlar çığlık çığlığa kaçıştı
biz de nasılsa eğlendik. Annem beni bu kursa götürüp elleriyle teslim etti.On beş yaşındaydım.Tahta
merdivenlerde heyecanla yukarıya çıkışımı hiç unutmam. Başımda şifon yeşil bir eşarp vardı. O eşarp
masada bıraktığım için bir arkadaş ütü yaparken yanacaktı. Sanki aynı renk eşarp olması şartmış gibi aralarında topladıkları parayla benzeri bir eşarp almışlardı. Ben sessiz kalmıştım. Gittiğim ilk gündü
daha kimseyi tanımıyordum. Bu kursa bir yıl gittim. Kurs sonunda apandistim patladığı için sergide
bulunamamıştım. Oysa giysilere kartondan kış başları yapmıştım. Bunların giysilerde nasıl duracağını
çok merak ediyordum. Hocamız ve kızlarhastaneye beni ziyarete geldiklerinde heyecan nedir ilk kez
tatmıştım. Heyecandan, sevinçten konuşamamıştım. Bu kurs böyle bitti.(yani lise.)Çok güzel gecelik,
sabahlık işlemiş dikmiştim.İki elbise, etek ve bulüz hariç tabii.Burası bana terzilik kapısını açtı. Daha
sonra kardeşlerim, annem, anneannem, teyzem derken komşulara dikmeye başladım ve Çubukta
beğenilen, aranılan bir terzi oldum. Hâlâ elbise diker misin diye soruyorlar. Terziliği bıraktım diyorum.
Üniversiteye gelince:
On dokuz yaşındaydım.Terziliğe ısınma turlarındayken Çubuk’a Akşam Kız Sanat Okulu açıldı.Annemin
masraf fazla olur diye( İki kız gidecektik çünkü)karşı çıkmasına karşın babamın yumuşak ve iyi kalpli
olması sayesinde buraya kayıt yaptırdık. Modada resim var diye ona severek yazıldım. Kardeşimle
birlikte ise dikiş ve nakış bölümüne de yazılmıştık.Buraya iki yıl devam edip belgelerimizi aldık.Bizler
iyi iş çıkardığımız için daha sonra da sipariş işler yapmamız istendi. Biz yapmadık.
Bunlar öğrenim kategorisine ne kadar girer bilmiyorum ama öğrenim gördük.
Bu arada yazları, boş kaldıkça elime geçen parayla kitaplar alıp okudum.İnsan resimleri çizdim. Daha
çokta insan yüzü. Her kalem oynatışımda değişik bir yüzle karşı karşıya gelmek beni mutlu ediyordu.
Resimleri düz yapraklı defterlere veya bulamazsam çizgili küçük defterlere yapıyordum. Aralarına
kısa şiirler yazıyordum. Bazen ünlü bir şairin, bazen de kendi yazdığım şiirlerdi bunlar.
Ama yine de hayat üniversitesinin daha başlangıcındaydım. Yaşayacaklarımı yaşamamış, göreceğim
iyi kötü olayları yaşamamıştım. Hayat beni nasıl insanlarla karşılaştıracaktı ki, kendimi ve insanları daha iyi tanıyabileyim.
Evleneceğim kimseyi hep kız olan ortamlarda bulunduğum için kendi seçme özgürlüğüm olmayacaktı.
Birileri gelecekti pazardan hayvan beğenir gibi. Bana bakacaklardı; nasıl iyi mi? Kaşı gözü nasıl? Bacakları, vücudu düzgün mü? Boyu bizim oğlana uyar mı? İyi iş yapar mı? Soyu sopu, huyu nasıl?
Keşke kimsenin karşısına acıma duygusuyla da olsa görücü karşısına çıkmasaydım. Keşke hiç yazılmasaydım Hayat Üniversitesine..
29. 09. 2014 / Nazik Gülünay
YORUMLAR
Bunca insanın yazdığı bunca sıcak mesajın üstüne yazdığınız güzel öyküleri de koyun ve bakın bakalım, bırakın üniversiteyi, bırakın masteri siz dokora yapmışınız ya?! Haberiniz yok mu yoksa?
glenay
Kendini anlatmak ta bir yetenek belki:)
Selâmlar..
Değerli Arkadaşım.
Face Booktaki o tuzu kuru vatandaş bendim elbette.
Eksi otuz derece soğukta, gaz lambası ışığı altında ve bir taraftan da mahallenin camisinden bizim aile için para toplanırken tuzumuz ne kadar kuru olabilirse o kadar kuruydu benim de tuzum. Ya da Annem lokantalarda bulaşıkçılık yapıp, kardeşim mermer fabrikasında mermer tozu soluyarak beni okutmaya çalışırken hiç merak etmemiştim doğrusu annemin bulgur çorbasına attığı tuzun kuru olup olmadığını ama kuruymuş demek ki. Bendeniz bir tek sene dahi kaybedersem bunun ailem için bir yıkım olacağının farkında olduğumdan haşa huzurdan eşşek gibi ders çalışmaktan ve kelle koltukta okula gitmekten sofraya konan tuzun kuru, nemli ya da ıslak olduğunu hiç fark edemedim. Neyse o kısım önemli değil.
Önemli olan benim dediklerim:
Ne demişim '' Elifi görse mertek sanan insanlar ben hayat üniversitesini bitirdim diyorlar. Üniversite bitirmek bu kadar kolaymış. 18 sene boşa dirsek çürütmüşüm'' Söylediklerim aynen böyle.
Ne yazık ki siz de dahil pek çok arkadaşım bu söze karşı alınganlık gösterdiniz yazımdaki ''Elifi görse mertek sanan insanlar'' ifadesini hiç nazar-ı dikkate almadan.
Ben sözlerimin arkasında olmuşumdur her zaman. ''Elifi görse mertek sananlar'' da sadece üniversite okumamışlar arasından çıkmıyor maalesef çünkü zaman zaman da olsa '' Tahsil cehaleti alıyor, eşeklik baki kalıyor '' Ama yine de ben bir üniversite bitirebilmek için anamdan emdiğim süt burnumdan gelmişken farz edelim benim - kız peşinde koşmaktan okumaya vakit bulamadığı için - ancak lise mezunu olan oğlum '' Tahsili : Hayat Üniversitesi Mezunu '' Yazarsa sanırım ona ya da unun gibilere bir iki çift söz söyleme hakkım doğuyor.
Tekrar ediyorum: Elifi görse mertek sanan herkesedir lafım. Her kim bu kategoride ise ve her kim kendisini bu kategoride görüyorsa onlara yani...Hayatın içinde kendini yetiştirip değme üniversite mezunundan daha donanımlı olan insanlara değil.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları tarafından 9/30/2014 12:45:00 AM zamanında düzenlenmiştir.
glenay
Sizin gibi öyle çok insan varki. Üstelik hem çalışıp, hem okuyorlar. Yine de
sizler şanslı guruba dahilsiniz. Sizin gibiler hem hayat üniversitesini hem de
hayat için esas gerekli üniversiteyi bırakıyorlar.
Ben sizin yazınızda alaycı bir uslûp gördüğüm için karşı çıktım. Benim
çocuklarıma ille okuyacaksınız diye şart koşmadığım halde onlar içinde
bulunduğumuz durumu görerek kendilerini kurtardılar. Her anne babanın
görevi olduğu gibi onlara maddi manevi yardımcı oldum. Baba yoktu.
Dede elinde.İsterlerse para verecekmiş. Benim çocuklarım bana çekmiş.
Asla kimseden para istemez. Yazları çalışarak onlar da çaba gösterdiler.
Onlara çalışmaları için izin verdiğim için hâlâ kendimi affetmem.
Sözde hayatı tanısınlardı amacım ama onlar zaten hayatın içinde
hayatı en katı gerçekliğiyle yaşıyorlardı.
Elifi görünce mertek sananlar da boşver yazıversinler Hayat Üniversitesi diye. Onlara gülümse geç. Ben öyle yapıyorum. Dayımın oğlu da bu kategoride.
Gerçek anlamda Hayat üniversitesini lâyıkıyla bitirenlere sözünüz olamaz.
Nice tahsil görmüş biliyorum, Hayat Üniversitesini bitirdim diye yazanlarla aeşdeğer bile tutulamaz..
Yoruma teşekkürler,
selâmlar..
Merhaba,
Hayat insanı tıpkı bir kuru bir yaprak gibi oradan oraya savurur. Nasıl ki yaprak rüzgara direnemezse biz de ona karşı direnemeyiz. Bazen bizim tercihimizdir, bazen de başkalarının. Önemli olansa sonuçtur. İnsan nerede olursa olsun, kendini geliştirmelidir ki yazınız beni çok etkiledi. Geçenlerde bir belgesel izledim. İsmini hatırlamıyorum. Yeteneğini fark ediyor ve yılmadan çalışıyor sonra resim sergileri açıyor. Güzeldi ve sizin yazım azminizi çok takdir ediyorum. Sevgilerimle.
glenay
Resim masraflı olduğu için yazmada karar kıldım.
Resim de yapıyorum:)
sevgilerimle..
glenay
Ömür boyu
bu üniverstede başarmak zorundayız.
Çok teşekkürler,
sevgiyle..
Hayat üniversitesinin başarılı öğrencisiymişsiniz ki bu gün ustaca şiirler yazıyorsunuz gerçekten azminizin önünde eğiliyorum.Bunu çok az adam başarabilir diyor ve saygılar sunuyorum
glenay
bu yazmak işi bir yetenek.
Bu yeteneği geliştirmek ise uğraş ister.
Tam anlamıyla girmek gerek edebiyatın içine.
Yarım da olsa girdim ben..
selâm ve saygılarımla..
Bu facebook olayını bir türlü sevemedim.
Satece onu değil.
Diğer tüm haberleşme, mesajlaşma, sesli-görüntülü sohbet, başa ne varsa bu sanal alemde,
hiç birine ısınamadım.
Hep bu edebiyat siteleri oldu ilgi odağım.
Buralar güzel.
Ötekiler çirkin.
Üniversite olayına gelince.
Benim gözümde siz,
hayat üniversitesini flan bitirmediniz.
Orası da neresidir?
Ne özelliği vardır?
Benim gözümde siz,
gönül üniversitesi mezunusunuz ki;
oradan diploma almak her babayiğitin harcı değildir.
glenay
En güzeli değil mi, gönül üniversitesinden mezun olmak.
Hem istesem daha sonra üniversite de bitirebilirdim.
Bana gerekli olan bilgileri almak istedim.
Terzilikle ve edebiyatla ilgili bütün kitaplarım:)
selâm ve saygılarımla..
Merhaba Nazik Hanım
Şunu gönül rahatlığıyla söyleye bilirim ki siz çok iyi bir hayat üniversitesini okumuşsunuz.
Bazen anlaşamadığımız konular olsa da itiraf etmeyim ki sizin yazılarınızı büyük bir hayranlıkla okuyorum. Sahip olduğunuz kültür birikiminizle ve ön görünüzle kaleme aldığınız konuları,emin olun değerlendirebilecek ön görüye sahip olmayan ve nitelikli bir yazıyı kaleme alamayan, akademik düzeyde eğitim görmüş bir yığın insan var.
Her zaman ki gibi yazınızı beğeni ve ilgiyle okudum.
Tebrik ve hayranlığımla
Müthiş kaleminize içten ve samimi yüreğinize sağlık
Saygı sevgi selamlarımla.
glenay
bu içten yoruma.
İnsanlar arasında elbette görüş farklılıkları olacaktır. Herkesin aynı görüşte
olması beklenilemez.
selâm, sevgi ve saygımla..
Serhat BİNGÖL
Yaptığım Yorumu etkinleştirme inceliğinize çok teşekkür ederim.
Fikir ayrılığımızın olması başka bir şey bu sayfalarda yıllardır yazıştığım ve yazılarını keyifle okuduğum dostumun hakkını teslim etmek başka bir şey.
Ne fikir ayrılıklarımız nede tartışmalarımız sizin müthiş yetenekli birisi olduğunuz ve şahane yazılar kaleme aldığınız gerçeğini değiştirmez.
İltifat etmiyorum gerçekleri söylüyorum.
En içten saygı sevgi selamlarımla.
keşke düşündaşım
keşke...
dokunaklıydı
aynı zamanda da gülümseten
tebrik ve saygılarımla düşündaşım
glenay
hâlâ okuyorum,
anneme götürdüğüm ingilizce dersime çaıştım bugün:)
bir yandan bu sitede
arkadaşlarla şiirlerimi,
öykülerimi paylaşıyorum,
durmak yok bu üniversitede,
ölene dek..
selâm ve saygımla..