- 839 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
AY UTANIYORDU BU AKŞAM
Yaz gecelerinde, açık havada mehtabı seyretmek gibisi yoktur. Kollarını başının altına alır, sırtüstü uzanırsın. Ay yavaş yavaş olanca ihtişamıyla yükselirken sen, hayallere dalarsın. Belki dilinde bir şarkı:”Dün gece mehtaba dalıp seni andım
Öyle bir an geldi ki mehtap seni sandım”
Böyle akşamlarda mehtap hep sevgiliye benzetilir ve hep sevgili, sevilenler anılır. Biraz da hüzünlenilir. Bizden uzaktır sevgili…
“Mehtaplı gecelerde hep seni andım
Belki gelirsin diye boş yere yandım” ne güzel şarkıdır, mehtaplı gecede yar yolları gözlenirken söylenen, dinlenen hatta radyodan istek yapılan bu şarkılar…
Hemen hemen herkesin mehtapla ilgili ya da mehtap da geçen bir anısı vardır. Genellikle güzel, mutlu ve masumiyet içeren bu anılar hayatımızın tuzu biberidir. Benim de balkonumda mehtabın en güzel hallerini görmek mümkün. Çocukluğumdaki gibi ağaçların arasında olmasa da apartmanların arasında günün son ışıklarıyla beraber Ay yavaş yavaş yükselmeye başlar. Yükseldikçe daha çok aydınlatır. Yükseldikçe şehrin tüm anlamsız ışıklarına rağmen daha güzel görünür. Etrafındaki bulutlar kaçar bu güzellik karşısında. Denizde yakamozlar kımıldanır coşkuyla. Uzaklardan gelen müzik sesleri eşlik eder kimi zaman. Kapatırsın kulaklarını şehrin gürültüsüne, gözün Ay’dan başka bir şey görmez. Hayallere dalarsın en mutlusundan.
Son günlerde nazar mı değdi ne balkonumdan seyrettiğim mehtabıma. Ay, eski coşkusuyla çıkmıyor sanki apartmanların arasında. Bulutlar kaçmıyorlar, inadına en siyah giysileriyle eşlik ediyorlar Ay’a. Mehtap çıkmıyor, şehrin ışıkları boğuyor gökyüzünü. Sevdiğim o şarkıları çalmıyor radyolar. Denizde yakamozlarda kaybolmuş adeta. Neden dedim neden, yaz gecelerimin güzel mehtabı bu halde? Şairlere, bestekarlara ilham vermiyor, neden?
Balkonda mehtabı beklerken açık kapıdan televizyon çarptı gözüme. Haberlere şöyle bir kulak kabarttım, sonra Ay’a döndüm… Ay utanıyordu bu akşam. Güneşten ödünç aldığı o güzel ışıklarını saçamıyordu evrene. Mutlu hayaller çok uzaklarda kalmıştı. Belki de Ay’ın yüzündeki şu karaltılar gözyaşlarıydı.
Televizyonda ,Filistin’de yaralanmış kanlar içindeki bir çocuğu taşıyordu babası. Çocuk acı içindeydi. Görenleri yüreğini sızlatacak bir acı hem de. Biraz sonra başka bir ülke başka bir acı… bir anne yan yana dizilmiş, acımasızca öldürülen çocuklarının başında ağıt yakıyordu. Dili, dini, rengi, ırkı ne olursa olsun aynıydı acının rengi, yürekte bıraktığı iz aynıydı.
O akşam ve ondan sonraki akşam da benzer haberler izleyenlerin yüreklerini dağladı. Dünyanın pek çok yerinde yaşanan insanlık dramının sessiz çığlıklarını biz duymasak da Ay duymuştu, mehtap görmüştü. Bizler balkonumuzda mehtabı seyrederken mutlu, neşeli şen, dünyanın bilmem neresinde gecenin karanlığında patlayan silahların ışığını Ay zanneden, yıldız zanneden günahsız çocuklar, analar, babalar, dedeler, nineler vardı. Evet Ay utanıyordu tüm ihtişamıyla gökyüzünde yükselmeye.
Eskiler gökte dolunay varken “ay tepsi gibi” derlerdi. Acaba tepsinin içinde ne vardı? Baklava mı, börek mi? Şimdi Ay utanıyor tepsi gibi olmaya, çünkü tepsinin içinde acı var, gözyaşı var. Oysa şimdi tepsinin içinde binlerce dram var.
Bu akşam mehtabı göremedim. Oysa Ay kocamandı ama mehtap yoktu. Çünkü Ay utanıyordu yaşanan savaşların, dramların üzerine doğmaya.
Ay utanıyor, keşke biraz da insanlar, insanlık utanabilse…
Duysaydık bu feryadı bu zulümü, acıyı
Kalır mıydı sanırsın bunca acı, gözyaşı
Silseydik yüreklerden kir,pası, sancıyı
Mutlaka güzellikler kazanırdı savaşı
Ayşe Bulut
YORUMLAR
UTANMAZLAR ÖĞRETMENİM UTANMAZLAR Müthiş bir imgeleme ve vurgu Keşke anlasalar ve eğseler başlarını yere. Sussalar, BİTSE İNSANIN İNSANA KULLUĞU: Allah kimseye başını eğdirmesin böyle ama tespitlere katılmamak olası değil . Çok güzeldi İlgiyle okudum. Beğeniyle paylaştım
dostyeli tarafından 7/14/2014 2:54:07 PM zamanında düzenlenmiştir.