SORUNLAR ÇÖZÜLDÜKÇE…
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Ondan Sonra;Hayat sorunlar çözüldükçe güzelleşir. Bunun tersi ise, hayat, sorunlar çoğaldığında berbatlaşır.
Çevremizde, bizi –müsaade bile istemek lütfunde bulunmadan- dert ortağı edinerek mız mız sorunlarını anlatıp ağlaşan insanlar o kadar fazla ki, mümkün olsa hepsiyle selamı sabahı keser, atarsın. Kesip atamasan da, ne bileyim işte, aranıza mesafe koyarsın, kaçarak karşısına çıkmamaya çalışırsın…
Bu tip insanlara aklınıza gelen çözüm önerilerinizi de benimsetemezsiniz. Hem sorunlu, hem akıllı tiplerdir (!) Benim gibi!...
Ondan Sonra;Ben ağır KOAH Hastasıyım. İlaçların pek de faydalı olduğu bir hastalık değil bu; zaten ilaçlarımı da düzenli kullandığım baki değildir. Efor bozulmasında bağlanırım oksijen makineme, burnumda hortumlarla biraz hareketsiz kaldım mı, toparlarım kendimi. Baktım nefesim toparlandı; yaptığım ilk iş, çıkartıp bir sigara yakmak olur. Çok bilmiş dert ortaklarım (!) ve doktorum, “ulen kardeşim, içme len şu cigarayı! Eve kapatma kendini, on Dakka olsun, yirmi Dakka olsun, çık yürü len! Gece kuşluğunu bırak, uykunu gece uyu; gir sıkı bir rejime yüz otuz kilodan doksan kiloya düş, ne bu göbek be yav; insan bunu taşırken haliyle nefes nefese kalır…” filan diyerek nutuklar çekerler. Hey Allah’ım! Sanki biz bilmiyoruz bütün bunları!
- Biliyoruz, biliyoruz da, hani “yaşama sevincimiz?”
- Depresyon tedavisi gör!
- Gördüm anam, gördüm. Enva ve çeşidini gördüm. Görmediğim ise faydasıydı.
Ondan Sonra;Sık sık nöbet geçiren bir epilepsi hastası var mı çevrenizde? Varsa, aman ha uzak durun ondan, ya da en iyisi ondan uzak bir yerlere taşının. Aksi taktirde, adamın ezbere bildiği on tane cümleyi sil baştan dinleyerek geçirirsiniz ömrünüzü. “Dün gene nöbet geçirdim…” diye başlar, döner dolaşır, “dün gene nöbet geçirdim…” diyerek silbaştan aynı şeyleri anlatır.
Şöyle bir dikkat edin bu adama, epilepsiyi tetikleyen her şeyi yapıyordur. Ne düzenli ilaç kullanımı, ne düzenli bir uyku, ne düzenli bir iş ya da meşgale, ne hareketlilik… Olumlu hiçbir şeye yer yoktur hayatında. Sürekli bir stres hali! Çevresindekilerin hepsi onun hizmetlerini görmeye memur birer hizmetlidir. Yarım metre ötedeki sürahiden suyu bile sizden koyup vermenizi ister. Doktora kontrol için gitmesi gerekiyorsa kendisinden beklemeyin, elinden tutup siz götüreceksiniz, doktorla dialogu da siz kuracaksınız. .
Yaşama sevincini yitirmeden hastalığının gereklerini yerine getiren epilepsilerin nöbet sayılarının yılda bire, iki yılda bire düşürülebildiğini filan anlatmaya uğraşmayın boşuna. Tedavisine hiçbir katkı sağlayamazsınız, boşuna yıpratmayın kendinizi. Kaçın, kurtulun…
Yaşama sevincini tamamen yitirmiştir, dönmez geriye…Oysa dönüverse, bu sorunuyla baş etmeyi öğreniverse...
Ondan Sonra;Sorunları çözebilen ve hayatını güzelleştirebilen insan, yaşama sevincini her hücresinde duyumsayabilir.
Eski zamanlarda bir kral, saraya giden yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu. Bakalım neler olacaktı? Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer geldiler, sabahtan öğlene kadar hepsi kayanın etrafından dolaşıp saraya girdiler. Pek çoğu kralı yüksek sesle eleştirdi. “Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyor.”
Sırtında meyve yüklü bir köylü geldi. Kayanın etrafından dolanmaktansa, indirdi küfeyi yere, kayayı ıkına sıkına itmeye başladı. Sonunda kan ter içinde kaldı ama, kayayı da yolun kenarına çekti. Tam küfesini yeniden sırtına almak üzereydi ki, kayanın eski yerinde bir kesenin durduğunu gördü açtı... Kese altın doluydu. Bir de kralın notu vardı içinde... "Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir" diyordu kral. Köylü, bugün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı
"Her engel, yaşam koşullarınızı daha iyileştirebilecek bir fırsattır...
YORUMLAR
Kemal Bey...
Koah hastalığının içine çok girmedim, detaylarını pek bilmiyorum ama az çok nasıl bir hastalık olduğunu tahmin edebiliyorum. Aniden nefes almakta güçlük çeken, alet kullanması gereken, ömür boyu ilaçla yaşamak zorunda olan insanlar... Şunu söyleyebilirim ki nane türü, serinletici içecekler iyi gelebilir. Bir de bu işlerle ilgilenen bir arkadaşımdan duyduğum kombu mantarı ve kombu çayı. Denemekte fayda var.
*
Epilepsiler:
Bu hastaların iyileşmemeleri diye bir şey yok artık. O eskidendi. Eğer iyi bakılırsa, ilaçlarını düzenli alır, iyi doktor tedavisi ile en kötü epilepsi hastası bile beş yıl süren tedavi sonucunda, iki yıl kriz geçirmezse kesinlikle düzelir. Yeter ki, iyi bakılsın, stres, ani ses, yoğun ışık gibi baskılara maruz kalmasın.
**
Şimdi gelelim şu hastalardan uzak yere taşınma işine!...
Sn. Kemal Bey.
Benim hiç duymayan bir arkadaşım vardı yıllar önce. Çocukluk arkadaşım ve ben onun için sağı dilsiz alfabesini öğrenmiştim. Halimden de o kadar memnundum ki.
Aradan bunca yıl geçti, ne zaman evime gelse, çocuklarım kendi teyzelerinden çok onun geldiğine sevinirler biliyor musunuz? Çünkü O bizim için bambaşka biridir. Dünyadan biri gibi değildir adetâ.
Onun sayesinde bir dilim daha oldu :)
Çok seviyorum, çok seviyoruz.
Kendinize iyi bakın, boş verin kendinize kafa tutmayı. Saygıyla.
Kemnur
Kemnur
Davidoff
Tahmin ediyorum Mısır Çarşısında bu tip şeyleri satan büyük aktarlardadır.
Kemnur
Daha dün yürüyüşten gelirken yaşlıca bir beyin elinde sigarası olan bir bayana verdiği nasihatlere kulak kabarttım da, sigaranın zararları şunlar şunlar diye uzatıp duruyordu. Oysa bayanın onu dinlemeye hiç mi hiç niyeti yoktu. Kısa cümlelerle geçiştiriyor, beden dili ile 'def ol başımdan' diyordu.
Hiç karışmadım onlara ama içimden dedim ki; sigaranın bütün zararları paketin üzerinde açık seçik mevcut, cinsel gücü zayıflattığına kadar yazmışlar ama kimsenin tındığı yok.
Belki bırakmak istiyorlardır da bırakamıyorlardır...
Onların sıkıntıları onlara yeterken her birimizin doktor olup ders vermesi, durumu daha da vahim hale getirmekten başka bir işe yaramıyor sanırım.
Örnek verecek olursak Kemal Bey siz; KOAH hastasısınız ama hala sigara içiyorsunuz, üstelik nasihatlere de kızıyorsunuz. herkes öyle.
uzun lafın kısası, yazı güzeldi. nasihatlerinize uymaya çalışacağım. kimsenin derdini dinlemeyeceğim.
Ama ne kadar kaçabiliriz o da muamma.
Geçmiş olsun bu arada; sigarayı bıraksanız iyi olacak , tıkanırsınız bak:)
Tebrikler, saygılar...
Kemnur
Her engel bir fırsat.
Çok anlamlı bir mesajdı bu.
Çok sağ olun, bu ince gönderi için.
Yazının bütününe gelince ben zaten sizin yazılarınızı zevke okuyor ve beğeniyorum.
Allah'ım acil şifalar versin.
Ve lütfen kendinize iyi bakmaya çalışın.Hayat çok güzel şu detaylara fazla takılmazsak:)
Saygı ve sevgimle...
Geliştirilen ve eğitilen bakış açılarımız, hayat görüşlerimiz, yaşamdaki huzur, başarı ve mücadeleci gücümüzü örgütlüyor. Nice olumsuzluklardan yeni olumluluklar yaratan insanların öyküleri taktire şayandir. Kanserle savaşan, onu gücü, huzurlu yaklaşımları ve mücadeleci ruhuyla yönetebilenleri biliyoruz. Kolsuz, bacaksiz veya benzeri nice engellilerin yarışmalarda dereceler bile aldığına şahit oluyoruz. Saymakla bitmez...
Olumsuzluk diye bir şey hiç bir fert için yoktur. Her zaman olur ve olacaktır. Benim yaklaşımım, her ne sorun olursa olsun "esiri olmak yerini onu yönetebilmek " önemlidir.
Hayat paylaşımlarla değer kazanır. Ben, arkadaşlarımın sorunlarını her zaman seve seve dinler, onlarla uzun uzun dertleşirim. Bu, onlara da bana da paylaşmanın derin hazzını armağan eder. Ne yorulur ne sıkılır, ne biriktirirm.
Sıkıntılı zamanlarınıza saygı duyuyorum. Ama iyi zamanlarınıza tutunup hücre reservlerinizi yaşama sevinciyle dolduracağınıza yazınızı da okuduktan sonra tüm kalbimle inanıyorum.
Selam ve saygılarımla.
Kemnur
İLK VE SON kısmı beğendim epilepsi hastası kısmı son köylünün verdiği ders kısmıyla çelişkili,uyumsuz
sizede acil şifalar.
Kemnur
Keskinkalemzaman
selamla
Kemnur
Keskinkalemzaman
da düzeltmek isterim yazı güne düşmeyi hak eden bir yazı,
kaliteli bulduğum için naçizane fikrimi söyledim eser sahibini iyi
tanıyorum:)
selamla
Sorun kısmı hepimiz için farklı ve bakiliğini koruyor.Hayatta sorunu olmayan bir insan var mı ? Mümkün değil.Sorunlar asgariye indirgendiğinde hayatı monoton bir düzleme oturttuğumuzda her şey bitiyormu ? Hayır.Bu sefer bu monotonluk başlı başına sorun olup bir kar topu gibi büyüyerek üzerimize üzerimize geliyor.Sorunlar var olabildiğince üzerimizdeki tembellik tozunu silkeleyip içinden çıkabilmemiz gerek ama yüzde kaçını çözeriz emin değilim.Artı her zaman yeni amaçlar bulmak gerek sorunlu hayatımızda bizi sorunlarımızla baş etmede daha güçlü kılıp ilgimizi amaçlarımızada odaklayıp hayatın sıkıntılarına karşı daha motive bir yaklaşım gösterebilmemiz için.
"Her engel, yaşam koşullarınızı daha iyileştirebilecek bir fırsattır...
Engellerimizle başedebilmek ve hayat yolunda huzurlu ve mutlu yürüyebilmek dileğimle...
Kemnur
Ne kadar doğru.
Her engel yaşam koşullarınızı düzeltebilecek bir fırsattır.
Bu fırsatı en güzel biçimde kullansak ne iyi olur.
Aklını kullanan insanlar bunu yapar.
Kendinde bir eksiklik duyan insan, nasıl çabalar bu eksiğini artıya çevirmeye.
tebrikler,
okuyayım derken uyukladım biraz, gözlerim yorulmuştu,
baktım sizin anlatınız güne gelmiş,
selâm ve saygılar..
Kemnur
Kocaman bir yük hayat. İrdeleye irdeleye getirdiğimiz bir noktadan sonra hayat, bize küserse ? Ya da biz hayata küsersek ? Bazen koleleştirdiğimiz duygulara köle ettiğimiz maddeler ,bozar bu rutin gidişi. Kısa bir tatmin uzun bir hayata taş koyabiliyor. Bir coğumuz taşın etrafından dolaşıyoruz. Bazı(larımızda) sorunu ortadan tamamen kaldırabiliyor. Ya da bir çaba ortaya koyuyor.
Hayata anlam katan sorunlar ne kadar çok ise, hayat insan için o kadar anlam kazanır. Anlam yaşamla büyür ve coğalır.
Saygılar
Kemnur
Keskinkalemzaman
selamla
CaNMaYBuLL
Ne güzel,ne kadar anlamlı övgüler bunlar...Demek ki yorumlarımı okuyor ve takip ediyorsunuz...
Okuyun belki insan olmak için bir iki şey öğrenirsiniz...
iş Keskinkalemzaman ismini yazmakla bitmiyor...Siz yazında biz de nasiplenelim
Keskinkalemzaman
zaman, öyle keskindir ki her iki ayaklı varlıkla insan arasındaki ayrımı ve son noktayı koyar,
selamla
Kemnur
Sokrates öğrencilerine sormuş:
-Kimdir insan, insan nedir?
Agoradaki gönüllü öğrencileri:
-Onu bilmeyecek ne var, İki ayaklı, tüysüz bir yaratık demişler.
Ertesi gün, pazar yerine tüyleri yolunmuş bir horozla gelen Sokrates, canlı hayvanı göstererek sorusunu yinelemiş
-Yani böyle bir şey midir İnsan dediğiniz?
Daha değerli ilişkilerde buluşmak üzere...
Keskinkalemzaman
Sfenk
şehre giden yolu tutmuş her yakaladığı kişiye sorar O hangi yaratıktır ki bir süre iki ayak üzerinde, bir süre üç, bir süre de dört ayakla yürür ve de,
doğa yasalarına aykırı olarak, ayakları en çok olduğu zaman güçsüzdür ,bilmeyenleri yer birini yine yakalar malum soruyu
sorar oda düşünür ve insan der, İlk çocukluğunda insan dört ayağı üzerindedir, emekler, daha sonra da iki ayağı üzerinde yürür, nihayet yaşlanınca da bir sopaya dayanır.üç ayağı olur
yani göreceli derim ,daha entelektüel konularda
buluşmak üzere