Bir Mukayese
Farkında mısınız yeni yazar çizer profilinin.. Nasıl ve nereden zuhur ettiler anlamak zor. Bir anda, bir çırpıda.. Aşinalığımız yok hiç birisine..
Daha önce nerede yazıp çizdiklerini bilmediklerimiz, adını sanını duymadıklarımız, bugüne kadar hiç görmediklerimiz..
Kimi zaman okuyorum meraktan. Nerede ne diyecekler, kime sataşacaklar, kime çamur atacaklar sonunu nasıl getirecekler diye. Alt yapıları, arka planları nedir bilemiyorum. Bilgileri, birikimleri, kültürleri nedir bilemiyorum. Şu var ki çoğu köşe başı tutmuş durumdalar. Hemen hepsinin bir köşesi var her gün yeni bir şey yazacak, yeni bir mesaj sunacak.. İçlerinde çok azı gazetecilik nosyonuna uyar nitelikteler ama bir yazmaya, bir konuşmaya başladıklarında mangalda kül bırakmayan tipler.
Kimi zaman bir şeyler karalayan, bir şeyler yazıp çizmeye çalışan birisi olarak bu işin hiç de kolay olmadığının farkındayım. Yazmak öyle her kişinin üstesinden geleceği bir şey değil. Ciddi altyapı arka plan gerektiren bir iş.
Zaten kişinin okunurluğuna bakmak gerekiyor yazarlık düzeyini ölçmek için ama bu her zaman geçerli olmayabiliyor. Kimi işinin ehli, mesleğinin öncüsü esaslı yazarlarımız var ki eserlerinin kapağı bile açılmıyor, köşeleri okunmuyor. Günümüzde öyle derin analizler yapan, ağır okkalı yazanlar geçiliyor, kenara itiliyor. Varsa yoksa polemikçiler, varsa yoksa sataşanlar. İtibar da ilgi de onlara. En çok okunan, en çok satan da onlar.
Bir özellikleri de yeni olmalarına rağmen eskiye özenmek, biraz anlaşılmaz olmak, biraz ağıra satmak kendilerini.
Yaşları başları müsait olsa diyeceğim yok. Az çok anlar bilirler diye. Bir farlılık oluşturacaklar ya, farklı bir dil kullanacaklar ya, biraz ilgi çekecekler ya. Bir yazı dili ki hiç sormayın. Farkında değiller ama gülünç oluyorlar aslında, gülünç duruma düşüyorlar. Güya eski dili kullanacaklar bana göre hiç eskimeyen dili, hiç eskimeyecek olan dili.. Kullanabilseler keşke. Bir becerebilseler.
Nereden nasıl duymuş ya da öğrenmişlerse bir sözcük, getiriyorlar cümlenin bir yerine koyuyorlar. Ne önüyle ne arkasıyla hiç ilgisi yok. Bir anlam çıkarabilmeniz hiç mümkün değil.
Alakası olmayan, anlatılmak istenenle hiçbir şekilde örtüşmeyen bir sözcük. Evet o dil çok güzel çok hoş ama o dilin tüm inceliklerini biliyorsan elbet.
O dille konuşmuyor da o dille yazmaya çalışıyorsan gülünç olursun. Çünkü bilmez bilemezsin cümle bütünlüğü nedir, ne nerede nasıl kullanılır bundan uzaksan sadece yazdığınla kalırsın.
Bir dönem ve zaman meselesidir bu. O dönemi yaşamamış, o eğitimi almamış ve o kültürü edinememişseniz beceremezsiniz bu işi. Sırıtır yazıp çizdikleriniz.
Bakın yaşları daha ileri, bir kuşak öncesi olan yazarlarımıza. Onların yazdıkları okunuyor, sırıtmıyor hiçbir şekilde. Anlayarak bilerek kullanıyorlar. Bir uyum ve ahenk oluyor yazılarında, anlatılmak istenen veriliyor okuyucuya. Tırmalamıyor insanı.
Benim sözüm yenilere. yeni olup da eskiye özenti duyanlara. Özenmek başka, anlamak kavramak başka. Öyle bir iki sözcük aşinalığı ile bu iş olamaz.
O dili, o edebiyatı bilmeden, o kültürle yetişmeden bu iş olmaz. Ne kadar uğraşırsanız uğraşın yine de olmaz.
Bu sebeple diyorum çok fazla yormayın kendinizi. Günümüz sitili ile yazınız,eğer yazabiliyorsanız. Öyle köşe kapmakla yazar olunmuyor. Biraz emek verin, biraz gayret sarfedin. Gerçi bu çabayla da bir yere kadar ancak.
Öyle alt kültürden gelinerek olmaz bu iş. İşin özüyle alakalı bir durum bu. Özden gelmek ve özü yakalamak gerekiyor. Zaten hemen farkediliyorlar özden gelenler.. Her gün yeni bir konu üretiyor ve bir yerinden yakalıyorlar mevzuyu. Hem de hiç zorlanmadan.
Polemik işi, günlük mesele işi kolay. Kolay kalem oynatırsınız bu konularda, ya temel meselelerde, özlü meselelerde İşte orda sınıfta kalırsınız.
Öyle bir furya ki biz bile uzaklaştık bu sıraladıklarımızdan. Artık biz de ilgilenmiyoruz esaslı işlerle, biz de sırtımızı dönüyoruz onlara. Biz de bu toz bulutu arasında görünmez olduk. Temiz bir hava alamaz olduk.
Yoksa yıllar yılı okudum meslek duayenlerini. Ne kadar da haz verirdi yazıları. Her gün yeni bir mesele ele alınırdı köşelerinde. Her gün yeni bir analiz yapılırdı. Dilin en güzeli kullanılırdı. İncelikte kibarlıkta, centilmenlikte üzerlerine yoktu. Onlar hala aynı üslupla, aynı ağırlıkta yazıyorlar ama biz değiştik; biz sırtımızı döndük, biz uzaklaştık onlardan.
Biz de alıştık polemikçilere anlaşılan. Biz de sığlıktan bayağılıktan hoşlanır olduk. Sırtımızı döndük gerçek yazar çizerlere..
Kolayımıza geliyor, kolaycılığa kaçıyoruz. Düşünmekten irdelemekten uzaklaşıyoruz, basit ve gündelik olanın peşine düşüyoruz.
O sebeple bir önceki gün okunandan bir şey kalmıyor. Dağarcığımıza düşen hiç bir şey olmuyor. Bizi geliştirecek, ileri taşıyacak, ufuk açacak bir şey edinemiyoruz.
Okuyup geçiyorsun.. Ne özlü bir söz, ne hatırlatıcı bir söz ne de ufuk açıcı bir söz.
Alışmışız. Zor artık eskiye dönüş. Kolaycılık varken kim zorlukla uğraşır. Kim düşünmek, kim irdelemek, kim zihnini zorlamak ister.
Bizimki her şeyde olduğu gibi paket program. İzlediğimizde, okuduğumuzda, günlük yaşamımızda, hemen her alanımızda.
Zorlanmadan, yorulmadan, terlemeden.
Hemen her şeyde kolaycılık ve hazırcılık..
Hep bunlardan sonra;
Sızlanmaya şikayet etmeye, yakınmaya hakkımız var mı?
Suç bizim değil de başkalarının mı?
Kemal GÜL
24.07.2013
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.