Prototip
Çocuktuk ve denilenlere inanırdık..Teyfik uçmuş derlerdi. Motora kanat takmış, havalanmış, epey de yol almış, gerisin geri de inmiş derlerdi..İşte şu yüksekçe yerden motorla iyice hızlanmış,boşlukta uçmuş, ilerde de zayiatsız olarak toprağa ayak basmış denilirdi..Hayretimizi gizleyemezdik, aklımıza fazla yatmazdı ama inanırdık yine de..İrdeleyemezdik, detaya inemezdik o yaşta elbet..
Daha sonraki yıllarda Teyfik Amca’yı Hazerfen Ahmed Çelebi’ye benzetir oldum. Niçin olmasın nasıl ki dört asır önce bir Osmanlı Çelebisi kanat takıp uçmuşsa günümüzde de mümkün diye düşünür oldum..Merak da ediyordum tabii. Nasıl bir şeydi bu uçan adam.. Sıradan birisi motora kanat takar, ateşler,uçuşa nasıl geçer hep merak konusuydu benim için..Görmeyi tanımayı da istiyordum Teyfik Amca’yı ama olmuyordu işte göremiyor, tanıyamıyordum bir türlü..
…………………………….
İşi tamirattı aslında..Elinden her iş gelen birisiydi..Meziyetli becerikliydi..Hiç bir iş kaçmıyordu elinden..Küçük atölyesinde yapmadık iş bırakmıyordu..Bir nevi tornacıydı..Olmazı olduran türdendi..Kafayı taktığı zaman sonuç alan cinstendi..
Gel zaman git zaman gördüm Teyfik Amca’yı ama neredeyse uçma işinden çeyrek asır sonra..Yaşlanmıştı tabii o zamanlar..Bir iş içindi..Küçük bir tamirattı..Yani eğme,delme,bükme meselesiydi..Sonuç da alınmıştı..Bir yere bir parça uydurmuştu..Olmayacak bir şeydi ama başarmıştı ve karşılığında mütevazi bir ücret almıştı..
Soramadım cesaret edemedim..O uçma işini konu edemedim..Boşluğa düşerim diye korktum..Çekindim yani biraz..Olur mu buna sen de mi inandın yoksa der diye..
Anlaşılan bu bir yakıştırma işiydi..Uçmasa da deneme işiydi..Böyle bir şeyi denemeye kalkışmış olabilirdi belki de..
Mucit nihayetinde.. İcatçı.. Keşfeden, buluş geliştiren birisi. Uç birisi..Dener denerdi..
Şimdi anlıyorum, bu yetenekte birisine yakıştırılmış bir şeydi uçma işi..Teyfik bu, nasılki her işin üstesinden geliyor, motora kanat takar havalanır uçar da deniliyordu anlaşılan.. Onunla ilgili düşünce ve kanaat buydu.
Yaşlı ve zayıf bünyeliydi.. Kibar ve narindi, esmerdi.. Hafif kamburu çıkmıştı.. Avurtları çökmüş,omuzu düşmüştü gördüğümde. Geç kalmıştım tanımakta.. Genç ve dinamik dönemini ıskalamıştım.
………………………….
Bir başkası..Farklı yerden..İlki ilçeden,ikincisi bağlı olduğu ilden..Ölçeği biraz daha büyük bunun..Tanımaz tanışmazlar hiç..O da bir mucit..Alanları ve tarzları farklı..Ünü yöreyi aşanlardan..Bilinir tanınır..İlgisi hemen her yöne..Çoğunlukla da alakasız yönlere..
Zekanın yanında meziyet ve beceri de olacak mucitte..Yaratıcı bir zeka ve beceri..Anlaşılan tarife uyan cinstendi..Halil Şeker’di adı..Halil Usta yani..
Mucitin hası çıraklıktan yetişir zaten..Çırak,sonra kalfa ve arkasından usta..Okullu olanına pek rastlanılmaz..Bilinen eğitim tarzı mucit değil de daha çok atölye adamı yetiştirir.. Şeker için üniversite sınavında derece yapmış ama devam ettirmemiş denilirdi..Doğruluğu tartışılırdı bunun ama belli ki başarılı birisiydi.Nitekim sordum da, meğerse meslek lisesi mezunuymuş ve kendi alanında dereceliymiş.
…………………………….
Duyuyorum adını ama tanımıyorum hiç..
İşe geliyorum bir sabah.. Kurumun önünde hurdaya dönmüş bir araç var..
İlgimi çekiyor ve soruyorum. Halil Şeker bu deniliyor..
Arabada yatıyor, yorgunmuş dinleniyor birazdan gelir diye söyleniyor.
Tarzı buymuş meğerse..
....................................
Arabayı otel olarak kullanıyor..Öyle konforlu bir otel değil ama..Dökülmeyen yeri yok aracın,kaç model anlamak zor.. Tam bir külüstür..
Bu insanların tarzı bu..Ne zaman iş bilen maharetli birisine rastlasam tıraşına,saçına başına, ütüsüne, aracına gerecine pek bakmadığını görüyorum.. Önemsemiyorlar onları..Kendilerini işe kaptırmışlar,varsa yoksa bir şeyler yapmak,bir şeyler üretmek..Öyle her gün sinek kaydı tıraş, boyalı cilalı ayakkabı, gıcır gıcır elbise giyinme gibi bir dertleri yok..
…………………………..
Her ikisi de bu yönüyle farksızdı birbirinden..İsin pasın yağın içerisindeydiler..İşleri atölyecilikti zaten..Atölyeleri onların mutfağıydı..Mutfağa giriyor bir şeyler geliştirmeden çıkmıyorlardı..
Şimdi prototip deniliyor ya bir şeyin ilkine, tasarlananına, test edilenine.. İşte onların işi buydu.. Kafalarına koydukları bir şeyi denemek uygulamak, sonuçlandırmaktı..Sonuç alıncaya kadar uğraşmaktı..
Uğraşırlar bir şeyler ortaya koyarlar ama orada kalır o..Hiç ilerlemez..Hiç elatılmaz..Geliştirilmez üretilmez..Üzeri örtülür unutulur, kaybolur gider..
Projeye dayalı bir iş değil onlarınki..Bütçesi yok..Para akışı yok..kendi kıt imkanlarıyla yeteneklerini konuştururlar ve bir yerde usanır bırakırlar..Unutulur gider..Tıpkı kendileri gibi..
Hatırlanmazlar hiç..Biraz gen aktarımı olmuşsa o devam ettirir yarıda kalanları ama o da kolay olmaz. Çünkü yetenek geni kolay kolay aktarılmaz..
Rastladınız mı hiç meziyetli bir atadan aynı ayarda olmasa da yakın ayarda bir evlat dünyaya geldiğini..
Pek örneği yok..
Yani bir nesillik bir iş bu..
Doğar yaşar ve ölür mucitler,kaşifler..
Babadan oğula geçmez..
Evlat babanın atanın ayarında olmaz..
İyisi mi;
Biraz el atılmalı bu işlere..
Destek olunmalı..
Kıymeti iyi bilinmeli..
İmkan ve fırsat verilmeli..
Yaşadığı sürece yararlanılmalı bu kişilerden..
……………………..
Kimi zaman önemsenip hatırlansalar da..
Sürdürülemiyor,hemen boşlanıveriyor..
Bir kenara itiliveriliyorlar..
Kaderlerine terkediliveriliyorlar..
Sonra da kendi kendimize sızlanıp duruyoruz..
Anlayamadık ,önemini kavrayamadık diye..
Zaten anlaşılmaz pek yaşarken,kadri kıymeti bilinmez..
Ne zaman ki kaybedilir ancak o zaman fark edilirler..
İş işten geçer ve balık kavağa çıkmış olur o zaman…
Kemal GÜL
19.06.2014
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.