- 925 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
TANRI’NIN ÇALIŞMA PRENSİPLERİ (2)
Değerli hocamın ilginç özellikleri buz dağının görünen kısmıydı.
Şahabettin korkmaz hocamın ilgimi çeken yaşam tarzını Uzun zamandır gözlemliyordum.
Hem kutsal kitap Kuran’ı kerimi elinden düşürmeyecek kadar dindar, hem de medeni bir yaşam tarzını sürdürecek kadar çağdaş bir insandı. Dindar ve modern yaşama biçimini bir potada eriten bu uyumlu sentezin sırrını öğrenmek için kendisiyle tanışmaya karar vermiştim.
Çünkü İnsanlar modern bir hayatı sürdürürken dini yaşamaya başladığında nedense! Çağdaşlıktan ilkelliğe doğru bir evrimleşme süreci yaşıyorlar örneğin; müzikle ilgilenen ve bir enstüruman çalan kişi bunun günah olduğunun telkiniyle karşılaştığında günah olabilir ( kanısıyla ) müzikten uzaklaşabiliyor. Bu örnek resim, heykel, edebiyat vs gibi akıl ve beden becerileri gerektiren sanatsal faaliyetler içinde geçerli. Öyle ki! Dini yaşamak adına sosyallikten vazgeçiliyor ve maalesef insanı medenileştirecek ve olgunlaştıracak aktivitelerden uzak kalınıyor işte bu noktada.
Korkmaz hocamın dini yaşam ile modern yaşam sentezini nasıl gerçekleştirdiğini ve kişilik özelliklerini öğrenmek için kendisiyle tanışmak istiyordum. Ortak bir dostumuzun vesilesiyle uygun bir ortamda tanışmak kısmet oldu.
Tanıştığımızda hocama ilk olarak sorduğum şey şuydu. Hem kuranı elinizden düşürmeyecek kadar dindar hem de çağdaş bir insana yakışır modern yaşamanızı çok beğeniyorum. Dindar bir Müslüman olarak bunu nasıl başarıyorsunuz? Dediğimde gülümseyerek beğenmenize sevindim doğrusu camii cemaatini oluşturan arkadaşların arsında hoş karşılanmıyor ve dışlanıyorum dedi.
İlerlemiş yaşıma karşı aktif bir yaşam sürmem camideki arkadaşların eleştiri konusu oluyor ve yaşam tarzım pek beğenilmiyor. Çünkü onlar yaşım gereği bundan sonraki yaşantımın evle cami arasında geçmesi gerektiğini düşünüyorlar. Bende kendisine Kaç yaşınızda ve nerelisiniz? Diye sorduğumda 73 yaşında, aslen Erzurumlu olduğunu söyleyen hocam Sözlerinin devamında uzun yıllar İstanbul da yaşadığını ilahiyat fakültesi edebiyat fakültesi ve bir diğeri de işletme fakültesi olmak üzere üç üniversite okuduğunu söyledi.
Orta derecede İngilizce, iyi seviyede de yazı diliyle Arap alfabesine hâkim Arapça bilen ve uzunca bir zaman da Arap dili ve edebiyatı üzerine öğretmenlik yapmış olan hocam müthiş donanımlı bir insandı.
Din eğitimi almış mesleki alanda hoca statüsündeki insanlarla da felsefi konularda fikir ayrılıkları yaşayınca daha sonrasında öğretmenlikten ayrılmış ve bir yakınını teşviki üzerine ticarete atılmış kısacası teoride-pratik de her yönü ve her boyutuyla hayatı dolu dolu yaşamış olağan üstü hafızasıyla tanıdığım en bilge insanlardan biriydi. Benim için adeta yürüyen kütüphaneydi.
Merhum değerli hocamla aramızda sevgi ve saygıya dayalı iyi bir dostluk kurulmuş aramızdaki önemli yaş farkına rağmen bir arada olmaktan memnun olduğumuz beş yıl süren bir arkadaşlık süreci başlamıştı. Siyasetten bilime, aktüel olaylardan, dini konulara kadar hemen her konuda keyifli sohbetler yapabiliyor ve hocamın bilgeliğinden istifade ediyordum.
Şahabettin hocam modern yaşam anlayışını ‘’Kuran’ın’’ öğretilerinden kaynakla hayatına uyarladığını söylerdi.
Bende kendisine; iyide hocam Kuran’ın öğretileri aynı emirleri içeriyorsa nasıl oluyor da? Bir kısım kuran ehli, İslami ve dini değerleri çağdaş anlayışla gündelik yaşamına taşıya biliyor da, diğer kısımsa Kuran’ı ve İslam’ı ortaçağ karanlığında yaşanacak bir din gibi görüyor. Sanki kuran onlara çağdışı ve bilim dışı yaşamayı emrediyormuş gibi algılıyorlar ve yobaz bir anlayışla din adına ilkelliği ve barbarlığı tercih edip öylede yaşıyorlar, doğrusu aklım almıyor dedim.
Hocamın cevabı şu oldu; ‘’ Kuran’ı manasını anlamadan ezbere okuyorlar da ondan’’.
İyi sayılacak seviyede bir eğitim almış hayatında epeyice kitap okumuş bir insan olarak âcizane ben tarihi bir saflıkla hocama şu soruyu sormuştum; kuran, Türkçe okunur mu?
Şahabettin hocamın tepkisi de soruma soruyla cevap vermek şeklinde. Neden okunmasın? Tamam, kuranın orijinal dili Arapçadır ancak öğretileri evrenseldir. Dolayısıyla her dile çevrile bilir ve her dilde okuna bilir olmuştu.
12 Yaşımda kuran kursunda yediğin sağlam tokattın nedeni de cami hocasına sorduğum bu soru olmuştu ( Kuran’ı kerimi Türkçe okuya bilir miyiz? )
Okunamaz anlamına gelen cami imamından gördüğüm sert tepki aslında imamın papağan gibi ezbere dayalı tek düze kuran anlayışından kaynaklanıyordu.
Yaşadığım o olumsuzluğun ardından yalnız kuran kursundan ayrılmadım onlarca yıl bir daha kuranı da elime almadım ta ki!!!
.Yaratıcı yani (tanrı) kimdir?
.Din olgusu niye var işlevi nedir?
.Din, insanlara doğru dürüst yaşanacak bir hayatı iyi ve mutlu insan olmanın formülleri nimi veriyor? Yoksa! Yaratıcıya inanmak ve pişman olup (tövbe etmek) kaydıyla insana her türlü günahı işleme ve her türlü ahlaksızlığı yaşama serbestliğimi tanıyor?
Vs gibi bu tür ve benzeri sorular, O konuşmalardaki konu başlıklarını oluşturuyordu.
Hocamla yaptığım Sohbetlere ve beyin fırtınaları yaşadığımız hararetli dini tartışmaların oldugu süreye kadar.
Din hayatımda birinci önceliğe sahip bir olgu değildi.
Devam edecek.
Serhat BİNGÖL 08/08/2014
YORUMLAR
son kırk yılda çok hızlı bir değişim yaşadık..
bence haksızlık ediyor kendini bir üst mertebede görenler islami kesime...
unutmayın...
ekseri islami değerleri kendine zırh edinmişlerin şehadetleri üstünden buradayız.
ve o şehadet edenlerin ardından alt mertebede kalanlar geçti koltuklara ve kendilerince modernite medeniyet denen hokkabazlıkları dayadılar bu millete.
şimdi ise sonradan görme islami bir toplum var karşımızda...
bu sonrada görmeler her nesil değişiminde bir adım daha öze yaklaştıkça...
daha ne Korkmaz hocalar çıkacak meydana...
yeter ki bu nesiller boğazlarından geçen bir damla suyun, bir kırıntı ekmeğin helaline meyletsinler...
nice güzel günlere...
hayırlı geceler...
Bir Dünyevî tarafından 8/9/2014 1:58:51 AM zamanında düzenlenmiştir.
Serhat BİNGÖL
Sanırım sizinle bazı fikir ayrılıklarımız var Bu da konumuz itibariyle aslında işin güzel tarafı.
İslami değerleri kendine zırh edinmişlerin şahadetleri üstünden buradayız. Konumuzun özü de tamda sizin bu sözünüz kapsıyor.
Çünkü günümüzdeki radikal İslam anlayışı bu değerlerden çok uzak zaten sorunda burada birde;
Ekrem Bey hangi öze yaklaşmaktan bahsediyorsunuz? Müslüman’ın din kardeşini tekbir getirerek kafasını kesmesi mi? Yoksa Gazze de Müslümanlar acımasızca katledilirken çıt çıkarmayan İslam toplumlarının basiretsiz tavrı mı? Veya yaşadıkları ilkel hayat mı? Hangisi öze ulaşmak?
Modernlik İslam’ın özünde var eğer modernliği hokkabazlık olarak değerlendirirsek peygamber efendimizin cahiliye dönemindeki bu gün bile bazı İslam toplumlarının yapamadığı modern reformları ne yapacağız?
Korkmayalım dostum din adına yapılan yanlışları ortaya koymaktan ve tartışmaktan çekinmeyelim çekinmeyelim ki yarın doğrusunu –yanlışını tartışacağımız bir din ortada olsun.
Değerli katkılarınıza çok teşekkür ederim.
Saygı selamlarımla.
Yinsani
ortadoğu ve ekranlarda bize gösterilenlerin çocukluğuna inmeliyiz:(
Her şey gibi din de önce enerji, giyim, genel barınak sağlandıktan sonra ailede başlar ve sosyal yapıda kendini gösterir....
İnsan hayatı bir kaç başlıktan ibarettir aslında.
bizi mahveden ölmeyecekmiş gibi yaşam hırsına kapılmak....
Yemek: Helal mi, Haram mı?
Hayatta kalacak ve sürdürebilecek kadar enerji almalıyız.
Giyim: üstümüze giydiğimizi herhangi bir elbisenin fiyatı ne kadardan sonra haram'a girer? bu belirlenmeli. 1. sınıf, 2. sınıf, 3 sınıf mal ve malzemelerin rayiçlerinin ortalaması kendi aralarında helal ve haram sınırını belirlemeli...
Aile : erkek ve kadın ve çocuk ilişkileri netleştirilmeli. kim kimden ne kadar sorumlu olmalı.. sevginin ne kadarı helal, ne kadardan sonrası haram..
ferthat ta yalan mecnun da şirin de yalan leyla da yalan ise...
hatun seslenir, yazı biter, pc' kapatılır fişi çekilir...
selam ile daha sonra inşaallah...:))
Serhat BİNGÖL
Değerli Dostum Cumali Bey
Yorumunuz için çok teşekkür ederim.
Rahmetli hocam gerçekten ilmi bilgisiyle oldukça donanımlı bir insandı. Bizde kendisiyle İslam ve modernlik üzerine sohbetler yapardık. Hocam İslam dininin özünde modern bir din olduğunu savunurdu bu iddiasına kuranı somut örnek gösterir ve kuranın öğretilerini baz alırdı.
Yazıda da olduğu gibi bende kendisine o yılarda aktif olan Taliban ve benzeri radikal örgütlerin yaptığı katliamları ve ilkel yaşam tarzlarının nedenini sorduğumda. İnsanlığın kuranın içerdiği yaşam prensiplerini algılayamadığını söylerdi. Evet, kuranı Türkçe mealiyle okuduğumda gerçektende öyle olduğunu gördüm ve anladım başka bir ifadeyle bir üst kimlik kuranın yaşam prensiplerinde var sizinde belirttiğiniz gibi sorun bir türlü üst bir kimliğe geçemeyişimizdir.
Ayrıca İlginize de teşekkür ederim.
Saygı selamlarımla.
Enteresan bir yazı olmuş.
Düşünüp de, yaşayıp da bir türlü dile getiremediğimiz konular belki de.
Hacıyı, hocayı bir kenara bırakalım; gariban anamdan, hatta ve hatta eşimden çok fırça yemişimdir bu dini yaşama konusunda.
Neden dinin gereklerini yerine getirmiyorsun babında değil ha...
Allah'a şükür, o konularda bir noksanımız yoktur diye düşünüyorum.(Gerçi, Allah bilir ne kadar başarılı olduğumuzu.)
Konu,
yaşama biçimi.
Yav kardeşim, ben spor giyinmeyi, müzik dinlemeyi, top oynamayı seviyorum. İnancımın gereklerini uygulamama neden engel olsun bunlar ki?
Neyse...
Canım sıkıldı yine düşündükçe yaşadıklarımızı.
Yazı güzeldi.
İçimize gömdüğümüz sessiz feryatların dillendirilmesiydi sanki.
Bu güzel çalışmanın, siyaset arenasına çekilmeden, objektif olarak ele alınması,
sanıyorum çokça insanın bazı durumları yeniden değerlendirmesine sebep olacaktır.
Sevimsizliklerin, oldukça seviyeli bir üslupla sunulması, değerli dostumuzun kalemine yakışmış.
Tebrik ediyorum.
Serhat BİNGÖL
Kıymetli dostum Gökhan Bey
Öncelikle hem sayfama hem de defterdeki dostların arasına hoş geldiniz ayrılığımız çok sürmedi ama sizi gönülden özlemişim.
Aslında enteresan olan yazının niteliğinden çok yazının içeriğidir. yani sahip olduğumuz aydınlatıcı ve ilerici öğretileriyle yaşam rehberimiz olan mukaddes kitabımız Kuran’ı kerime rağmen maalesef İslam toplumlarının çağın gerisinde kalmasıdır.
Bunun temel nedeni değerli hocamın dediği gibi kuranın anlam ve mana bütünlüğünü anlamamızdan kaynaklanıyor.
Doğru olanı toplumların kuranı kendi bildikleri ana dilerinde yazılmış mealiyle okumalarıdır.
Şimdi söyleyeceğim şeyler size çok radikal gelebilir ancak çok nettir. Bireyin, kuranın anadiline çevrilmiş mealinin dışında hiçbir tefsir kitabını okumaması gerekir.
Efendim bu falanca âlimin tefsiridir gibi şeytani aldatmacalardan uzak durmak gerekir. Aksi halde kaçınılmaz olarak babadan, atadan kalma hurafe gelenekten kaynakla kuranın öğretilerine ters düşen doğma bilgilerden oluşan bir din olgusu oluşturuluyor.
Oysa Kuranın temel prensibi şunlardır.
.aklı kullanmak
.ahlaklı ve vicdanlı olmak
.yaradılış özeliklerine göre mutlu olacağın bir hayatı yaşamak.
.ve tabiî ki tüm bunlar için şükredebilmektir.
Konun hassasiyeti gereği yorumunuza cevabım biraz uzadı hoş görünüze sığınıyorum.
Değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim.
Saygı sevgi selamlarımla.
Köleleri uyandırmayın bilmesinler. Cahilleri öğretmeyin görmesinler. İnsanı korkut ki, sözünü dinlesin. Korkunç bir körlük almış basını gidiyor. Birileri parayla din satar, birileri tanrı adına insana kıyar. Siz o dini kendilerine araç yapan ve her amaca yürümek için dini kullanan zihniyetten, dini kurtarırsanız, işte o altınçağa bir adım atarsınız. Aksi halde, bunun tam tersi olayların yaşandığını hepimiz görüyoruz(irşit)gibi.
Siz 73 yaşındaki bir insanda, aslında yaşanılması gereken bir hayatı gördünüz. Eminim onu kaybettiğinizde keşkelerinizde artmıştır. Dünyadaki tüm canlılar var olabilmek için bir savaş vermekte. İnsanoglu ise, kendini var edene başkaldırabilmiş. Kendi insanını kölelestirebilmek için ,tanrının kitabinı çalmış. Tanrının sonsuz adaletini ise, sadece kendine saklamış,
Şimdi şu anda adalet, hak, hukuk arayanlar, yaşamak isteyenler, onların kapılarına dayanmış. Ve onlar asla sizi duymayacaklar. Asla adaletli olmayacaklar. Çünkü onlar sırtlarını tanrıya, ceplerini koleleştirdikleri insanların alın terlerine dayamış, günlerini gün etmekteler. Onlar gündüzleri Köleler görsün diye ,camide hemen imamın arkasında, geceleri kimse görmesin diye karanlık odalarda, alemin sefasında.
Bu böyle giderse ,tanrı çalışma defterini değiştirmek zorunda. Tabiki bu tanrı onların inandıği tanrı
Yazmak düşündürmektir. Doğruyu dillendirmek ve asla koleliğe boyun eğmemek için ,daha çok okumak, daha çok yazmak belki insanı düştüğü bu bataklıktan kurtarır
Eline saglık değerli dostum
Saygılar, Sevgiler
Serhat BİNGÖL
Kıymetli dostum Can Bey
Güzel yorumun için çok teşekkür ederim
Evet, sevgili dostum sizin yorumunuzda da belirttiğiniz gibi ( Din ) insanı sosyalleştiren bir olgu olmaktan çıkmış insanı köleleştiren akıl ve beden becerilerini körelten açıkça insanların sömürüldüğü bir oluşum halini almıştır. Bu olumsuz durumun ilerleyen zaman içerisinde iki önemli tehlikeli sonucu olur.
1.insanlar değişen yaşam şartları (bilişim çağı) gereği dini ilkelik olarak görüp dinden tümüyle koparlar.
2.Dini ilkelik olarak kabullenip yobaz ve barbar bir yaşam şeklini benimserler.(işit)-(Taliban)vs gibi hatta daha da radikal dini guruplarla da karşılaşa biliriz bu şiddet sarmalı aklımızın bile almayacağı barbarlık seviyesine kadar uzanır çünkü ilkeliğin sınırı yoktur.
Bizlere düşende İslam dinin çağın gereklerine uygun ( akıl ) dini olduğunu gücümüz yettiğince dilimiz döndüğünce anlatmaktır.
Değerli hocamın hakkın rahmetine kavuşması benim yaşantımda önemli bir boşluk oluşturdu tabi yokluğuna alışmam kolay olmadı takdir edersiniz ki yaşam da o denli donanımlı bilge bir insanla karşılaşmak çok kolay olmuyor.
Anlamlı ve etkileyici yorumunuza tekrar çok teşekkür ederim.
Saygı sevgi selamlarımla.