KIRIK BİR AŞK HİKAYESİ
Yine yollardaydı gözü.. Kaç sabah geçmişti gidişinin üstünden ,sayamamıştı..Yazdığı mektubun ,şiirin sayısını bile hatırlamıyordu.Sanki her sabah yeniden aşık oluyor gibiydi. İçinde büyüyen özlem dağları bazen korkutsa da. Güneş’in doğuşundaki muştu yüreğini ısıtıveriyordu …
Bir sabah uyanınca ağarınca tan yeri
Yüreğe bir kor düşer her alaz alın teri
Yollar uzun olsa da dönülmez artık geri
Bu yolu da sadece ikrar verenler yürür
İşte bu ağır sorumluluk altında ezilirken yalnız bir sabaha uyanmak günlük yaşamın kargaşalarına ayak uydurabilmek olumsuzluklara karşı direnecek gücü kendinde bulabilmek için neler yapılması gerektiğini düşünüp bazen saatlerce dalıp gidiyordu.. Bazen korkular bazen de tatlı bir telaş kaplıyordu benliğini. Sanki bir deli dalgaya benziyordu o zaman.
Kimisinin içinde ölüdür tüm düşleri
Kimisi de umarsız hep sahte gülüşleri
Getirir başımıza türlü türlü işleri
Gerçekler çıplak gezer görmek isteyen görür
Yaşamın içinde var olan oluşumlardır bunlar. Kimileri de gerçeklerle yüzleşmekten korkarlar..Bazıları ise sorumluluklarından kaçıp başkalarını suçlamaya yönelirler. Üstelik bunu o kadar kolay yaparlar ki şaşırıp kalırsınız.Herkes bir gün gelir bu açmazı yaşar.Yaşamın kanunu içinde değiştirilmesini istediğimiz yasalardan biridir bu. Keşke deriz insanlar hep olduğu gibi görünse..Ama yaşam işte bazen biz yanarız bazen de bir başkası…
Nedense İnsanlar daha çok olumsuzlukları, acıları kader sayma eğilimindedirler.Aslında gün gelir hepimiz anlarız. Kötü olmak, yanlış yapmak, kirlenmek kolay; doğru olmak ,iyi kalpli olmak, yürek ve dil kirlerinden arınabilmek zordur.Belki de bu nedenle işin kolayına kaçmayı tercih eder bir çoğu.Ya yaptıkları hataların bedelini başkalarına ödetmeye ya da günden güne kendi içine kapanıp asosyal bir birey olmayı kader diye kabüllenip susarlar.
Tüm bunları biliyor gittikçe susuyordu
En ufak şeyden korkup siniyor, pusuyordu
Kendinden başkasına kin, nefret kusuyordu
Kendini korumayan cananı nasıl korur
Beynini sanki bir şeyler kemiriyordu. Acabaları, keşkeleri zaman zaman boğacak kadar sıkıyordu yüreğini. Arınması gerektiğini biliyordu bu saçma sapan gözüken gelgitlerinden..Ama kendini yalnız hissettikçe yanında korkuları da büyüyordu. En kötüsü onsuzluk korkusuydu.Ondan uzaklaşmak, sesini duyamamak gerçekten ölüme eş değer bir korku türüydü onun için.Ne yapmışsa engel olamamıştı bu korkunun oluşmasına.Sevdiği bir insan için bu kadar kaygılanmak, onu bu kadar düşünmek acaba doğal bir bakış açısı mıydı?Karar veremediği zamanlarda içi daralıyordu.. Sevmese sevilmese bu kadar düşünmezdi. Bunu çok iyi biliyordu.
İçinde toplandıkça can yakar bu acılar
Ağlayan arar isen kalır kardeş, bacılar
Yalnızca sevenlerin olmuşsa duacılar
Sevgi ile yenilir ancak bu yersiz gurur
Sonrasında gün akşama dönüyordu yüzünü. Akşamın değil ama sabahın uykularını ,düşlerini daha çok sevmişti nedense.. Gün batımlarıyla birlikte garip bir sızı çörekleniyordu üstüne.Ya da garip bir korku…Gece uzun olacaktı yine. Ama sabaha kavuşabilmek umudu ona ayrı bir güç veriyordu.. Onun gözünde sabah özlenendi, beklenendi. Beklenen vuslatın muştusuydu. Güle güle hüzün diyebilme vaktiydi.
Bir sabah gibi sevse can cananı hoş olur
Böyle sevilen gönül gel derken sarhoş olur
Yanında yoksa canın koca dünya boş olur
Sevip sevilemeyen dizine yalnız vurur
İşte bu nedenle ‘’ Birlikte ağlayabileceği dostları olmalı insanın’’sözünü yüreğine kazımıştı onsuz geceler. Onu severken sözleşmişlerdi . Birlikte ağlayacak, birlikte güleceklerdi..Onsuz geçen her dakika bu söze daha farklı anlamlar yüklemekteydi. İçini acıtıyordu başını ondan uzakta yastığa koymak..Zaman gece arısına taşırken bedenini başını yastığa kodu. O yine yoktu. Anlaşılan yine uzun olacaktı gece.Telefonunda hep aynı türkü yeniden başa dönüp dönüp çalıyordu….
Şu uzun gecenin gecesi olsam
Sılada bir evin bacası olsam anam anam anam
Dediler ki nazlı yarin pek hasta
Başında okuyan hocası olsam / aman -aman aman
Evlerinin önü üç ağaç çınar
Dillerim tutulur yüreğim yanar anam anam anam
Eşinden ayrılan böyle mi yanar
Anam anam hangi derdime yanam anam anam anam
Katipler oturmuş yazıya bakmaz
Herkes sevdiğini dilden bırakmaz anam anam anam
Hey Allah’tan korkmaz kuldan utanmaz
Gönül defterinden sildin mi beni anam anam anam
Yöre: Çorum
Kaynak kişi: Niyazi Biçerel
Derleyen ve notaya alan: Muzaffer Sarısözen
Gece hızla akıp gidiyordu. Onlar KIRIK BİR AŞK MASALI’nın kahramanlarıydı…Onun adı da böylesine içli bir türküydü sanki.Yutkundu ve sustu şair. Sabaha çok vardı daha. Ama bu türkü hep yankılanıp duruyordu özlemin resmini çizdiği duvarlarda