- 510 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
372 nadir emi ard. öyk. yeniyazım
Fatih Çeşmesine bir güvercin kondu.
Fatih Çeşmesi şimdi yerinde yerle yeksan.
Nadir emi’nin ayakkabı tamir ettiği yerde Fatih Çeşmesine karşı,Hodlu Mahmut’un dükkanı da çeşmenin yanında olacaktı ya kalmadı.Yeksan olmadıysada değişti.
Dört yol ağzı Ardahan’ın girişindeki ilk bulvardır. Otel Başak, Otel Ankara palas’ta bulvarın periferisinde öteki güzel dükkanlar gibi tesbih tanesi gibi dizilidir.
Güvercin Fatih Çesmesine kondu. Fatih Çesmesi yok. Güvercin oyan buyan çeşmenin kubbemtrak üstünde geziniyor. Güvercin süt beyazdı; gud,gud diye sesi renginin altından göğüs kametinden havaya biteviye berhava yel olup toz duman uçuyordu!
Çeşmenin kısa, uzun boyutu yok. Çeşme sathi duruyor. Yükseklik ve genişlikte yüzeysel bir cisim. Çeşme yüzeylere sığar mı? Çeşme yüzeyde nasıl kısa ve uzunluğa girmeden durur?
Yüzeylerde iz bırakan kalem çizi çizen bir şey olmaya görsün. Yüzey çizen’e itiraz etmeden izini yüzünde belirtir. Gösterir. Yüzey; hangi maddeden kurulu bulunsa da fark etmez.
Yüzey: Tahtadan, havadan, sudan neden illiyetli olursa olsun. Yüzey, kalemin kudretinden çıkan izi gösterir. Havada uçaklar renkli iz bırakarak şekil, harf simgesini belirtmiyorlar mı? Hava’nın yüzeyinde; kalıcılığı az bir çizim, böylece doğmuş oluyor. Suya dökülen boya şekiller oluşturarak yüzeyde kaybolur.Tahtada,suntada, tenekede,camda çizen bir araçla çizilen bir iz oluşturmuyor muyuz?
"İz" yüzeye muhtaç, kalemle çizik bırakılan çizimdir. Şekiller resimde de aynı proğramın varlaşan dizilişi değil midir? Fatih Çeşmesini yeniden çizsem; yağlı boya resim yapsam. Bir yüzey bulmam lazım. Yani; bez tualin üzerine fırçam ile çizerek şekillerle iz serpsem.Yüzeyin üstüne dökülen izlerle Fatih Çeşmesinin "Hayali" ni canlandırmış olurum.
Bir hayal için yüzey ayna gibi lazımdır; bir duran, aynanın önündeki çocuk gibi lazımdır. Ve birliktelikten hayali çıkar çocuğun; aynanın yüzünde.
Görsel şekillerin membasını anladıktan sonra neden Fatih Çeşmesinin bir görsel şeklini hafızamızın üzerinden uzay’a; esas yerine doğru, canlandırmayalım?
Fatih Çesmesi: Yüzeyde hayal denizinde yüzüyor. Renkler, sekizinci, dokuzuncu, onuncu renklerlerin renkahenginde donuşup duruyor. Günler; sekizinci, dokuzuncu... günler, on dört adıyla biten gün; son günü nefes alıp veriyor.
Başka bir şey bu! Nadir emi tezgahını yeni açmış ve ayakkabının altını değiştiriyor. Çayını getiren garson, mayıl mayıl ustanın deriyi kesen bıçağına bakıyor. Bıçak da meftun meftun çalışmak kavramına ve sabır etmeğe; çocuğun hayranlığına hayran baka kalıyor. Nadir emi otuz beş yıl veya sene burada açık havada yaz kış çalıştı. Çalışmanın erdem saygınlığını Goethe’nin " Faust" isimli eserinde ve Voltaire’in "Kandid" inde gören insanlık bir de Nadir eminin çalışmak çalışmasında gördü!
" Öyle değil mi? Dünya!.."
Burada sıkılmadan çalışıyor, Nadir emi. Güvercin çeşmenin başında bitmeyi öğrenmiş. Sona ermeyi öğrenmiş. Ölmeği öğrenmiş. Güvercin "Bunaltı"yaşamadığı gibi. Çalışmanın; özgürlük için mutluluk için ölüme karşı tek ilaç olduğunu öğrenmiş. Çalışmayı, çalıştıkca daha, daha, daha...
Burada: Güvercin; ölüm patinajına girip de donukup kalan kimselerin aksine uyanmış ve işi çözmüş bir kuş. Ölümü anlayıp duran; kilitlenen kimseler gibi değil, güvercin; "Varolmak" için çalışmanın tek yol olduğunu anlamış. "Burası ne güzel!.." demişti.
Nadir emi; çocuğa nasihatlerde bulunuyor. Çalışmanın, erdemlerin şahı olduğunu belletiyor. "Çalışmak" diyor. Ben hep çalıştım, diyor. Onurumla çalıştım ve gurur duyuyorum, çalışkanlığımla diyor. Ben: Hayattan, hayat benden saygı duyuyor. Biz böylece bu yolu anlamlandırarak yürüdük, diyor.
Bundan kelli bir yol bilen varsa beri gelsin, dedi!..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.