- 895 Okunma
- 4 Yorum
- 1 Beğeni
DİNİME DAHLEDEN MÜSLÜMAN OLSA BARİ
Önce kutsal bir kadının (!) öyküsüyle başlayalım:
Bu öykü Soner Yalçın’ın bir yazısının özetidir.
1-Lilimina Reimann İsviçre kökenli bir ailenin kızı olarak 1908de dünyaya geldi.
2-1929 yılında Cemil Topuzlu Beyle evlendi. Cemil Topuzlu Bey ise Padişah II. Abdülhamit’in şeyhülislamı Cemalettin efendinin torunuydu.
3-Cemil Topuzlu’nun dedesi olan Şeyhülislam Cemalettin Efendi Hz. Ebu Talib ve Hz. Ali’nin 51’inci kuşaktan torunu idi (!) dolayısıyla Lilimina Reimann ( Kısaca Lili ) Peygamber ailesine gelin gitmişti (!)
4-Lili Hanım Peygamber ailesine gelin gitmiş olmakla beraber (!) İslam dininin o yüce hoşgörüsü çerçevesinde dinini değiştirmemişti ama Peygamber sülalesine gelin gitmiş olmak - dini hristiyan da olsa - Lili hanıma özel bir kutsiyet kazandırıyordu.(!)
5-Lili Topuzlu ayrıca Atatürk’ten “Tıpkı bir Limoges vazosu gibi güzelsiniz” diye iltifat aldığı için kutsiyeti ikiye katlanmıştı.(!)
( Çok İlginçtir: İskilipli Atıf Efendi’nin idam sebebi olarak ileri sürülen en önemli sebep Teali-i İslam Cemiyetini kurmak, İngiliz Muhipleri Cemiyetini desteklemek olduğu halde İngiliz Muhipleri Cemiyetinin Kurucularından olmakla itham edilmiş olan Peygamber soylu (!) Cemil Topuzlu, Cumhuriyetin ilanından sonraları balolarda boy göstermeye başlamıştır kutsal eşi Lili Hanımla.)
6-Ancak Lili Hanım Tüm kutsanmış olma durumuna rağmen (!) Cemil Bey’e bir evlat veremedi. Peygamber soyundan gelen Cemil Bey(!) de Lili Hanım’ı anne yapma konusunda başarılı olamadı.
7-İşin içinde çocuk filan olmayınca -kutsiyeti ikiye katlanmış olan- Lili Hanım bu konuda arayışlar içine girdi
8-Aradığını bulmak da zor olmadı onun için : Galiçya Cephesi Gazisi Fesih Galip Bey…
9-Lili Hanım , yani Peygamber ailesinin gelini(!), evli barklı bir kadın olarak Fesih Galiple kutsal bir kırıştırma(!) başlatmıştı.
10-Fesih Galip, sonunda Lili Hanımın İsviçre’deki anne ve babasını yani Robert-Mina Reinmann’ı getirtti İstanbul’a ( Cemil Bey’in Peygamberimiz soyundan geldiğine dair elimizde kesin kanıtlar olmasına rağmen (!) Büyük ihtimalle Hz. İsa soyundan gelen Mösyö Robert ile Meryem anamızın soyundan geldiği nerdeyse kesin olan(!) anası Mina hanım hakkında kesin delillerimiz yok elimizde.)
11-Cemil Topuzlu Bey artık tercih yapmak zorundadır. Ya Lili ile evli kalacak ama Cemil Boynuzlu olarak yaşayacaktır; ya da onu boşayacak ve Topuzlu olarak ama kutsal bir hatundan ayrılmış olmanın acı ve elemiyle hayatını sürdürecektir.
12-Mösyö Robert ve Madam Mina uğraşırlar ve kızları Lili’yi boşatırlar Cemil Beyden.
13-Kutsal Lili, Cemil Beyden boşanmakla elbette ki kutsiyetinden hiç bir şey kaybetmez. Hatta daha da bir kutsallık kazanır Fesih Galip Beyle evlenince. Çünkü Lili Hanım müslüman olur. Hatta adı da değişir ve Leyla olur. Tam beş sene hristiyan bir peygamber ailesi gelini(!) olarak yaşadıktan sonra ikinci izdivacında müslüman olmuştur ancak.
14-1935 yılında Lili Hanım…Pardon Leyla Hanım bir kız çocuğu dünyaya getirir ve o çocuğun adı Türkan konur: Türkan Saylan.
15-Lili, Pardon Leyla Hanım 27 yaşındadır Kızı Türkan’ı doğurduğunda. Bir yıl önce yani 26 yaşında müslüman olmuştur.
BİRİNCİ HİKAYENİN SONU
İKİNCİ HİKAYE:
Bu öykü de Bekir Coşkun’un bir yazısının özetidir.
Lanetli kadın (!):
Onun zaten çok kısa olan hayatı için çok fazla teferruata gerek görmemiştir Bekir Coşkun .
Bu lanetli kadının (!) hayatını da madde madde yazalım.
1-Bu hatun 1819 yılında doğdu. Asıl adı Virjindi (!) Osmanlı topraklarından Trabzon’da bir esir pazarında görüldü ilk kez.(!) Bir Ermeni’ydi.(!)
2-Oldukça güzel ve zarif bir kızdı. Parası verilerek alındı ve İstanbul’a Topkapı Sarayına getirildi.
(Osmanlı haremine getirilen ve daha sonra padişah eşi olan sultanlar içinde en yaşlı olarak geleni III. Murad’ın eşi Safiye olup o da 12 yaşında geldiğine göre demek ki Virjin saraya geldiğinde daha da küçüktü. ( 7-8 gibi…Genelde de o yaşlarda getirilirlerdi. Muhteşem Yüzyıl dizisinde olduğu gibi kazık kadar kız olarak değil. )
Virjin de tüm cariye adayları gibi sağlam bir islami eğitimden sonra müslüman oldu ve onu Osmanlı Padişahı Abdülmecit ile evlendirdiler 1841 yılında.
3-Padişahla evlenmeden hemen önce adı da değişmiş ve Tîr-i Müjgân ( Yani ok gibi kirpik. ) olmuştu. Ancak ne kendisi ne de Kocası öyle peygamber soyundan filan gelmiyordu. Ayrıca kadın da kocası da kesinlikle halis muhlis Türk kanı taşımıyorlardı (!) Dolayısıyla lanetli yaratıklardı her ikisi de.(!)
4-Asıl adı Virjin olan bu Ermeni dönmesi lanetli , öyle evliyken başka erkeklerle kırıştırmak gibi kutsal vazifeler de icra etmiyordu. (!) O yüzden de lanetliydi.
5-Derken efendim bu kadın, lanetlenmesine en fazla sebep olan işi yaptı. 1842 de bir erkek çocuk dünyaya getirdi.(!) Bu çocuğun adı Hâmid idi…
(İleride Yahudilere ‘’ ben bir karış bile toprak satmam. Çünkü bu topraklar atalarımın kanıyla sulanmıştır ‘’ Diyen Sultan II. Abdülhâmid. Nam-ı diğer ‘’Kızıl Sultan ‘’ (!) )
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------
Sizler bu hikayelere ne dersiniz bilmem ama ben bazı insanlar için çok kolaylıkla ‘’Yobaz’’ Kelimesini kullanabilen bazı insanların asıl kendi yobazlıkları karşında zaman zaman ‘’İllallah’’ Diyorum.
Lili Hanım, İlk kocası, II. Abdülhamit’in Seyhülislamının torunu olduğu için ‘’ Peygamber ailesi gelini’’ Mertebesine çıkartılıyor. Buna Karşılık Tir-i Müjgan Sultan, hangi din, hangi ırktan olduğunu bile hatırlayamayacak kadar küçük yaşta saraya alınıp müslümanlaştırıldığı halde Ermenilikten kurtulamıyor bir türlü(!) Padişahın fermanıyla şehülislamlık makamına getirilmiş olan birinin torunu ile ilk evliliği yapmış olmak bir kadına kutsiyet kazandırırken bir başka kadın bizzat o şeyhülislamı o makama getiren kişi ile evleniyor ama gavurluktan kurtulamıyor (!) Padişah anneleri için ‘’ Onlar hep yabancılardı dolayısıyla da Osmanlı Padişahları hep Türk hatta İslam düşmanı olarak yetişmiştir, Başlangıçta öz Türk olan Osmanlı’nın soyu bozulmuştur.’’ diyenler konu kendi kutsallarına gelince Lili hanımın ömrünün ilk 26 yılını hrıstiyan olarak yaşadığını unuttukları gibi hatuna sadece ilk kocasından dolayı bir de ‘’ Peygamber gelini ‘’ Payesi veriyorlar. Neden peki? Çünkü o kadınlardan Lili , Türkan Saylan’ı doğurmuştur. Dolayısyla ona ‘’ Peygamber ailesinin gelini’’ Değil, direkt ‘’Peygamber’’ dense de azdır(!)Buna mukabil Tîr-i Müjgan kimi doğurmuştur? Ermenilerin ‘’ Kızıl Sultan’’ lakabını taktıkları II. Abdülhâmid’i.
Şimdi biliyorum. Bu yazı dolayısıyla benim de Türkan Saylan düşmanı bir yobaz olduğum hükmüne varılacak. Aldırmıyorum çünkü ben o işlere bakmıyorum. Tanrı taksiratını affetsin… Üzerine yıldızlar yağsın… Benim meselem farklı.
Osmanlı padişahları için ‘’ Alayının annesi Hristiyandı, o sebeple Osmanlılar Türkleri hiç sevmezlerdi’’ Diyebilme küstahlığını gösteren, islamiyetle en ufak bir ilgiyi bile Arap emperyalizmine kölelik olarak gören bir zihniyetteki çarpıklığı dile getirmeye çalışıyorum.
‘’ Ben bir karış toprak bile satmam ‘’ diyerek Filistinde bir karış toprağın bile satılmasına rıza göstermeyen II. Abdülhamit’i doğuran ana aslında Çerkes asıllı ve Çerkeslerin Şapsığ kabilesinden olduğu halde ısrarla ‘’ Ermeni ‘’ diye lanse edilmeye çalışılırken , onun hayatı ile ilgili titiz bir çalışmaya gerek duyulmazken (!) Lili Hanımın hayatını - sırf Türkan Saylan’ı dünyaya getirdi diye- kalın mercekler altına almak ve eski bir şeyhülislamın torunu ile ilk evliliğini yaptı diye olaya bir de manevi ve uhrevi hava katarak ‘’ Peygamber ailesinin gelini ‘’ diye servis etmeyi anlamıyorum…İşte meselem de bu. Ayrıca annesinin ilk kocasının dedesinin bir şeyhülislam olması ve 51. Göbekten Peygamberimizle bağlı olmasından(!) Türkan Saylan’a ne? Ona bakacak olursak Ebu Süfyan, Peygamberimizin zevcelerinden olan Ümm-i Habîbe’nin babasıydı. Dolayısıyla Ümm-i Habibe annemiz Ebu Süfyanın oğlu Muaviye’nin halası oluyordu. Muaviye’nin halası olduğuna göre de Yezid’in büyük halasıydı. Şimdi bu mantıkla hareket ettiğimizde Yezit için de ‘’Peygamber soyundan geliyordu ‘’ diyerek onu kutsallaştırmamız mı gerekiyor? Dahası Kur’andaki ‘’Tebbet yeda Ebi Lehebin (Ebi Leheb’in elleri kurusun )’’ Ayetini kaldırıp atmalı mıyız? Öyle ya Ebi Leheb de Peygamberimizin özbe öz amcasıydı.
Tîr-i Müjgan Sultan’ın tek eksiği Atatürk’ün iltifatlarına mazhar olamamaktır Lili ( Leyla ) Hanım gibi. Zaten çok kısa olmuştur ömrü 1853te oğlu Abdülhamit henüz 11 yaşındayken onu kuması Pirustu sultan’a emanet ederek otuz dört yaşında veremden hayata gözlerini yummuştur.
Türkiyenin en ünlü bilim insanının annesinin 26 yaşında islamiyete geçmiş bir İsviçreli olması sorun olmuyor da 7-8 yaşlarından beri müslüman olan II. Abdülhamit’in annesinin Ermeni kökenli olması niçin sorun oluyor? ( Üstelik de Ermeni olmadığı halde )
Benim meselem işte bu ikiyüzlülük, yoksa ne Türkan Saylanla, ne de Annesi Leyla Hanınla bir alıp veremediğim yok.
Kendisi Andrea adına bir Fransız hatunla evli olduğu halde bunu unutup da Osmanlı Padişahlarının annelerinin hangi kökenden geldiğini yazmak ( Ki tamamen yanlış bilgilerle dolu ) ve onlara ‘’ Türk düşmanı ‘’ demek gafletinde bulunanlarla benim meselem.
Boşuna dememişler’’ Dinime dahleden müslüman olsa bari
YORUMLAR
Sami Hocam, İkiyüzlülük o kadar gelişti ki, çağın ilmi (!) desek yeridir. bir insanı sevmiyor, ondan ve onun yaptığı işlerden hoşnut olmuyor olabilirsiniz ama bizde bir deyim vardır;
"Yiğidi öldür ama hakkını ver" yanlışım varsa bağışla.
Sevmediği insana her türlü lakabı takıp, sevdiği insanı yere göğe sığdıramayan insanlar pek çok.
Şimdi bu yazıyı irdelemeden okuyanlardan bazıları sizin Türkan Saylan düşmanı olduğunuza hükmedeceklerdir ama ben bunun böyle olduğuna inanmıyorum.
senin meselen; ikiyüzlülük (!) bizim meselemiz de...
Tebrikler hocam.
saygılar
sami biberoğulları
Meseleyi gayet güzel özetlemişsin.
Bir şey kötü ise onu bizim sevdiğimiz inasnlarda gördüğümüz zaman da kötüdür. İyiyse sevmediğimiz insanlarda görsek de iyidir. Bunun tersine ahlaksızlık denir.
Selam ve sevgilerimle
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Müslüman uyanık olmalı ne oyunlar oynanıyor,kime çanak tutuluyor..
Tebrik ederim saygılarımla.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.