Gürcü Sineması
1912 yılında Vasili Amashukeli ve Alexander Digmelov’un dünya sinemasının ilk uzun metraj belgeseli ve ilk Gürcü filmi olarak kabul edilen ‘’Akaki Tsereteli Racha-Lechkhumshi’’ (Akaki’nin Seyahati Raça Leçhumi’de) filminden itibaren uzanan tarih diliminde Gürcü Sineması büyük aşamalar kaydetmiştir.
1950-1960 yılları arasında Gürcü sineması artık uluslararası platformda da adından söz ettirmeye başlamıştır. Tengiz Abuladze,Rezo Çhkheidze, Lana Gogomeridze, gibi usta yönetmenlerin yapıtları dönem boyunca özellikle Cannes Film Festivali olmak üzere prestijli Avrupa film festivallerinden ödüller ile ayrılmıştır. Buna en iyi örnek olarak, Mikhail Kalatazov’un 1958 Cannes Film Festivali’nden Altın Palmiye ile ayrılmış olan ‘’ Leylekler Uçarken’’dir.
1990 sonrası Sovyet Rusya’nın politik sorunlardan dolayı duraklamıştır. Sovyet bloğunun dağılması ile 1991’de bağımsız olan Gürcistan ekonomik ve siyasi sorunların çözmeye başlayınca sineması tekrar yükselişe geçti.
Gürcü halkı ile yakın ilişki içinde olan Anadolu insanının Gürcü sinemasını es geçmesi doğru değildir. Kardeşlik için, barış için, sanat için uluslar birbirlerine yakınlaşmalı; destek olmalı. Çeçen-Gürcü çatışmalarına bakarak Çeçenleri yanında yer aldığımızı söyleyip Gürcüleri unutmak, kin beslemek bize göre değil. Tüm politik söylemlerin üstünde bir anlayışla yaklaşmak en doğrusu. Ortak bir noktada buluşmak lazım toplumlarla. Çeşitli sorunlardan dolayı ayrılığa düşüp kin beslemek Anadolu insanı yakışmaz.
Benim Gürcistan devletine bakış açım daha çok bir zamanlar bize dâhil olan Batum üzerinden oluşmaktadır daha çok. Her zaman Batum dendiğinde yüzümde bir tebessüm oluşur. Kurtuluş döneminde SSCB’nin yeni Türk devletine askeri ve mali yardım yapması karşılığında Batum’un Gürcüstan’a dâhil edilmesini sorgulayacak değiliz (Kars Anlaşması). Toprak değerlidir fakat devletler konusunda da bir kader vardır.
Şimdilerde Batum’u unutmak gerekmiyor bizde olmadığı için. Nasip olursa Batum’a gitmeyi düşünüyorum.
Şimdi Gürcü sinemasından izlediğim filmlere geçeyim:
‘’Mandalinalar’’, ‘’ Mandariinid’’ (2013, Gürcistan, Estonya) Yönetmen: Zaza Urushadze
Savaş kapıdadır, Estonya’ya göç başlamıştır. Estonyalı iki yaşlı insan bölgede kalmış ve maddi sıkıntılar yaşamaya başlamışlardır. Biri marangozluk yaparak diğeri de bahçesindeki mandalinaları toplayarak para temin edip göç edeceklerdir. İstediklerini yapamayacaklardır çünkü artık savaş başlamıştır. Onların gözleri önünde artık askerler birbiri ile savaşıyordur ve yaralı askerleri tutup kendi evlerine tedavi etmek üzere almışlardır. Gürcü yaralı Çeçen yaralının yakın arkadaşını öldürmüştür. Çeçen asker Gürcü’yü öldürmek istemektedir. Ama bir sorun vardır. İki yaralı da misafirdir ve yaşlı adama saygı duymak zorundadırlar. Çeçen savaşçı Gürcü askeri evin içinde öldürmeyeceğine dair yaşlı marangoza söz verir.
Gürcistan ve Çeçenistan savaşını gözler önüne seren güzel bir yapım.
‘’Tomurcuk’’, ‘’ Grzeli Nateli Dgeebi’’ (2013, Gürcistan, Almanya) Yönetmen: Nana Ekvtimishvili, Simon Groß
1990’ların başında, henüz bağımsızlığını ilan etmiş olan Gürcistan’ın başkenti Tiflis’te geçiyor olaylar. Sovyetler’in çöküşünün ardından ülke hem savaş hem de çetelerle boğuşmaktadır. Henüz 14 yaşındaki Eka ve Natya için de huzur yoktur.
Liseli iki genç kızın tutkulu arkadaşlığı, yeni bağımsızlığını kazanan bir ülke hakkında fikir sahibi olmak için izlenebilir. Klasik bir festival filmi olduğunu düşünmeyin! Belki daha fazlasıdır.
‘’Karşı Yaka’’, ‘’ Gagma Napiri’’ (2009, Gürcistan, Kazakistan) Yönetmen: George Ovashvili
İlgi ile izlediğim diğer bir yapım oldu. Çocuk oyuncunun performansını takdir etmemek elde değil. Bağımsız sinemaya meraklı olanlar mutlaka izlemeli.
12 yaşındaki Tebo’nun hayatı hiç de iç açıcı değildir. Tebo, Abhazya’daki savaş yüzünden zorunlu yer değiştirmeye maruz bırakılan bir nesle mensuptur. Kalp rahatsızlığı yüzünden bu zor yolculuğu kaldırması imkânsız olan babasını geride bırakarak Abhazya’yı terk ettiğinde Tebo sadece 4 yaşındadır. Yeni ortama ayak uydurmakta güçlük çeken Tebo, aynı zamanda eve katkıda bulunamamanın verdiği suçluluğu da hissetmektedir. Annesinin yaşam şeklinden yorulan ve rahatsız edici bir gerçeği keşfeden Tebo kendi topraklarına dönmeye karar verir. Ancak, bunu başardığında buradaki koşulların bıraktığı yerdekinden daha iyi olmadığını fark edecektir.
‘’Susa’’ (2010, Gürcistan) Yönetmen: Rusudan Pirveli
12 yaşındaki Susa, tüm yaşıtları gibi oynamak isteyen bir çocuktur. Ancak hayatın acı gerçekleri umut dolu hayallerin bir anda dağılmasına ve Susa’nın kısa sürede büyümesine yol açacaktır. Tiflis yakınlarındaki kaçak bir içki fabrikasında çalışmaya başlayan Susa, fabrikadan aldığı içkileri küçük barlara servis etmekle görevlidir. Kazancının bir kısmını da polisten korunmak için gangsterlerle paylaşmak zorundadır. Bir gün annesi Susa’ya uzun zamandır ortada olmayan babasının geleceğini haber verir. Susa adını bile bilmediği babasının geleceğini öğrenince yeniden umut dolu hayaller kurmaya başlayacaktır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.