- 950 Okunma
- 8 Yorum
- 2 Beğeni
SANAL ALEMİN FAMİLYALARI 4- AKİLLER
Efendim benim oldukça eğlenceli bulduğum familyalardan biri de bu Akil İnsanlar familyasıdır. Aslında bu grubun tam adı ‘’Akıl akıl gel de bana takıl’’ olmakla beraber maalesef bazı vatandaşlarımız bu adı kısaltarak bu zatlara, pardon zerzevatlara akiller demektedirler.
Akillerin en belirgin özelliklerine gelince:
1- Bu grubun üyelerinin büyük bir kısmı öncelikle kleptomandır. Yani çalma hastalığı mevcuttur bu ailede
2- Bu grubun çoğunluğu kleptoman olduğu kadar, hatta daha da fazla mitomandır. Yani kendi yalanlarına kendileri de inanırlar
3- Gerek kleptomani, gerekse mitomani bu ailede hep merakla başlar. Başkaları için ‘’ Nerde tırak, orda bırak ‘’ olan vaziyetler bunlar için ‘’ Nerde tarak orda merak’’ vaziyetleridir.
4- Bazılarının ise çalma çırpma gibi huyları yoktur. Onlar sadece ve sadece maksat laf olsun torba dolsun kabilinden her konuda konuşur, size akıl verirler (!) On kuruş verir konuşturursunuz ama on bin kuruş verseniz dahi susturmanız mümkün değildir. Kendilerine kısaca ‘’ Bana Sor’’ cular da denir.
Şimdi yavaş yavaş bu grubu daha yakından tanıyalım:
Dedik ya her şey merakla başlar diye…İşte bu ailenin üyeleri sanal alemde profil profil dolaşarak kendileri için malzeme ararlar. Malzeme ararken de gözlerine bazen daha önce hiç duymadıkları, görmedikleri bir kelime takılır. İşte bu kelimeyi alır bu kelime etrafında dönen bir şiir yazmaya çalışırlar. Doğal olarak kaabiliyet sıfır olduğundan da ortaya şöyle bir şey çıkar:
Merak sonucu bulunan kelime: Firak
Firak üzerine yazılan şiir:
FİRAK.
Ruhumun vuslat-ı derununda tut-i mucize i firakın.
Bilirim faydası yoktur şimdi vırak vırakın.
Ateşim çıktı başıma n’oolur beni bırakın.
Olmalıydı şimdi burda ya bir resmin ya rakın.
Evet..siz tut-i mucize-i firakın ne olduğunu anlamasanız da netice itibarıyla vatandaşın ateşinin tavan yapmış olduğunu farkedersiniz. Eh şairin (!) gayesi de budur zaten. Gerisi teferruattır.
Bu grubun içindeki yukarıda örneğini vediğim tipler çok da tehlikeli değillerdir. Kendi hallerinde, kendi dünyalarında, kendi hayalleriyle yaşar dururlar. Her ne kadar aşırmalar yapsalar da bu aşırmalar öyle rahatsızlık verici boyutlarda değildir. Ama bazıları vardır ki onları nasıl izah ederim bilemiyorum. En iyisi ben yine örnek vereyim siz kararınızı verin sever misiniz yoksa ‘’ Şimdi kalsın sabaha bırakayım’’ mı dersiniz sizin bileceğiniz iş.
Kleptomanlık başladıktan sonra artık bu familya mensupları için çalınan şeyin çok çok değerli ya da saçma sapan bir şey olmasının önemi yoktur. Mesela şöyle bir şeyi bile çalabilirler:
At gitti.
Heybe gitti, at gitti.
Esti bir deli rüzgar.
Balkon gitti, kat gitti.
Dedim telefon edem.
Direk gitti, hat gitti.
Sana gelmek istedim.
Vapur gitti yat gitti.
Bu şiiri(!) alır hiç değiştirmeden altına kendi ismini yazarak kullanabilirler. Ya da birileri anlamasın diye kendilerince ufak tefek değişikliklere uğratırlar. Şöyle ki:
At girdi.
Heybe girdi, at girdi.
Esti bir deli rüzgar.
Balkon girdi, kat girdi.
Dedim telefon edem.
Direk girdi, hat girdi.
Sana gelmek istedim.
Vapur girdi yat girdi.
Farkına varırsınız şiirin (!) çalıntı olduğunun. Uyarırsınız. Alacağınız cevap aynen şudur: ‘’ Cahil adam, ya da kadın…Şairler birbirlerinden esinlenirler. Ben de o arkadaşın şiirinden esinlenerek tamamen özgün olan kendi şiirimi yazdım. Bilmiyorsan öğren. Esin diye bir şey vardır şiir dünyasında’’
İşte bu cevabı alınca ezim ezim ezilirsiniz. Öyle ya bu yaşa gelmişsiniz, bunca şiir yazmışsınız ama Esinden haberiniz bile yok. Ben gibi bekar bir erkek iseniz ve az biraz da düz duvara tırmananlardansanız kara kara düşünürsünüz ‘’ Lan bu Esin acaba güzel bir hatun mu ?’’ diye. Hayıflanırsınız bu güne kadar tanışmamış olduğunuza. Bayansanız at, kat, yat ve daha nice materyal ile Esin arasındaki sapık ilişki bu açıklama ile artık gözünüzde manevi ve uhrevi bir hale bürünür bizim akil sayesinde (!)
Akillerin bazılarında akıl manda tersi gibi kat kattır. O bakımdan da öyle şurasını değiştireyim, burasını değiştireyim diye kafa patlatmaz direkt çalarlar şiirlerinizi. İşte bu noktada gayet iyi bildiğim iki örneği isim vererek açıklıyorum:
Efendim evinize hırsız girdi diyelim maazallah. Hırsızlar da iki türlü oluyor. Bir kısmı yükte hafif, pahada ağır şeyleri çalarken bir kısmı evin muslukları, camları, hatta döşeme tahtalarına kadar ne var ne yoksa çalıyorlar. Bizim hırsızlarımız da öyle…
Bizim hırsızlardan Adem Pehlivan diye biri Edebiyat Defterinde Meltem Kınıc adlı arkadaşın şiirini, noktasına virgülüne dokunmadan çaldı. Meltem şiirini astıktan bir kaç dakika sonra yayınlamakta kendi aklınca hiç bir sakınca görmedi. Tabii ki bu vatandaş siteden atıldı ama bu arada gözden kaçan oldukça çok hırsız olduğunu da belirtmek lazım.
Neyse…Meltem örneği tek bir şiir. Ya Emine Uysal’ın ( Emine 45 ) Başına gelenlere ne demeli? Hırsız bu sefer resmen soyup soğana çevirmiş. Arkadaşın şiir kitabı olan ‘’ Kibrit Kutusu’nda yer alan ne kadar şiir varsa aşağı yukarı hepsini kendi şiiri gibi ve değişik isimlerle bir edebiyat sitesinde yayınlamış.
Efendim şimdi bu yazıyı okuyanlar mutlaka ‘’Sami hocam iyi dersin hoş dersin de kleoptomani ile akillik arasında bir bağ kuramadık. Hele de mitomaniye hiç dokunmadın bile’’ diyebilirler ki hakldırlar. Yavaş yavaş bu ilişkiyi de aktarmaya çalışayım.
Kleptoman sadece ve sadece aşırmakla kalmaz. Daha sonra aşırdıklarını millete satmaya başlar. Millet dediysem tabii ki onun da sınıfları var. Mesela tilkigiller, çakalgiller sınıfına hiç bir şey satamazlar ama ne yazık ki millet denen bu çok geniş ailede öküzgiller, kazgiller diye bir sınıf da vardır ve kleptomanların asıl ilgi sahası işte bu öküz ve kazgillerdir. Bu arada gözden ırak etmememiz gereken bir diğer husus da kleptomanların sadece şiir değil, ünlü düşünürlerin sözlerini de araklamalarıdır. Ancak, belleklerinin kapasitesi 0,00000001 gigabayt olduğu için hafızada tutamazlar kim ne söylemiş, ne demiş. O bakımdan da sallar dururlar.
Şimdi gelin bir kaz ile bir kleptoman arasındaki muhabbete tanık olalım ve kleptomanın nasıl bir akil insana (!) dönüştüğünü görelim.
Tabii ki her zaman olduğu gibi burada da olay bir günaydınla başlar.
-Günaydın abla.
-Günaydın hayatım. Gün aydın olmasına aydın da niçin aydın biliyor musun?
-Allah Allah, hiç düşünmemiştim. Niçin?
-Bak şekerim. Hani dünya soldan sağa, sağdan sola ve yukarıdan aşağı, aşağıdan yukarı dönüyor ya. İşte bu kendi sekseni üzerinde devinim ve salınım yaparken bazen hız sınırını aşıp seksenin üzerine çıkıyor. N’ooluyor o zaman?
-N’ooluyor abla?
-Şekerim sen hiç bileyci görmedin mi hayatında? Ya da ispiral kullanan. O ispiraller hızla dönünce ne oluyor, kıvılcım çıkıyor di mi. Çıkan kıvılcımlar da ortalığı aydınlatıyor di mi? İşte dünya da böyle . Kendi sekseni etrafında hızını doksana çıkarınca kıvılcım çıkıyor ve gün aydın oluyor.
-Ondan diyorsun yani?
-Ben demiyorum hayatım. Bilim diyor bunu. Ünlü astrolg Lerzan Biraz’ın ‘’ Revadır matemim tutsa felekler, Bana insan değil ağlar melekler’’ adlı kitabını okusaydın sen de öğrenirdin bu çarpıcı bilgiyi.
-Gerçekten de fena çartptı abla. İyi ki sen varsın. Sayende bir şeyler öğreniyorum valla.
-Sağol hayatım. Ünlü düşünür Armando Diyego Maradona ne demiş?
-Abla Armando Diyego Maradona futbolcu değil miydi?
-Ah şekerim ah. Senin bu cahilliğin öldürecek beni. Ne yani Futbolcular düşünmez mi?
-Aaaa haklısın valla. Futbolcular da düşünür di mi? Eeee ne demiş Armando Diyego Maradona?
-‘’Bilmemek ayıp değildir. Her genç kızın başına gelebilir.’’
-Ay ne kadar duygusaaallll. Çok fena kodu şimdi bu laf. Bunu bir yerlere kaydedeyim de unutmayayım.
-Oda bir şey mi?
-Hangi oda abla? Oturma odası mı yatak odası mı?
-Ay saçmalama ne oturması, ne yatağı? Aklın fikrin yatakta.
-Ha ha haaa…Hiç aklımdan çıkmıyor ki?
-İşte memleket bu yüzden ilerlemiyor şekerim. Okumuyoruz. Okumuyoruz. O-ku-mu-yo-ruz. Oysa ne demiş büyük şair Volfrang Amma Deyus Mozzart? ‘’ Mektebin bacaları. Vay le le le le Vay le le le le. Vay le le yar. Ders verir hocaları, uy amman can kurban’’
-Abla bu çok daha fena laf sokmuş valla.
-Evet buda güzel…
-Abla bi dakka. Buda güzel mi sence? Bence o kadar da güzel değil.
-Offfff…Ne kadar cahilsin şekerim. Ben diyorum Bursanın kestane şekeri, sen diyorsun Arabın mâbad-ı tekeri. Bak dinle asıl lafı Yunus Emce demiş: ‘’ İlim ilim bilmektir. Dilim dilim bilmektir. Sen kilimi bilmezsin. Ne çıkarsın kavağa’’
-Üff üfff üfffff…İşte buna bittim abla. ‘’ Sen kilimi bilmezsin ne çıkarsın kavağa’’ Çok derin laf doğrusu. Ya abla sen bu kadar şeyi nasıl kafanda tutuyorsun?
-Eeee şekerim biz bu şaçları kuaförde siyahlatmadık. Bu kafayı ne diye taşıyoruz omuzlarımızın üzerinde?
-Hakket abla niye taşıyoruz? Ha abla bir de Goethe varmış. Çok güzel laflar edermiş bu Goethe.
-Şiişşşşt. Ne ayıp. Benim yanımda dedin başkalarının yanında deme bari. Ne o öyle Goethe? İnsan biraz ince ve zarif olur değil mi? Hiç olmazsa Kıçe der. Bir daha duymayayım. Hem unutma ‘’Edebiyat edep gerektirir demiş Ünlü yazar Don Karleone.
-Abla edebiyat dedin de dün senin bir şiirini okudum, resmen mest oldum o nasıl bir şiirdi öyle.
-Ay hangisi, hangisi..O kadar çok şiirim var ki.
-Abla hani var ya ‘’ Fincanı taştan oyarlar. Fenere Kahve koyarlar’’ O işte.
-Ha ha haaaa…Ne kadar da angutsun şekerim. O şiir öyle miydi? Dur ben okuyayım sana.
GİDERİM KIRAĞINAN
Giderim kırağınan lili Halili Halili fincanlım
Gül yoldum orağınan
lili şanguk şerili güllük perili silfanlım
Gül mevsimi tez geçer lili Halili Halili fincanlım
Kavuşak sağlığınan
Llili şanguk şerili güllük perili silfanlım
Giderim dur diyen yok lili Halili Halili fincanlım
Kebab oldum yiyen yok
lili şanguk şerili güllük perili silfanlım
Ayrılık gömleğini lili Halili Halili fincanlım
Benden başka giyen yok
lili şanguk şerili güllük perili silfanlım
Giderim gidişimdir lili Halili Halili fincanlım
Yollarım ibrişimdir
lili şanguk şerili güllük perili silfanlım
Eğil bir yol göreyim lili Halili Halili fincanlım
Belki son görüşümdür
lili şanguk şerili güllük perili silfanlım.
-Büyüksün abla. Bu alemde eline su dökecek şair yok.
Evet..İşte bu son sözdür ki bizim kleptomanı bir anda bir akil insana dönüştürür. O artık her konuda, evet aklınıza gelebilecek ya da aklınızın havsalanızın alamayacağı her konuda uzaman olmuştur. Her konuda fikir beyan eder, her konuda söyleyecek sözleri vardır. Çünkü etrafında aynen yukarıdaki örnekte olduğu gibi bir sürü öküz ya da kaz vardır ve ‘’Büyüksün abla’’ ya da ‘’ Büyüksün abi’’ nin takipçi sayısı bir anda binlerle, hatta on binlerle ifade edilmeye başlar. Allahtan o taraklarda bezleri olmadığı için bunca müride rağmen bir tarikat kurmazlar. Ama bir gün birileri eşeğin aklına karpuz kabuğu getirecek olursa eminim adı ‘’ Büyüksün Abla’’ ya da ‘’ Büyüksün abi’’ olan bir tarikat da kurarlar.
Kleptomaniden akilliğe böylece yatay ya da dikey geçiş yapmış olan bu zatlara baktığımızda ekserisinin bayan olduğunu görürürüz. Bu kleptomanlar aynı zamanda profillerinde kullanılmak üzere rüyalarınızda bile göremeyeceğiniz güzellikte bayanların resimlerini kullandıkları için özellikle düz duvara tırmanangiller ailesinin erkek kesimi bala hücum eden arı misali buların pencere önüne koymuş olduğu iki kaşık şekerli suya hücum ederler.
Kleptomaniden akilliğe terfi etmiş olan bu vatandaş yavaş yavaş üçüncü evreye doğru yol alır ki işte bu evre bilim adamlarınca mitomani olarak adlandırılır. Yani artık vatandaş o hale gelmiştir ki, daha doğrusu etrafındaki bilhassa düz duvara tırmananlar ailesi bu zavallıları o hale sokmuşlardır ki bunlar da kendilerinin büyük olduklarına inanmaya başlarlar. Bununla da kalmaz. Çaldıklarının kendilerine ait olduğuna inanmaya başlarlar ki aslında çok da haksız sayılmazlar. Düşünsenize: Vatandaş Üç satır Kazım’dan, beş satır Nazım’dan çalıp şiir yazıyor sonra bir bakıyor ki takipçi sayısı beş bin beş yüzleri bulmuş. ( Yanlış anlaşılmasın. Takipçi sayıları oldukça fazla olan herkesi kast etmiyorum tabii ki. Zaten bilen biliyor kleptomaniden akilliğe, oradan mitomaniye geçenleri )
Evet…Bu gurupta hırsızlıkla uzaktan yakından alakaları olmayanlar da bir hayli yekun tutar. Kimselerden bir şey çalmayan, kendi yağlarıyla kavrulan tiplerdir ama bunlar da mitomandır. Yukarıda da belirttiğim gibi bunları on kuruş verir konuşturursunuz, on bin kuruş verseniz de susturmanız mümkün değildir.
Hani Ferdi Tayfu’un bir şarkısı vardır ya ‘’ Bana Sor ‘’ İşte bu tiplerin ahvali böyledir.
Bana sor…Tarihi , coğrafyayı, fiziği bana sor.
Bana sor…Din Kültürünü, ahlakı, müziği bana sor.
Bana sor…Galaksileri,kara delikleri güneşi, ayı bana sor
Bana sor…Logoritmayı, Pisagoru, paydayı, payı bana sor.
Bana sor…Kasabın çengele astığı koyun etini bana sor.
Bana sor…Memleketin ve dünyanın tüm siyasetini bana sor.
Bana sor…Salamı, pastırmayı, çemeni, sucuğu bana sor
Bana sor…Leyleklerin gagalarında taşıdığı çocuğu bana sor.
Gerek sanal alemde gerekse gerçek hayatta herhangi bir konuda muhabbet ederken birileri ortaya çıkıp ‘’ Abi sen o konuyu bana sor ‘’ derse benden size tavsiye: Ruh ve beden sağlığınız açısından hemen ortamı terkedin. Çünkü ‘’ buyur seni dinliyoruz’’ dediğiniz anda ayvayı yediğinizin resmidir. Yok hani tek bir ayva olsa insan yer. Öyle değil. Vatandaş size ayvayı ağacıyla birlikte yedirmeye kalkar. Ondan sonra işin yoksa o yediğiniz ayvayı çıkarmak için müshil, hint yağı, lavman…Uğraş dur. İşte böyle ortamlar için en doğru karar ‘’Yiğitliğin onda dokuzu kaçmak, biri hiç ortada görünmemektir ‘’ Kararıdır. Sanal alemdeyseniz ‘’Elektrikleriniz kesilebilir mesela. Gerçek alemdeyseniz de hemen telefonunuzu elinize alın ve sanki birileri sizi aramış gibi. ‘’Yaaa öyle mi. Hemen geliyorum ‘’ Deyip ‘’ bana sor’’ cu vatandaşa ‘’ çok çok özür dilerim üstadım sizi dinlemek bir zevk ama çok acil bir işim çıktı. Gitmem lazım.’’ Diyerek dört nala ve arkanıza bakmadan oradan kaçmak yapacağınız en doğru harekettir. Benden söylemesi. İnanmıyorsanız bir hastanenin acil servisine gidin ve yatan hastaların pek çoğunun hangi sebeple o hastanede olduklarını sorun. En az %50 sinin müsesebbibi işte bu ‘’ Bana sor’’ culardır.
Evet…Bu gün de ‘’Akıl akıl gel bana takıl’’ ailesini, kısa adıyla ‘’Akiller’’ i tanıdık. Diğer ailelerde buluşmak üzere.
Resim: Akil bir bir abiye ‘’ Abi hırsızlar ortalıkta cirit atıyor. Bana bununla ilgili bir resim yollasana ‘’ dedim. Tuttu bunu yolladı.
YORUMLAR
Güzel işlemişsiniz Sami Bey. Tebrik ederim.
Dediğimdedikgiller'i de işlemenizi rica etsem... Bu akilgillerden daha tehlikeli bir grup.
sami biberoğulları
Diğer arkadaşların da hatırlattıkları benim ıska geçtiği,m bazı gruplar varmış. Dediğim dedikgiller de bunlardan biri. İleride ele alacağım inşallah.
Selam ve sevgiler
Hocam bu familya bana uymadı başka familyada arayayım kendimi bakayım bulabilecekmiyim çok güzel yazıydı hırsızlığında böylesine pes yani kaleminize sağlık diğer familyada kolaylıklar dileğimle saygılarımla selamlar
sami biberoğulları
Sen familyasız kalabilirsin: )))))))))))))
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Merhaba Sami hocam, bu yazı dizini zevkle okuyorum/Okuyoruz.
Her familyayı anlatırken hırsızları atlamaman yerinde bir karar.
"Neyse…Meltem örneği tek bir şiir. Ya Emine Uysal’ın ( Emine 45 ) Başına gelenlere ne demeli? Hırsız bu sefer resmen soyup soğana çevirmiş. Arkadaşın şiir kitabı olan ‘’ Kibrit Kutusu’nda yer alan ne kadar şiir varsa aşağı yukarı hepsini kendi şiiri gibi ve değişik isimlerle bir edebiyat sitesinde yayınlamış."
Bu yazı sayesinde şiir kitabım "Kibrit Kutusu'nu da yad etmen hoşuma gitti. Sadece hırsızların aradığı bir kitap olmaktan çıktı böylece.
Hem bu hırsızlar, sadece şiir çalsalar neyse, onca emek veriip kafa patlatarak kurgu yaptığın öyküleri de çalıyorlar iyi mi? Hem de öyle çok ki çalınan (!)
Biraz da şu takip meselesine takılacağım, arkadaşlara yani...
Geçenler de bir arkadaşlık isteği aldım, sayfasına bakınca güzel şiirler gördüm ve okumak amacı ile arkadaşlık isteğini kabul ettim.
Yeri geldi kendim bile Facebooka girmedim, giremedim. Dünya hali, zaman zaman hepimizin sıkıntıları oluyor.
O arada o yeni arkadaştan bir mesaj aldım aynen şöyle "Abla! bi durum mu var, seni sayfamda görmüyorum da"
şaşırdım birden ve denk geldikçe okuyorum, dedim. sonra arkadaşı bir daha anasayfada görmedim.
Ortak arkadaşların sayfasında bir yorumunu gördüm ve meraktan sayfasına baktım, ne gördüm biliyor musun, beni silmiş.
Sonra ona mesaj attım ve dedim ki "Arkadaşlık anlayışın iki yorumdan ibaretse bu da sana yakışır "
İşte sana bir yazı konusu daha :(
Tebrikler, saygılar hocam...
sami biberoğulları
Aramızda bir tanışıklık hukuku var o kadarcık reklam da olsun di mi ama )))))
Öte taraftan sanırım ben bir de '' Tavşan dağa küsmüş dağın haberi olmamışgiller'' Grubu yapacağım))))))))))Baya bir malzeme senin bu yazdıkların )))))))
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Allah vergisi mi desem, ilham perileri tarafından sevilen bişr şahsiyet oluşumdan mı desem artık yazıyoruz işte. Beğenen gönlünüz hüzün görmesin inşallah.
Selam ve sevgilerimle.
Oh bu sınıfa da girmiyorum bu günde yırttık...
Tebrik ederim hocam saygılarımla.
sami biberoğulları
Bu sınıfa girmeyi Allah kimselere nasip eylemesin. Kendileri için de, etrafındakiler için de zor.
Selam ve sevgilerimle.
Bu günkü konu,
ihtisas alanımın dışına taştı.
Zira,
bu tür sohbet içeren paylaşım sitelerinde pek bulunamıyorum.
Dolayısı ile,
bu tür hoş sohbetlere tanık olamıyorum.
Ancak,
bu çalma çırpma olayı da bayağı ilgimi çekti.
İnsanların gayesi nedir burada?
Birilerinin takdirini kazanmak mı? İlgisini çekmek mi?
Sanal alemde, sanal ilgiler...
İlginç valla...
Bu sihirli dünyanın, bilmediğimiz köşelerine, hoş yolculuklar ediyoruz yazılarınızla hocem.
Elinize sağlık diyorum.
sami biberoğulları
Bu kleptomanların amaçları nedir ben de bilemiyorum. Birilerinin takdirini kazanmak olduğunu sanmıyorum. Çünkü kendi emeği değil. Olsa olsa çalabilmiş olmanın meydana getirdiği adrenalin tutkusu olabilir diye düşünüyorum.
Bu arada bu alemin benim de bilmediğim bir sürü yönünü öğreniyorum bu yazıyı yazdıkça. Neler varmış neler meğerse.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Allah sana da torunuma da yardım etsin.
Selam ve sevgilerimle.