- 1245 Okunma
- 4 Yorum
- 2 Beğeni
Çaresizlik
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Çaresizlik
Zemheri soğuklarının tam ortasındaydı mevsim.Sokakta esen karla karışık fırtına pencerenin pervazlarından odaya girip perdeler sallanırken,oda kapısının altından giren rüzgar yerdeki el dokuması kilimi havaya kaldırıyordu.
Oturdu genç kadın yanmayan teneke sobanın başına. Odada yatan üç yaşlı hastaya baktı.Birisi eşi,diğerleri annesi ve kocasıydı.Kalktı ayağa onların üzerlerine örtükleri battaniyeleri düzeltti.Üşümesinler istiyordu.
Yaşlı annesi ile göz göze geldi. “Üşüyorum kızım” dedi yaşlı kadın.
Hiç sesini çıkarmadı. Belki bir umut diyerek odunluğa gitti. Yoktu,kalmamıştı hiç odunları kömürleri ama yine de gitti.
Oyalandı odunlukta, dağınıklığı topladı,yerleri süpürdü.Sonra bahçeye çıktı. Yapraklarını dökmüş, arttık sadece dallardan ibaret olan asmayı seyretti.Kovada buz tutmuş suya baktı. Üşümüştü ayakları. Odaya geri döndü. Dün komşusunun getirdiği.Kocasını eski çoraplarını eline altı.Utandı bir an erkek çorabını giymeyi.Sonra üst üste üç eski erkek çorabını giydi. Giydiği her çorap bir diğerinin yırtığını kapatıyordu.
On iki yaşındaki kızı yanmayan teneke sobanın başında battaniyeye sarılmış kitap okuyordu. Onunda ayaklarında çorap yoktu.”Sakın kalkma kızım,otur orada battaniyenin altında,üşütür hasta olursun diyerek” kızını uyardı.Cüzdanın eline aldı. Son kuruşları ancak yirmi kilo odun almaya yetecekti. Zaten uzun zamandır para cüzdanında kuruştan büyük para yoktu.
Kim gidecekti,oduncudan yirmi kilo odunu almaya,oduncunun yeri çok uzaktı.Kendisi gidemezdi.hasta yaşlılarla küçük kızı kalacaktı.Hastaların biri altına yapıyor,diğeri astım krizlerine giriyor,bir diğeri ise arada sırada sebepsiz bayılıyordu.Küçük kızı öyle bir anda paniğe kapılabilirdi.En iyisi kızını odun almaya göndermekti.
“Hadi kızım” dedi.”Sen oduncudan yirmi kilo odun alda gel.”
“Anne! “ dedi kız ben yirmi kilo odunu nasıl taşıyayım.”
“Komşunun Pazar arabasını isteriz, onunla taşırsın diyerek” kızını komşuya Pazar arabasını isteme gönderdi.
Az sonra kız kapıdan çok öfkeli, bir o kadarda utanan tavırla eve döndü.
“Vermediler Pazar arabasını anne! Odun taşırken kırıla bilirmiş arabaları”
Çok sinirlendi genç kadın.komşusunu bu davranışına..
“Dünya sopa olsa bunlar popalarına sokmaya kalkarlar, varlık içinde yüzüyorlar.Daha geçen sene bunlar hacıya gidip geldiler,bütün aleme hacı yemekleri verdiler.Birde hacıyız diye gururlanır .İnsanın içinde merhamet yoksa isterse padişah olsunlar,yinede insan olamıyor bunlar” diyerek öfkesini onlardan çıkardı.Sokağa çıktı.Karşıya yeni taşınan hiç tanımadığı,kocasının inşaat işçisi olduğunu bildiği komşunun kapısını çaldı.
“Kapıyı açan kadına
“Ben” dedi “sizin harç arabasını istiyorum,kızı odun almaya göndereceğim”
“Tamam “ dedi komşusu,bekle getireyim.Az sonra üç tekerlekli harç arası ile göründü kapıda.
Küçük kız çocuğu üç tekerlekli arabayı önüne katıp,havada uçuşan karlara,rüzgarın iliklerine kadar işleyen soğuğuna olmayan paltosuna aldırmadan, ağır arabayı önüne katıp odun pazarına doğru yürümeye başladı.Bir saat içinde odunları eve getirmişti.Bir kaç kez arabanın dengesini kaybetmiş,odunları tekrar arabaya doldurmuştu.
Annesi yine çok kızdı.
“Vicdansız adam hep ıslak odunları vermiş. Bu odunlar nasıl tutuşur, nasıl yanar.” Diyerek
Eline baltayı aldı, ,kabuklarında yağmur suyu birikintilerin yer yer buzlaşmış olan kalın ıslak çam odunları küçük parçalara böldü. Yanmıyordu bir türlü ıslak odunlar.
Battaniyenin altındaki yaşlı annesi “Üşüyorum” diye inledi.
Üzüldü kadın annesinin üşümesine, zaten bir tek annesi vardı bu dünyada, Hayırsız ve hasta bir koca, birde hain kayın pederi.
Ninesinden kalma antika komidine ilişti gözü, çekmecenin birini eline aldı. Bahçeye çıktı.Vurdu çekmeye baltayı.Maddi özellikle de manevi diğerine aldırmadan.Sobada çıtır çıtır yanan komidine baktı..Hiç bir şey düşünmeden.
Az sonra odada Sıcak bir hava esmeye başladı. Yaşlı annesinin soğuktan moraran yüzü yeniden pembeleşti.
Sobanın yanına bağdaş kurdu genç kadın,Akşam un çorbası pişirmeye karar verdi. “Keşke” Dedi “Un çorbasının içine tahin olsaydı da iki kaşık koyabilse idim..”
Okuyanlara teşekkür ederim..
Yorum yazanlara çok çok teşekkür ederim..
Seçkiye ise çok çok çok teşekkür ederim:))))))
YORUMLAR
sevgili sare gecenin bu vakti uyku tutmadı yine beni defteri açtım ve okudum süper bir yazı hayatın tam da içindendi yüreğim cızz etti ve senin yazında da aynen ...görüyordum...yaşıyordum an be an değerli kalemin bizlere hayattan bir kesit verdi yabancı değil bu yaşananlar hayatın gerçekleri işte her an her yerde karşılaşabileceğimiz acı manzaralar...ve finalde koptum ben gözyaşlarımın süzüldüğünü fark ettim az önce pencereyi açtım gecenin hafifi ayazı var ve hafif bir rüzgar sanki köşede o komedini gördüm ve o annenin pembeleşen tatlı yanaklarını komedine teşekkür ettim ne bilim etkilenmişim çok ...:( sevgiler kocaman
not: RABBİM kimseyi vicdandan ayrımasın yardım, şefkat merhamet duygularımızı köreltmesin.
rüzgar çanları tarafından 7/12/2014 5:09:11 AM zamanında düzenlenmiştir.
sareyaprak
Öykü yaşanmış bir olaydı...
Kader bazen insana öyle bir yumruk vuruyor ki; İnsan kendini hiç aklına bile getirmeyeceği yerde buluveriyor...
Kaderin adaleti yok yani..kimine kavun,kimine acı dülek..
İşte o zaman insan sadece,günü kurtarmaya bakıyor,
Bu günü geçireyim de,yarın Allah Kerim demeyi öğreniyor...
Sevgimle...
Sizin tüm yazı ve şiirlerinizin ortak özelliği , okurken yaşatabilmeniz ....
Duyguları hissettirmeye selamlar.
Seçkiyi , devamını dileyerek kutlarım...
sareyaprak
Selamlar....
Sevgili Sare, içim titreyerek okudum yazını. kimi varlıkta yüzerken, kimi birkaç kilo oduna, una muhtaç. Keşke etrafımızdaki gerçek muhtaçları görüp yardım edebilsek.
Yazı, konu itibarı ile duyguları bir kez daha gözden geçirtecek bir yazı olduğu kadar, betimlemeler de harika.
Tebrikler, sevgimle
sareyaprak
tanıdığım biir çocuk şimdi otuz yaşında bana dedi ki;
bu kız on dört yaşından bu yana doktorda çalışıyor
"Ben kendime dondurma almadım.Kazandığım paramı aileme veriyordum.Ailem bana harçlık veriyordu.Ben harçlıklarımı biriktirmek zorundaydım. sonra yani işten çıkarılırsam bana para gerekli.paramı hep biriktirdim. ben hiç kendime dondurma almadım."
Böyle durmlarda hele birde hastalık vurdu mu insana,dokun bak yaralara,bir söyle bir işit..
Şehrimizde iftar yemek hayırları lokantalarda yapılıyor,iftar saati yirmi metre uzunluğunda kaldırımlara masalar yerleşiyor...
Kimler yemek yiyor? çevre ensafı...:))Yahu onların karınları zaten tok...
Kendine köftelik kıyma alamayıp,sadece çocuğu için yüz gram kıyma alanlar var iken...
Neyse çok uzattım..Öyküde zaten hayatın içindendi...olduğu gibiydi...
Sevgimle....
sareyaprak
Selamlar...