- 554 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Ahkam Kesme!
Ahkam Kesme!
Bir konu hakkında ahkam kesmek için o durum yaşanmalı değil mi? İnsan yaşamadığı konu hakkında duyduklarıyla ahkam kesmemeli! İnsan duyduklarını da yazabilir, söyleyebilir ama bunu da tırnak içi olarak ifade eder! Bizzat bildiğini, yaşadığını, şahit olduğunu gerçekten bilinçli olarak söyleyebilir, yazabilir! Bu nedenle ahret ve ölüm konusunda kesilen ahkamların sadece inanç olarak bir değeri olabilir! "Ölmeden önce ölmek-dirilmek!" ve "Ahrete gidip-gelmek!" gerekir bu konuda ahkam kesmek için!
Bu konularda yazılanlara bakın, tamamı başkalarının deneyimlerinin nakledilmesinden öte geçmiyor! Başkalarının deneyimlerini de önemsemek gerekir ama kişi bizzat kendi deneyimlememişse hepsi inanç ekseninde kalacaktır! Bilinç olması deneyimle mümkün! Kişinin deneyimini aktarması ya da başkasının deneyimini aktarması ikinci el bilgi kapsamındadır!
İnanmak ile bilmek arasındaki çizgiye işaret etmek isterim; inanmak, bilmeye yol gösterir! Neyi bileceğini insan inançla hedefler! Bir mağarada hazine olduğuna inanmayan o mağarada hazine aramaz! Her arayan da hazineyi bulmaz! Hazinenin varlığına inanmak, aramayı tetikler, bulmak ise inanç aşamasının bitmesi bilinç aşamasının başlaması demektir! Bulamamak da bir nevi bilinçtir! Yani mağarada hazine olduğuna inanan kişiler açısından durum şudur! Mağarada hazineyi bulan, artık inanmaz; bilir! Mağarada hazine bulamayan da orada hazine olmadığına inanmaz; o da hazine olmadığını bilir! Bir de mağarada hazine olup olmadığını önemsemeyenler vardır! Yani onlar, “Mağarada hazine var!” ya da “Mağarada hazine yok!” açısından bir inancı gerekli görmezler! "Var ise meraklısı gidip alsın!" der! "Yok ise arayan boşa arasın, beni mağarada hazine aramaya çağırmasın yeterlidir!" diyebilir!
Bu durumda herkes kendi inancı doğrultusunda özgürce bir şeyleri arayacak veya aramayacaktır! Mağaradaki var sayılan hazineyi bulmak için birileri başkalarını kullanmak da isteyebilir! Hazineyi ararken kullandığı insanları, hazineyi bulamadıklarında sakinleştirmesi sorun çıkaracaktır! Hazine bulunur ise de onlara ya çok az pay vermek isteyecektir ya da hiç vermek istemeyebilir! Hazineciler genelde bu nedenle hazine bulunca bir birlerine düşerler! Bulamadıklarında da bir birlerini suçlarlar!
Piyango satıcıları “Bu bilete mutlaka çıkacak!” diyerek bileti elinde sallarlar! Milyar çıkacak iddiasıyla 10 liraya bileti satıyor! Çıkacak iddiası doğru olsa kendisi alır!
At yarışlarında “Bu kupon mutlaka tutacak!” oyna der biri diğerine! Komedi filmlerine konu olacak durumlar çıkar açığa!
Bir zamanlar “Hazine haritası” satıcıları vardı! Bu haritaları, bulunması muhtemel hazinelerin tutarına göre çok düşük fiyatlarla satıyorlardı! “Mutlaka burada hazine var!” söylemiyle satılır bu haritalar! Hazine var ise git al, ne duruyorsun?
Mısır piramitlerinin olduğu arazide, hazine bulan bir aile anlatılır! Buldukları hazinenin yerini bir şekilde uzun süre saklamışlar; lüks yaşamları dikkat çekince yapılan takip sonucu sakladıkları hazineler açığa çıkmış! Yani hazine bulan, onun haritasını satmaz; Genellikle saklar! Gerçekten hazinesi olan bunu sokaklarda bağırarak, satmaya çalışmaz! Ona gelenlere ikram eden cömertler de olabilir elbet!
Son tahlilde; kişi, kendi inancının peşinde koşmalıdır! Başkalarının vaatlerinin ardından koşanlar da bilmeli ki o vaatlerin gerçekleşmemesi mümkündür! Başkalarının vaatlerinin peşinden koşanlar, bilmeli ki o vaatleri ucuza satanlar aslında kendileri gayet iyi biliyor boş vaatler olduğunu! Bu vaatlerin ucuza satılması da aldatmasın, sürümden kazanırlar! O nedenle ucuza satarlar! Bilmem, anlatabildim mi? Selametle!
Ahmet Bektaş