Karanlıkta bir kişi 2 bölüm
Kadının özlemi akıllı güçlü bir erkek miydi,yoksa hiç biri mi? Erkek ona bir güç simgesi olarak
belletilmişti. güç demek, yozluk, yobazlık, delilik,dayak atmak demek değildi. Güç düşüncede
yaşamda, saygıda, sevgide güç. Böyle olmayacaksa hiç olmasın diyordu. Başına nasıl bir belâ
almıştı, hiç tanımadığı bir adamla bir hafta içinde evlenerek.
Adamın içkili soluğunu yüzünde duyunca, başını başka yöne çevirdi. İki çocuğun var, sabret
diyordu kendi kendine. Sabretmeliydi. Sonra kocası bağırtılarıyla çocukları uyandırabilirdi.
Zavallı küçükler hiç bir şeyden habersiz uyuyorlardı.
Kadın cılız ve içkili bu adamın kendi üzerinde oyuncakla oynar gibi oynamasına dayanamadı:
"İçki içmişsin.Çekil başımdan. Tam da uyuyacaktım,nerden geldin ki! Bir rahat uyku yok
insana."
"Ne içkisi? Ben içki miçki içmedim."
"Öff! Bu pis koku ne öyleyse?"
"Midemi üşütmüşüm gız, ondan.."
Kadın gerçekteadamla konuşmaya bile tiksiniyordu. Bu evliliği başından bitirebilirdi ama içinde bulunduğu koşullar bunu engelledi. Adamın deli de olsa "insan olduğunu" onun vücudunun da bir insan vücudu olduğunu düşünerek tiksintisini örtbas etmeye çalıştı.Ancak bu
kısa bir süre devam etti. Gerçek tüm çıplaklığıyla karşısındaydı; sevemiyordu. Çocuklar olması
tüm çabası, iyi niyetine rağmen dayanamıyordu. Bu adamdan hiç hoşlanmıyordu..
Karmaşık, bulanık yaşantısında yok olmuş kişiliğiyle,sağa sola tökezleyen kocası denilen bu
adam onun gözünde bir et yığınıydı. Ağır, taşınması zor bir et yığını. Kendisini de öyle görüyordu kocası. Ayrı bir kişilik olarak hiç görmemişti. Aklı buna yetmezdi. " Bir hayvanı bir
hayvanı istediği gibi beni istiyor oysa ben hayvan değilim." diyor" Kendine istediği birini bulsun
beni serbest bıraksın." diyordu.
Onun zayıf, esmer kemik yığını ellerini vücudunda duyunca geri çekiliyor,dişlerini sıkıyor,acısı
cehennem azabını buluyordu.Ellerini tutup kırıvermek için büyük bir istek duyuyordu.Sonunda
dayanma gücü kırılıyor, hırsla vücudundaki eli kaldırıp yatağın üstüne bırakıveriyordu. Erkek
istenmediğini önce kabul etmek istemiyor, işin ciddiliğini anlayınca küplere biniyor. Kadının
elini yakalayıp var gücüyle sıkıyor; bu güç gösterisiyle erkekliğini kanıtladığını sanıyor. Sonra
yüzünü kadının yüzüne yaklaştırıp sarı dişleriyle acı acı sırıtıp:
" Bana numara yapma! Ben numaraya gelemem."
Kadının elini kıracakmışcasına eziyor.
"Bırak elimi."
"Bana numara yapma diyom anladın mı?"
Yeniden kadına yaklaşmayı deniyor. İnce dudaklarını kadının hassas tenine değdiriyor. Kadının
sinirleri gergin , yüzünü ve ellerini kurtarıyor adamdan:
" Bırak beni’ Gece yarısı içip gelip, bir de insanı rahatsız etme!"
Erkek güler gibi azarlıyor:
" İnsana bak hele! Ayı, dağ ayısı! Hayvan, ayı!"
"Tamam. Ben insan değilim, ayıyım. Ayı olmasam, seninle evlenmezdim. Aman Allah’ım!"
O an kimsecikler yok, kadını ve erkeği kurtaracak.Ne melekler, ne insanlar.İki kişi kusurlarıyla
yalnızlıklarıyla başbaşa. Sokaklardaki, çarşı, pazar, park, sinemalardaki, camilerdeki kalabalık
nerdesiniz? Bir titrek imza: Evlilik. Sonuç: Katlanılması güç acılar, yalnızlıklar..
Kadın nerdeyse karyoladan düşecek.Birden hiç bir şeyi umursamıyor. Zincirlerinden kurtulmak
isterce ayağa fırlıyor. Işığı yakıyor. Kızının yanına gidip yatıyor. Adam içkinin etkisiyle erkekliğini kanıtlamaya can atıyor.
Yatakta doğrulan adamın alnının damarları şişmiş, tüm kanı yüzünde toplanmış sanki. Öfkeyle
bağırıyor:
" Ben adama oyun oynatmam kızım! " Yook, ben bu işe gelemem diyerek karyoladan iniyor.
Kadının kollarından yakalayarak yere atıyor. Soluk soluğa kalıyor. Hırsını yenemeyip, tekrar
kadının iki kolunu yakalayıp kırar gibi sıktıktan sonra karyolaya fırlatıyor.
Kadın adamın duymasına aldırmadan,Allah belânı versin.Olmaz olasıca!Nerden bittin başımda.
diye sinir içinde söyleniyor.
Erkek:
"Bur-da yatacak-sın!!"
Buraya başka bir öykümden bölüm giriyorum:
Ben küçük korumasız bir köpeğim belki. Ele alınmayacak kadar sevimsizim. güzelim yumuk yumuk köpek eniklerine benzemiyorum.Annem mi, nerde mi? Kimsem yok!Ayak altında sürüne
sürüne ölecek miyim? Ah bir büyüsem. Kocaman olsam. İnsanların ayakları kadar büyük ayaklarım olsa! O iri yarı sokak köpekleriyle kavgamda, onları yener, esenliği barışı sağlardım.
Sağlayabilir miydim?
20. 09. 2014 / Nazik Gülünay
YORUMLAR
O an kimsecikler yok, kadını ve erkeği kurtaracak.Ne melekler, ne insanlar.İki kişi kusurlarıyla
yalnızlıklarıyla başbaşa. Sokaklardaki, çarşı, pazar, park, sinemalardaki, camilerdeki kalabalık
nerdesiniz? Bir titrek imza: Evlilik.
Evet. Ne tanrı ne melekler ne de şeytan. Belki hepsi de biziz. Ya da biz yaratıyoruz ksığındığımız odanın loş şavkında...
İbretlik öykülerdendi
tebrik ve saygılarımla düşündaşım
glenay
içimi karartan öyküler bunlar,
neden bu kadın erkek konusu
insanın içini boğuyor.
Gönül açıcı olanları da var mı ki..
Aklıma alt katımda oturan komşum ve eşi geldi hemen.
Genç yaşta evlenip çoluk çocuğa karışmalarına rağmen,
birbirlerine karşı çok iyiler.
Benim de sorunum olunca inivereceğim tek yer.
selâm ve saygılarımla..
Baştan sona sevgisizlikle bezeli bir evlilik. Bir mahpus hayatı. Kadının rızası olmadan yapılan evlilikler ve hele kadının ekonomik bağımsızlığı yoksa, cehenneme döner hayat. Erkeğe de yazık elbet. Kendisinden tiksinen biriyle beraber olmaya çalışıyor. Olmayınca da şiddetle halledeceğini düşünüyor. Zır cahillik bu olsa gerek. En güzeli ayrılmak. Çünkü bu şiddet ortamında sağlığı bozulacak çocuklar için de en iyisi...
hemen her evin manzarası diyecektim insafa gerek olmadan
işinden eşinden yorgun insanlar
içsen de içmesende
sevişmeden habersiz eşler
ya da kadın otoriter
de
her şey süt liman belki
ona da kılıbık diye indirgiyorlar işte
ne yapsan boş..
önce diğer bölümü okumam lazımmış
ama cayamadım şiddet beklentisinden
glenay
Önce sevgi gerek.
Çok teşekkürler kardeş,
selâmlar..