- 741 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Karınca Değil Aslan Bölgesi
Başbakan niye Esad’ı önce ziyaret edip "kardeşim" dedi ve sonra "diktatör" dedi, diye soranlar bir hatırlasınlar.
Terör gurupları Suriye’den Türkiye’ye geçip kanlı eylemler yapıyorlardı. Başbakan Esad’ı ziyaret edip “Kardeşim” deyip kulağını çekmeseydi, Suriye Terörist deposu olmaya ve Türkiye’ye göndermeye devam edecekti.
O zaman Esat teröristlere geçit vermeyeceğini açıklayınca ve bazı terör mevzilerini vurduğunu açıklayınca kimse Başbakana niye Esad’a "kardeşim" diyorsun demedi. Hem Başbakan ne yapsaydı? Amerika gibi "bize terörist gönderiyorsunuz deyip Suriye’yi İşgal mi etseydi, o zaman geçimsiz bir "diktatör" olmaz mıydı?
Hem Esad savaşın ilk yılında Terörü kendi halkına karşı silahlandırıp karakollarını ve sınırlarını Teröristlere emanet etmedi mi? Evet Başbakanımız Esad’ı zora soktu "teröre göz yumma, ülkende terörü bitir" dediği için Esad çıkmaza girdi.
Irak’ta da aynı şey, Türkiye’nin komşularıyla sorunlarını bitirmesi birilerine bomba etkisi yapıyor.
Şunu da bilin Esat Suriye’deki Kürtlerin çoğuna kimlik dahi vermezdi ve nüfus sayımında dahi onları saydırmazdı.
Esad bunu neden yapıyordu, küçük bir bölgeye sıkıştırılıp kalmış Kürtler adeta terörist yetiştirme kampı gibi çalışıyordu.
Hatta savaş öncesi gittiğimiz Şeyh Mahsut denilen Kürt mahallesinde anneler, bizim annelerimiz subaylık yada polislik sınavını kazanamayan çocukları için nasıl üzülüp yorum yapıyorlarsa öyle üzülüp yorumlar yapıyorlardı.
"Benim kızımın ve ya oğlumun filanın çocuğundan ne eksiği vardı, çocuğuma paralı askerlik sınavını niye kazandırmadılar" paralı askerlik dedikleri terörist seçimi.
Bu size saçma gelebilir ama Suriye’de devlet televizyonundan başka televizyon yok hem Suriye’deki Kürtlerin çoğu yurt dışına gitmezlerse terörist olmaktan başka çareleri yoktu.
Üstelik çoğu, bunun Suriye yönetiminin meşru karşılaması gibi Türkiye’de de meşru olduğunu sanıyorlardı.
Suriyeli bir terörist babası, " ben apo komutanın filan karargahına gidiyorum" diye not bırakıp evden ayrılan oğlundan üç yıl haber alamaz.
Sonunda Kürtlerle aynı şartlarda yaşayan bir Türkmen komşusundan rica eder. " ben Türkçe bilmiyorum gel Cilve Gözü sınır kapısına gidelim askerlerden oğlumu soracağım der" ve giderler.
Adamcağız elindeki notu askere uzatarak "oğlum Türkiye’de paralı asker, ondan haber alamıyorum, şurada askerlik yapıyor acaba ona haber gönderebilir miyim?" der.
Askerimiz şaşkın "Amca Türkiye’nin böyle bir uygulaması yok yani Suriye’den yada başka ülkeden paralı yada parasız asker alınmıyor" deyince.
Adam "nasıl olur oğlum, PKK komutanları bizden her zaman paralı asker alır" der.
İşte Suriye deki Kürtlerin dünyadan bu kadar haberi vardı. Türkiye’de yakından takip ettikleri tek konu müzik "Hakkı Bulut, İbrahim tatlı ses gibi şarkıcıların eski yeni bütün şarkıları her an, Çin malı cep telefonlarında yüklüdür ve hepsini ezbere bilirler.
Fakat çoğunun gerçek dünyayla alakaları yoktu. Üstelik dağa çıkarılan Suriyeli Kürt gençlerin çoğu uyuşturucu bağımlısı yapılmışlar.
Bunu Esad, Kürtleri’de vurmaya başladığı zaman Türkiye’ye sığınan Kürt ve onlarla aynı yerde oturup aynı kaderi paylaşan bir Türkmen ailede yakinen gördük.
Bir aile oğlunun dağda gördüğü şiddet nedeniyle deli olduğunu söylüyordu ve onu doktora götürdüler, anlaşıldı ki genç uyuşturucu bağımlısı imiş ve uyuşturucu krizine giriyormuş ana babası bu krizleri delilik alameti zannediyorlarmış.
Genç dağdaki bir çok arkadaşının bu nedenle örgütten kaçamadığını kaçanların ise uyuşturucu bulamayınca ölümü göze alıp tekrar örgüte sığındığını anlatmıştı.
Yani Suriye rejiminin baskısı altında yaşayan aileler içinde Türkmenlerde var ve bazen onlarında PKK’nın verdiği maaşa ihtiyacı oluyor ya da tehditle dağa çıkarılıyorlar.
Bu Türkmen gençte tedavi edilemediği için kaçıp gitti ve ondan bir yıldır haber alınamıyor.
Başbakan ne yaptı! Anadolu insanının eğitim seviyesini yükseltti, modern dünyayı sinema ve dizilerden batı müziğinde takip ve taklit etmenin gerçek çağdaşlık olmadığını yaşam standardının yükselmesi için, çevre ve ekonomi ve eğitim unsurlarının ne denli önemli olduğunu halkına ahkam keserek değil, yaşatarak öğretti.
Komşularımızla görüşmeliyiz her konuda iş birliği ve ticaret yapmalıyız dedi, sınırları gevşetti oradaki Kürt, Türk ve ya Arap insanlar Türkiye’de her kesin birer kimliği olduğunu ve herkesin birinci sınıf vatandaş olduğunu gördüler.
Biz savaş öncesi Suriye’de bulunduğumuz sırada “Türkiye’de herkesin kimliği var, herkes istediği hastahanede tedavi olur, herkes istediği partiye oy verir, hatta çok sevdiğiniz İbrahim Tatlıses de İstanbul’da oturur ve onu Kürt Türk bütün insanlarımız çok sever ve herkes onun konserine gider. Kürtlerde diğer ırklarda Suriye’de Beşar Esad’ın aday olduğu gibi Türkiye’de başbakanlığa aday olurlar ve seçilmek için konuşarak güzellikle halkı ikna etmeye çalışırlar.
"Terör yalnız silah satanları, uyuşturucu satanları ve bizi perde arkasından yönetmeye çalışan dış güçleri yani büyük ülkeleri mutlu eder” dediğimiz zaman “onlar şaşırıyorlardı ve” gerçekten sizde başbakanınızdan başkası seçime katılır mı?
"Sahiden Kürtler de oy kullanır mı? Kürtler her hastanede tedavi olabiliyor mu? siz bu kadar şeyi nereden biliyorsunuz?” diye hayretle sormuşlardı.
(Not:hatırlayın ki Osmanlı da, her döneminde bünyesinde bulunan halklara idari işlerde görev vermişti.)
Hatta orada yani Suriye’de Şeyh Mahsut’ta yetmiş beş yaşında kataraktan kör olan, Kürt mahallesinde oturan bir Türkmen nineye, doktor “zaten yaşlı yakında ölür, niye bunu ameliyat edelim” demiş.
O nine Türkiye’ye geldi Kırıkhan Hastanesinde ameliyat oldu. Bir gözü çok iyi görmüştü ama diğeri için geç kalınmıştı.
İşte Suriye’de ki savaş insanların insanca yaşamak isteğinden eşitlik isteğinden doğmuştu belkide kazanmaları uzun sürmeyecekti de. Fakat bu savaşın tek muhatabı Esad yanlıları değildi, asıl muhataplar büyük mandalardı, bu nedenle orada çeşidi bellisiz kim olduğu belirsiz guruplar peydahlandı ve Esad’ın işini kolaylaştırdılar, sırtını sağlamlaştırdılar.
Hani bir ara Akdeniz’de aniden tatbikat yaptığını söyleyen bir Rus deniz altısı bitmişti. Amerika’nın Esad’ı vurma ihtimali olduğu zaman.
O zaman şöyle bir şey duymuştuk. Beşar Esad çok güvendiği bir kadın sekreterine “ sen Türkiye’ye muhaliflerden olduğunu söyleyerek sığın.” demiş.
Sekreteri “ya sen ne yapacaksın” deyince Esad “ merak etme benim için gemi geliyor ben onunla kaçacağım” demiş.
İşte bu duyumdan birkaç gün sonra o deniz altı haberini duyduk ve Esad Rusya’ya temaslarda bulunmaya gitmiş” diye ekranlardan Rusyadaki havalı pozlarını gördük.
Büyük ihtimalle o denizaltı Esad’ı Rusya’ya kaçırmaya gelen gemidir.
Sekreterin Mersin İlçesinde bir çifliğe yerleştiğini de duymuştuk.
Fakat bu olaydan şu anlaşılıyor, Aslında Esad’ın Suriye’den hiçbir halkı taktığı yok. Kendi yandaşları bile adamın umurunda değil. O yalnızca Suriye’yi Belli kıvamda tutmakla görevlendirilmiş bir bekçi.
Suriye’de temel insan hakları yalnız Esad yanlısı olduğunuz süre içinde sizin için geçerli olabilir, bundan vazgeçtiğiniz anda canınız ve namusunuz asla emniyette değildir. Zaten hali görüyorsunuz İkiyüzbine yakın ölüm ve ülkeden sürülmüş milyonlar. Hem baba Esad’da Halkını katletmiş bir diktatördü.
Orta doğu batı güdümünden kurtulacak mı bilemem İnşallah kurtulurlar?
Bizse Cumhuriyet’in içini doldurmaya başladık. Kendini manda sanan hiçbir ülke artık bizim ülkemizde tepişemez, bize;
“komşularınla alışveriş yapmayacaksın, ben ne satarsam onu alacaksın, hiçbir şey üretmeyeceksin di -ye –mez!
Suriye’de neden petrol sudan ucuz, Suriye’nin petrol kuyuları yok. Tek sebebi petrol kuyuları olan ülkelere komşu olması.
Hani biz doğu/batı arasında köprü vazifesi gören çok avantajlı bir ülkeydik.
Oysa bize, ne batının teknolojisi sudan ucuz oldu ne doğunun petrolü.
Üstelik boğazlardan tek kuruş ödemeden hiçbir sorumluluk taşımadan geçtiler ve geçiyorlar. Yani köprü oluşumuzdan her türlü bedeva destursuzca istifade ettiler.
Biz bu durumda nasıl bağımsız olduğumuzu düşünürüz. Asla böyle düşünmüyoruz ve artık vesayetten kurtulmamıza sayılı adımlar kaldı. Bizim mücadelemiz Müslüman olsun olmasın bütün sömürge ülkelerine en güzel örnektir.
Bu gün Başbakanımızı Kuzey Irak Kürt yönetiminden petrol alıp İsraile satmakla suçlayanlar, bir düşünsün İsrail bize neler satıyor. Bizim sayemizde kaç israil firması topunu tutmuş ve ülkemizde ve dünyada söz sahibi olmuş. Unutmayın satmak bizi bağımlı etmez, alanı bağımlı eder, tıpkı bizi yüz yıldır bağımlı ettikleri gibi.
Bu güne kadar hangi partiye oy verdiğinizi bir kenara bırakın. Millî mücâdelemiz asla bitmedi ve biz tam bağımsız bir ülke olana kadar, boğazlarımızdan geçen gemilere “destur nereye gidiyor ne götürüyorsun, geçiş paranı öde” diyene kadar, asla tam bağımsız bir milletiz diyemeyiz.
Bu bağımsızlığı da kendi içimizde birlik ve beraberliği sağlamadan bulamayız.
Bize “ülkende adaleti sağlamadan avrupa birliğine üye olamazsın” diyen batılılar neden bizim iç barışımızdan ve komşularımızla alışverişimizden bu denli korkuyorlar.
Ne demişti bir batılı “mandalar tepişir, karıncalar ezilir."
Şimdi cücelikten çıkma vakti, şimdi karınca olmadığımızı dünyaya gösterme vakti. Şimdi benim zevkim, benim partim, benim ırkım, benim mezhebim deme vakti değil. Şimdi bütün Türkiye tek yumruk, tek yürek olma vakti.
Yüce Allah’a binlerce şükürler olsun ki, bizim ülkemizde ne Türk, ne Kürt, ne Alevi, ne Sünni insanlarımız asla unutkan değil. Geçmiş hatalardan ders alabildiğimiz için bizi de Suriye, Mısır, Irak, gibi karıştıramazlar. Bir seçenekleri Ukrayna gibi doğrudan işgal mi, o na kalkışırlarsa başlarına geleceği tahmin ederler geçmişten tek ders alan biz değiliz değil mi?
Fakat şunu çok iyi fark etmemiz gerekiyor, ekleme yapamayacağını, kaybedeceğini anlayanlar, tansiyonu yükseltip seçim sonrası yine bir gezi olayı zemini hazırlamaya çalışıyorlar.
Kaybetmeye mahkum zavallı yaratıkların ortak söylemi “ülke elden gidiyor” ellerinden gelen tek şey bu, nefreti körüklemek, korku pompalamak.
Recep Tayyip Erdoğan bu güne kadar ne hizmet, ne girişim, ne açılım yaptıysa, yalnız ülkemizin halkımızın geleceği için, daha kaliteli yaşam için yaptı. Türk çocuğuna sekiz yıl eğitim
Kürt çocuğu okumasa da olur demedi. Bakıcı maaşı verilsin, Türk yaşlılarına çocukları baksın onları sokağa atmasınlar, Kürt yaşlıları ne olursa olsun demedi.
Öksüz çocukları yetimhanede büyümesin evlerde bakılsın, bunun için maaş verilsin üvey anneler bile üvey çocuklarına maaşla gönüllü baksın derken bu çocukları da Irkından, mezhebinden dolayı ayırmadılar.
Diyaliz hastaları artık evinden servisle alınıp tedavi sonrası yine evine özel servisle dönüyor. Bu hizmeti hayata geçirirken de hastanın ırkı, mezhebi, bölgesini sorup ayrılmadılar.
Bunları basit ayrıntı zanneden körler, bunun insana yatırım olduğunu kaliteli yaşama yatırım olduğunu ve kendilerinin bunları bu hükumetten görmedikçe asla akıl edemeyeceklerini anlamıyorlar.
Ak parti bunları ve çok daha fazlasını hayata geçirirken muhalefet partilerimiz ancak köstek icat etmekle uğraştılar ve uğraşıyorlar.
Erdoğan koltuk sevdalısı olsaydı elini hiçbir taşın altına koymaz, rahat koltuğunda keyfine bakardı.
Bu arada Kılıçdaroğlu kendini tarif etmekten bıkmadı, hırsızdan uğursuzdan Cumhur Başkanı adayı olmazmış. Zaten olamadın Kılıçdaroğlu sende, bizde bunun farkındayız. Hala kendini rezil etmekten bıkmadın, haret bişey yani!
O kendine ulusal diyen veya sap saman medyalarının “ülke elden gidiyor feryatlarına da aldanmayın. Ülkemiz her zamankinden daha sağlam çok şükür, asıl elden giden kendileri ve ülkemizi haraca bağlayan faiz lobisi, asıl elden giden vesayet kadrosu, gitsinler.
Onlara son sözümüz Ey Rusya, ey Amerika ve İsrail lobileri mandalar burada tepişemez, kaçın!
Çünkü; burası Türkiye, Karınca değil, aslan bölgesi…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.