- 526 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ŞAİR BERTOLT BRECHT
Bertolt Brecht yüzyılımızın en büyük yazar, ozan, ve kuramcılarından biridir.Ozan sezgisinin yordamıyla genç yaşında girdiği toplumcu çizgiyi, otuz yaşında Berlin’deki Marksist İşçi Okulunda bilimsel olarak temellendirdi ve gelmiş geçmiş en önemli sosyalist yazar ve ozanlardan biri oldu.
Her ozan gibi Brecht’de bir sürecin içine doğmuş,o süreçten geriye doğru uzanan gelenek çizgisini özümsemiş ve ister istemez ona bağlanmıştır. Hemen açıklayalım:Geleneksel çizgiye, bağlanma yargısını olumsuz bir değerlendirme olarak yapmıyoruz. Tam tersine, dünya şiirinin geleneğini, özellikle doruklarını benimseyen Brecht, kendi şiirinin oluşumunda özgür bir bileşime ancak üstün yeteneği ve derin bilgisiyle varmıştır. Yoksa, gelmiş, geçmiş ve olan her şeyi yok sayarak, yadsıyarak değil. Bu zaten onun diyalektik materyalist dünya görüşüne ters düşerdi. Bundan da öteye,insan kültürünün sürecinden kopuk, köksüz, havada kalan büyük bir yapıt oluşturmak olanaksızdır.
Yazında, özellikle şiirde geleneğe iki türlü yaklaşım saptıyoruz:edilgen yaklaşım, etken yaklaşım. Edilgen yaklaşım, aslında yeni sanat değeri ortaya koyamaz . Olanı körün değneği gibi yinelemekten öteye gidemez. Ne kadar yeni içerikler getirdiğini, ne kadar devrimci söylediğini sansa bile, tutucudur.
Etken yaklaşım gelenekten etkilenerek , ona tepki göstererek, insan kültürünün o kopuksuz çizgisini daha çağdaş, daha ileriye götüren yaklaşımdır. Geleneği bilinçsizce, ezbere üstlenip, onun gereksiz hamallığını sürdürmez. Geleneği sürekli irdeler, ince eleyip sık dokuyan bir tutum ortaya koyar.
Brecht’in gelenek çizgisine bağlanması etken bir yaklaşımla olmuştur. Bundan da öteye geleneksel çizgi Brecht’in yapıtında diyalektik bir dönüşümle yepyeni bir nitelik kazanmıştır. Bu nitelik , işçi sınıfı yazını kavramıyla belirlenebilir.
Brecht, henüz şiire başladığı ilk yıllarda bile, alışılmış şiirsele ilgi göstermemiştir. O yıllarda geçerli olan akımlar izlenimcilik ve dışa vurumculuk akımlarıydı. Rilke, George, Werfel gibi önemli ozanlar, geçerli olan şiire damgalarını vurmuşlardı. Brecht bu akımların şiir örneklerini alaycı bir tavırla, içeriği ’güzel imgeler ve kokulu sözcüklerden’oluşan şiirler olarak yargılamıştır. Adı geçen ozanlara ise değer vermemiş, onları ’koyu duygusal, kalp ve dünyaya yabancı’ olarak nitelendirmiştir.
Brecht’in şiirdeki tavrı, şiirde bir kullanış değeri aramasıyla belirlenir. İnsan tarafından yapılan şiirin insan tarafından kullanılabilir olmasına ölçüt olarak büyük önem verir. Şiiri bir üretim aracı olarak görür, bir düşünceyi ve başkaları içinde yararlı duyguları iletmesini ister. Bunun için, şiirin herkese açık ve kolay olmasını ister, ancak açıklık ve kolaylığın üstün bir sanat düzeyine
ters düşmediğini bilir. Hatta cbüyük şiirin ancak açık ve kolay şiir olabileceğini savunur. Kolaylıkla türkü olarak söylenebilirlik arasında bağ görüş ve şiirin böyle söylenebilirliğini de kendi şiirine ölçüt olarak getirir.Bu yüzden onun şiiri müziklendirilmiş ve türlü biçimlerde söylenmiştir, söylenmektedir.Önemli bir başka ölçütte, büyük şiirin belgesel değerinin bulunmasıdır. Çünkü onlar ozanın, deyiş biçimini içermektedirler.
Onun çağdaşı olarak yazan burjuva ozanlarının şiirlerini Brecht ne yararlı ne de güzel bulmaktadır. Ve sonuna varan burjuva şiirini anlamak için onu sınıf kavgası veren bir şiir olarak görmek gerektiğini belirtir. Bu şiirde burjuva sınıfı için aşırı bir sınıf kavgası eğilimi saptayarak, şiir sanatı yönünden değerlerini yadsır. Buna göre Brecht, kendi şiiri için yararlılık ve güzellik ölçülerini seçmiş oluyor. Yararlılık ölçütüne, şiirin açıklık ve kolaylığından, iletişim işlevinden ve belgesel niteliğinden söz ederken, değinmiş olduk. Güzellik ölçütüne gelince, bu doğrudan doğruya şiirin biçimini ve şiirsel deyişi ilgilendiren bir ölçüttür. Bu açıdan Brecht büyük bir yenileyici ve büyük bir biçim ustasıdır. Zaten büyük bir biçim ustası olmadan , ne büyük bir ozan, ne büyük bir başka sanatçı çıkmıştır yeryüzünde. Eski biçimlerin içinde şiire başlayan Brecht, kısa bir deney süresinden sonra, eski biçimlere sırtını çevirmiş ve beni yeni biçimler ilgilendiriyor demiştir. Ancak bu yeni biçimlerin oluşturulmasında da gene kendine uygun bulduğu eski biçimlerden büyük ölçüde yararlanmıştır. Gitarla türküler, müzik eşliğinde dizeler söylerken, elbette en eski biçimlerden olan balada yaslanmıştır. Villon, Kipling gibi ustaları çevirmiş, yeniden söylemiş, onlardan yararlanmıştır. Ancak, eskinin ona çok katılaşmış ve çok yapay gelen biçimlerinden kaçınmıştır.
Biçimleri yenilerken Brecht, içerikleri ve özü hiç bir zaman biçiminden ayırmamıştır. Öz ve biçimi birbirinden ayırmaya kalkmayı, burjuva şiirinin artık yeni buluş yoksulluğu içinde ve çaresizlikten eski içerikleri yeni biçimlere sokma çabası ve bu şiirin yıkımı olarak görmüştür. Brecht ’yalnız yeni içerikler, yeni biçimleri kaldırır’diyerek öz ve biçim bütünlüğüne açıkça parmak basmıştır. Onun için, eski biçimlere yeni içerikler getirmek de , öz ve biçim ayrılığına götürür, bu dolayısıyla şiirin yıkımı demektir.
Eski önemli ozan ve sanatçılardan edindiği görgüyle vardığı bir sonuç, öz ve biçim bütünlüğü içinde, ancak büyük, önemli içerik ve düşüncelerin ozanı büyük biçimlere götürebileceğidir. Böylece Brecht’in şiirinde, öz ve biçim birliği, bütünlüğü diyalektik olarak us ve duygu, gerçeklik ve düş birliğini bütünlüğünü oluşturur ve aynı zamanda bunlar öz ve biçim bütünlüğüdür.
Her sanat gibi şiirde, okuyana ve dinleyene hem yararlı olmalı, hem zevk vermelidir. Gerçek sanat zevkini alabilmek okuyucu için, ancak eleştirel bir tavırla şiire yaklaşmakla olanaklıdır.
Brecht şiirinin gelişmesine bir göz gezdirecek olursak başlangıçta büyük ölçüde destan ve türkü biçimlerine dayandığını görürüz. Bu şiirler müzik eşliğinde, yada müziksiz olarak sunulmaya yatkın, anlatım ögelerinin ağır bastığı şiirlerdir. Şiirsel ben ön plandadır,
kendi kendisini göstermektedir işaret parmağıyla. Ancak bu gösterme, kendine karşı alaycı bir tavırla yapılmaktadır. Şiirsel ben, ozanın yaşam öyküsel beni değildir salt. Ben ile o çakışmaktadır. Bu yüzden şiirsel ben, kendini eleştirel bir açıdan, belli bir mesafeden bir başkasıymış bir O’ymuş gibi anlatmaktadır. Bu biçim özelliği, okuyucusunun tavrını da belirlemekte, okuyucu da şiire belli bir mesafeden yaklaşmaktadır. Daha başlangıçta, şiirinde gördüğümüz bu ben-o diyalektik bütünlüğü ve mesafesi, Brecht’in kendi burjuva sınıfıyla arasına koyduğu bir mesafedir aynı zamanda. Bu mesafeden baktığında, burjuva dünyasının geçerliliğini sezmekte, görmektedir. Burjuva dünyası sonuna yaklaşmaktadır, eski bir dünyanın yıkılması yakındır. İşte bu yıkım ve sondan sonra ne gelecek, bu konuda genç Brecht, şiirinin ilk döneminde henüz askıdadır. Bir gelecekten söz edilmektedir. Tavrında derin bir kuşku vardır. Yerini yurdunu bilmemektedir. Ana karnında korunarak kente gelmiş, ancak kentte yabancılık duymuştur, kent ona yurt olmamıştır.
Ancak ikinci bölüm şiirlerinde bu çelişkinin maskesini aşağı alabilmektedir. Artık şiirsel benim kendisi değil de, düşünceleri şiirde ön plana çıkmaktadır;şiirin iletişimsel işlevi bu dönemde büyük ölçüde vurgulanmakta, şiir siyasal bir işlev yüklenmektedir. Şiir bir monolog değil, çoklu bir diyologtur bu dönemde. Marksist öğreti bu dönemin her şiirinde özümsenmiş biçimde başkalarına yoğunca iletilmektedir.Birinci dönem şiirlerindeki tüm tümceler yerine bu dönemde sesleniş biçimleri geçmektedir. Diyalektik karşıtını döndürme yöntemiyle, olumsuz bir çok kavram olumlu işlere girmektedir.
Bu dönem şiirleri sürekli bir tarihsellik içeriğini de kapsamaktadır. Tarihin gerçek yapıcıları, gerçek kahramanları ki, proletaryadır. Bu şiirlerde tarihin ışığına çıkarılmaktadır.
Birinci dönemde Brecht, değişen dize ölçüleriyle çalışıp, biçim yapaysallığından uzak, sanki kendiliğinden söylenmişlik havasını yaratmak istemiştir. Doğaçtan söylenivermiş etkisini vermek istemiştir.
İkinci dönemde biçimdeki bu tavrı daha bilinçli bir görünüşe bürünmektedir. Brecht’te koşuk ve dize anlayışı kesinlikle yoktur. Bunun yerine satır anlayışı geçmiştir. Serbest ritm, belli koşuk ve dize ölçülerine baş vurmadan, şiirinin niteliğini belirler. Şiiri o zamana dek yüzeysel olarak şiir yapan, dize ve koşut ölçüleri, uyak, imge ve simgeler Brecht’in şiirinde yer almaz.
İkinci dönem, marksist öğretiyi ileten şiirleri kabataslak olarak Hitler dönemine düşer. Son dönem şiirleri, savaş sonrası şiirleridir. Bunlarda deyiş tutumu bir doruğa ulaşarak, bir kaç satırdan oluşan kısa biçime varır Brecht. Salt süssüz bir deyiş diyalektiği kurgusal yöntem olarak alan bir anlayış, kısa anlatım bu şiirlerin özelliklerindendir. Sözün tavırsal ve yontusal niteliği, örneğin ’Duman’ şiirinde olduğu gibi şiirin en önemli ögelerinden biri olarak vurgulanır. Bu kısa biçimin gelişmesinde uzak doğu şiirinin de Brecht üzerinde etkisi olmuştur.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.