Nymphomaniac (Lars Von Trier)
Lars, ah şu Lars olmasaydı ne oldurdu acaba? Biraz düşününce aslında hiçbir şey de olmazdı. Belki sinema adına fazladan bir şeyler eksik kalacaktı. O kadar… Son filmi biliyorsunuz ülkemizde yasaklandı. Aslında yasaklanmasaydı bu kadar göz önüne çıkmayacaktı yönetmen ve son filmi. Film derken normal bir film olarak algılamayın. Film filmden çıkmış başka bir şey olmuş. Bu filme bakınca aklıma Pier Paolo Pasolini geldi. Bir Açıdan Lars, Pasolini’yi de geçti.
Hardcore ve softcore olmak üzere iki kısma ayırıyor cinselliği film. Galiba bu fazla ‘’hard’’ bir şey. Filmdeki bayan ‘’Soft’’tan çok ‘’Hard’’ biraz. Filmi tanımlamada kullanılacak cümle şu olmalı: ‘’Kaliteli ve belli bir konusu olan porno film.’’
İşte bu noktada şu sorular akla geliyor… Ne kadar porno, ne kadar seks, ne kadar sanat, ne kadar felsefe? Bunun belli bir sınırı yok mu? Eşcinsel porno filmi çeken yönetmenden böyle bir yapım çıkması şaşırtıcı değil.
Şimdi biz bu meseleyi tartışıyoruz da… Piyasada bu filmden daha sert ‘’normal’’ film kategorisine giren porno film var. O filmlerinde belli hedef kitlesi var. Paralı seks kanallarında yayınlanan filmler değil yani. Seks objesi muamelesi görmemesi gereken yapımlar. Ama sınır çoğu zaman belli olmuyor. İzleyicinin hangi amaçla izlediği de belli olmuyor.
‘’Nymphomaniac’’ de tam olarak hangi kategoride belli değil. Henüz filmin felsefesine bile geçemedik. Filmin türü ve oluşan algıdan bahsediyoruz! Bu iyi bir şey değil. Böyle kafa karıştırmak herhalde yönetmenin temel amacı.
Sinemada değil, evde bile rahat rahat izlenmez herhalde… Çat kapı açılır!
‘’O ne lan!’’
‘’ Sanat!.. ‘’
‘’Ne sanatı be! Sıçarım böyle sanatın içine.’’
‘’Porno seyretmeyen enteller böyle şeyler seyrediyormuş!’’
‘’O entellerin canı sıkılıyorsa gitsinler şey yapsınlar! Henüz tatmadıkları bir şey!’’
‘’Lars Von Trier işi işte! Kadın erkek ilişkilerini sorgulayan film.’’
Başka bir arkadaş dalar içeri:
‘’Öf, öf! Ne bu?’’
‘’Lars Amcanın sanat filmi.’’
‘’Ergenliğin ilk yıllarından beri sanat filmi izliyormuşuz haberimiz yokmuş! Çok yaşa sen Lars! Sanatçı olduk sayende.’’
Kadın cinselliği açısında olaya baktığımızda gerçekleri yansıtıp yansıtmadığından emin değilim. Diğer taraftan düşündüğüm zaman arzular zaten şiddet –hele de cinsel duygular- içerebilir. Çoğunlukla psikoloji düzgün olmayan insanlarda ortaya çıkar herhalde. En kaba örnekle açıklarsak merkeplerin cinsel birleşmelerini örnek verebiliriz. Cinsel birleşme esnasında ‘’Hardcore’’’ bir fantezi vardır. İnsanoğlunun, en azında insanların büyük kısmının, merkeplerden farkı olmadığına göre gayet ‘’normal’’ bir durum.
İnsanlarda en güzel cinsel yaşam biçimi ‘’Soft’’ anlayıştır. Buradan Kuran-ı Kerim’de geçen ayete atıf yapayım. ‘’Eşlerinize dilediğiniz şekilde, emredilen yerden varınız!’’ Buradan şu çıkıyor bizim inancımıza göre. Tek sınır varılan yer konusu. Diğer konularda özgürlük var helallik çerçevesinde. İslam yöntemleri helal kılmış olsa da birçok insan belli bir sınır çizer ve ötesine geçmez. Bence olması gereken de bu!
Film arzuların peşinde koşan kadının hazin sonunu anlattığı için bir nebze günahını azaltmaktadır. Böyle yaparsan böyle olur işte!
Fazla uzatmayayım. Film iki bölümden oluşuyor. İlk bölüm 118 dakika, ikinci bölüm 124 dakika. Danimarka, Belçika, Almanya, Fransa, İngiltere ortak yapımı. Dili İngilizce. Puanı 10 üzerinden 7 civarında.
YORUMLAR
filme ilk başta tüm izleyiciler gibi ön yargılı yaklaştım. çünkü fragmanlar ve afişler oldukça iddialı ve erotikti. sonra Trier çektiyse bu filmi salt porno değildir dedim başladım.
genelde cinsellik verilen mesajların üzerini kapatmış bence, böyle düşündüm film boyunca. ta ki babası öldükten sonra ağlayarak seks yaptığı sahneyi görene dek. o anda hastalığın boyutunu tam olarak hissettim diyebilirim.
ayrıca hastaneye yaklaşırken Poe'nun "Usher Evinin Çöküşü" hikayesinde bir alıntı çok anlamlı ve oraya uyan bir alıntıydı.
velhasıl filmi beğendim, salt porno diyenlere de her halükarda itiraz ederim. elinize sağlık..