- 504 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
FREUD' A DAİR NE VARSA
Psikanalizin kurucusu Sigmund Freud…
1856 senesinde Moravya’da dünyaya geldi. Freud’un anne ve babası ile olan ilişkisi çalışmaları ve kuramı açısından önemlidir. Özellikle annesinin ilk çocuğu ve göz bebeği olması kişisel araştırma ve dayanaklarında etkin bir süreçtir.
Freud doğduğunda annesi oldukça genç bir yaştaydı. Babasıyla olan ilişkisi her zaman mesafeliydi Freud’un hatta düşmanca tabirini kullanmak bile mümkündür. Babasının ölümünden yıllar sonra bile içine girdiği suçluluk duygusundan kurtulması oldukça zorlamıştır onu. Hatta geliştirmiş olduğu Ödip Kompleksi yaşadıklarının bir tür uzantısıdır.
Kendi hayatında yaptığı iç gözlemler ve kendini çözümleme süreci hep bir adım uzağındadır Freud’un ve bir o kadar da yakın.
Mutlu bir evliliği olan bilim adamının altı çocuğu vardı. En küçük çocuğu olan Anna, Freud’un gözünde farklı bir yere sahipti.
Freud’un aralıksız iz bırakan anıları yedi yaşında başlar. Hayatının farklı süreçlerini analiz edip kayda geçirmesi çalışmalarında hep bir ışık olmuştur. Hatta yetmiş beş yaşındayken çocukluğuna dair şu sözleri dile getirir:
‘’Ta içimde bir yerlerde, ilk silinmez intibaları bu havadan, bu topraklardan almış olan gencecik bir annenin ilk oğlu olan Freberg’li mutlu çocuk hala yaşamakta.’’
Gerek alışagelmişin dışında sürdürdüğü hayatı gerek yaptığı çalışmalar ve geliştirdiği kuram itibariyle tarihte ve psikoloji bilimimde önemli bir yer tutar.
İyi bir eğitim almış olan Freud, üniversite yıllarında Yahudi olmamsından dolayı oldukça dışlanmıştır. Pek çok dile hâkimdi. Önceleri istemediği halde Goethe’nin eserlerinden etkilendiği için branş olarak tıbba yöneldi.
1881 senesinde tıp öğrenimini bitirdi. Akabinde bir psikiyatri kliniğinde asistan unvanı ile çalışmaya başladı. Aldığı bir burs yardımıyla 1885’te Paris’e gitti. Gerek histerinin belirtileri gerek hipnotizma ve telkinin etkileri üzerine derin araştırmalar ve çalışmalar yürüttü. Ardından Berlin’in yolunu tuttu. Burada ilgilendiği alan çocuk nöropatolojisi idi.
Dört yıl süren bir nişanlılık sürecinden sonrası Martha Bernays isimli bir kadın ile birleştirdi hayatını.
Çalışmalarında hipnoza oldukça yer vermiştir. Hastalarından birinin zorlaması neticesi hipnozdan vazgeçip ‘’serbest çağrışım’’ yöntemine yöneldi. Breuer ile ortaklaşa hazırladıkları bir makale içeriği itibariyle tıp çevrelerince hoş karşılanmadı. Aslında bu makale psikanalizin temel ilkelerine dayandığı için önemli yer tutar.
Arkadaşı olan Fleischl yaptığı bir araştırma esnasında enfeksiyon kapıp baş parmağı kesilerek ölümden kurtuldu. Çektiği ağrılar hayatını bir işkenceye dönüştürmüştü. Sonunda morfin kullanma yöntemine başvurdu. İlerleyen zamanlarda Freud ona morfin yerine kokain kullanmasını önerdi.
Ona göre kokain büyülü bir ilaçtı. Kullanım sonucu ortaya çıkan kassal güçteki artışın öznel bir yanılsama mı yoksa nesnel olarak kanıtlanabilir bir durum mu olduğunu belirlemek için bazı testler yapmaya yöneldi.
Yaptığı olağan dışı çalışma ve araştırmalar ile tarihte oldukça sorgulanmıştır.
Bir meslektaşına yazdığı mektupta kendi rüya analizini anlatmıştır. Onun en önemli çalışması olan ‘’Rüyaların Yorumu’’ tüm bu analizlerin bir derlemesi ve özetidir.
Darwin’den oldukça etkilendiği çalışmalarında göze çarpar.
Cinselliğin bebeklikte ortaya çıktığı ve çocuklukta gelişimini sürdürdüğü Freud’un temel donelerinden biridir. Öne sürdüğü gelişim dönemleri; oral, anal, latent ve genital dönem şeklinde sıralanır.
Küçük kızı Anna dünyaya geldiği ilk günden itibaren babasını gözdesi olmuştu. Aralarındaki güçlü duygusal bağ Freud’u oldukça endişelendirmişti. Ve Anna yirmi iki yaşındayken haftada altı kez bu duygusal bağı çözmek adına seanslar yapmıştır.
Anna da psikiyatriyle ilgileniyordu. İlk çalışmasında adını vermediği bir hastasını anlatıyordu. Oysa o meçhul hasta Anna’dan başkası değildi.
Geçen zaman içinde kadınsı olmayı reddetti ve Doroty Tiffany isimli bir kadınla yaşadı. Asla da evlenmedi.
Freud’un bir yabancı olan Jung’u açık biçimde desteklemesi Viyanalı psikanalistleri kızdırmıştır. Kuşkusuz en göze çarpan Adler’di ve psikanalitik harekette ilk bölünmeye kışkırtan da oydu.
Kızı Sofia’nın ölüm haberini aldıktan sonra ölüm içgüdüsü isimli çalışmasını tamamlamıştır.
1923 senesinde ‘’Ego ve İd’’ isimli kitabını yazdı.
Uzun ve çetin yaşamı kansere yakalanmasıyla çetrefilli ve acı dolu bir sürece girdi.
İnanılmaz derecede acı ve ağrı çekiyordu. Doktorundan bir tüe ötenazi istedi. Olması gerekenden fazla dozajda morfin yüklenmesi sonucu Freud ertesi sabah uyanmadı.
Tarih 1939 yılının eylül ayıydı hayata veda ettiğinde.
Kuramı ve geliştirdiği teknik psikoloji biliminin temel yapı taşlarından biridir her ne kadar menfi eleştiriler alıp yadsıyanlar olsa da.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.