Boğazın Her İki Yakası
Görmeyeniniz, bilmeyeniniz var mı bu şehri? Hiç uğramamış, yolu hiç düşmemiş, karşı kıyıya hiç geçmemiş olanınız var mı? İskelesinde vapur beklemeyeniniz, olta atıp balık tutmayanınız, Selimiye’den bakıp Topkapı’yı Sultanahmet’i, Ayasofya’yı görmeyeniniz var mı? Salacak’tan Kız Kulesi’ne uzanmayanınız, Kanlıca’da soluklanıp Hidiv Kasrı’na çıkmayanınız var mı? Boğaz Köprüsü’nden geçmeyeniniz, Çamlıca Tepesi’nden ufuk ötesini izlemeyeniniz var mı?
Hep hayır mı dediniz bu sorulanlara. Hiç görmedim, bilmiyorum mu dediniz her sorulana. Siz ne bahtsız ne şanssız insansınız böyle. Bir kerecik olsun fırsat yakalayamamak, bir kerecik olsun görüp gezememek, bir kerecik olsun karşı kıyıya geçememek, ne büyük bir kayıp ne büyük talihsizlik.
Sorduklarım az bile bu tarih ve güzellik kokan şehrimiz karşısında. Sormakla ve anlatmakla bitmez. Görüp gezmek, tanımak gerekir İstanbul’u.. Görmek gerekir Boğazın her iki yakasını..
Anlatılmak istenen yer İstanbul olunca insan demeden edemiyor. Bir ömür geçirip de İstanbul’u bir kez olsun görememek büyük kayıp gerçekten..
İstanbul evet İstanbul.. Bir farklı şehir, bir farklı memleket İstanbul. Görüp de, ona tutulmamak, onun aşığı ve mefdunu olmamak mümkün değil..
Bilir misiniz bu şehre aşık nice insanımız vardır. Aşık diyorum farkediyorsanız, yani sevginin, bağlılığın tutkuya dönüşmüş halinden bahsediyorum.
………………………………
Sarar sizi İstanbul, ısınırsınız hemencecik, cazibesine kapılır, vazgeçemezsiniz ondan. Tutkuya dönüşür, aşka dönüşür İstanbul.
Kimi şehirler vardır cadde ve sokaktır kavşaktır sadece. Binadır, koca koca binalardan ibarettir. Sıra sıra apartmanlar yükselir cadde boyunca ve hiçbir estetiği yoktur bu gibi yerlerin.
Kuru kupkuru şehirlerdir, ruhsuz şehirlerdir bunlar. Sarıp sarmalayamaz, çekip cezbedemez, kucaklayıp kollarına alamaz sizi.
Yorulur hırpalanırsınız dolaştıkça turladıkça. Bıkıp usandırır görüp gezdikçe. Uğradığınızla uzaklaştığınız bir olur, dönüp bir kez olsun bakmazsınız bir daha geriye.
İstanbul böyle mi hiç. Görenler gezenler için diyorum İstanbul bu anlatılanlar gibi mi hiç. Benzemez asla İstanbul bu anlatılanlara. Görüp de kaçıp uzaklaştığınız oldu mu ondan hiç.
Daha körfez geçilip İstanbul’a yaklaşılırken kapılırsınız cazibesine bu şehrin. Yolculuğu karadan yapıyor ve henüz şafak yeni söküyor ve sabahın mahmurluğu üzerinizde iken bir anda karşılaşırsınız uçsuz bucaksız koyu gri tondaki deniziyle sabahın erken vakti. Gözünüzü alamaz ve en uzağa odaklanır seyre dalarsınız ve yol hiç bitsin istemezsiniz.
Titrek ışıklar arasında sabahın erken vakti henüz gün doğmadan ulaşırsınız Harem’e..
Bir tarafa Kadıköy’ü bir tarafa Üsküdar’ı, arkaya Selimiye, karşıya Sultanahmet Ayasofya ve Topkapı’yı almış olan Harem.. Bir semt ama aynı zamanda bir terminal Harem. Anadolu’dan gelenler için ilk,dönenler için son durak yeri yani..
Harem’de kısa bir mola. Dönün hemen arkanıza bakın kışlayı, Selimiye Kışlası’nı görürsünüz, başınızı sola çevirin Haydarpaşa’yı, ve Gülhane’yi, sağa çevirin Kız Kule’sini görürsünüz
Bir tarafta tarih, bir tarafta deniz. Martılar uçuşur havada, gri dalgalar köpüre köpüre kıyıya çarpar ve sizi alır başka bir dünyaya götürür.Hülyalara dalar başka alemlere gidersiniz..
……………………………….
Uyanın atık!.
Derin uykudan uyanın..
..................................
Geçmişe gidip o dönemleri yaşadınız değil mi o anlık sürede? Okuduklarınızı, dinlediklerinizi..
Bir çırpıda beş altı asır geriye gittiniz. Fethi yaşadınız değil mi?
Bitmedi bu şehir değil beş asır on beş asır geriye de götürür sizi. Eski Bizans’a.. Doğu Roma’ya..Ayasofya, Aya İrini’ye..Ne muhteşem eserler değil mi. Medeniyet denilen şey bu zaten. Sizden öncekilere de sahip çıkıp korumak ve onları gelecek kuşaklara iletmek.
Ecdat zaten hemen dikivermiş yanı başına. Ayasofya’nın karşısına Sultanahmet’i. Her ikisi de iki farklı inancın sembolü. Yan yana, omuz omuza..
Bir şehri cazip kılan şey farklı inanç ve kültüre sahiplik etmiş olması. Başka başka inançtan ve milletten insanların yaşamış olmaları ve kendi yaşayış ve anlayışlarına göre eserler bırakmış olmaları. İşte İstanbul, işte Konstantinopolis. Bir dönem Bizans’ın başkenti. Bir dönem Türkler’in. Bir dönem Hıristiyanlığın merkezi bir başka dönem Müslümanlığın.
Her iki medeniyetten günümüze intikal eden sayısız eser var bu şehirde.. Sadece bu mu İstanbul’u sevimli ve cazip kılan. Sadece tarihi doku mu, yok mu başka görülecek gezilecek yerleri?
……………………………….
İstanbul coğrafi olarak da çok güzel bir şehir. Dünyada ortasından deniz geçen tek şehir. Boğazın bu tarafı Anadolu, karşı tarafı Rumeli yakası. Bir tarafta Anadolu, karşı tarafta Rumeli Hisarı. Bir tarafta Anadolu, diğer tarafta Rumeli Kavağı..
Kısacası dünyanın incisi İstanbul. Tüm insanlığın ortak mirası. Her toplumdan insanlar için bir cazibe merkezi.
Şehrin tarihi, doğası, farklı insan unsuru ve kültürü bir çekim merkezi. Gün boyu insan ve trafik akar bu şehirde ama gece de sessiz değildir. Gece de yaşam vardır, gece de tenha ve ıssız değildir sokaklar. Geceler bir başkadır İstanbul’da. Günüzü ayrı bir güzel, gecesi ayrı bir güzel İstanbul’un.
Gitmediyseniz, görmediyseniz ilk işiniz bu olsun bence. Gidip görün gezin İstanbul’u. İmkanınız varsa orada yaşayın, orada bir ömür geçirin.. Yaşayın ve haz alın bu şehirden. Her ne kadar karmaşası, kargaşası, gürültüsü patırtısı da olsa. Onlar olmadan olmaz zaten. Onlar olmadan İstanbul olmaz. Onlar olmadan bir başka yerden farkı olmaz İstanbul’un. Onlar tadı tuzu zaten İstanbul’un. Onlarsız İstanbul, İstanbul onlarsız olmaz.
Kemal GÜL
31.07.2013
YORUMLAR
İSTANBULUN BANA ETTİĞİ
Geldi geçti ,
Gözlerimden İstanbul .
Hala cami de duadayım ,
Aklımda kalan .
Denizi gitmez ,
Deniz üstünde martıları.
İnatçı keçi değil gemiler ,
Birbirlerine yol verir.
İki yakayı bir araya getiremiyorum .
Kah karşıdayım ,
Kah burada .
Yetişemiyorum İstanbul’a .
Kağıttan helva yapmışlar yiyorum .
Alışmam lazım İstanbul’a .
Sevdası sardıkça yüreğime ,
Bağlanıyorum İstanbul ’a...
Bir elin parmakları kadar daha olmadı İstanbul'u gördüğüm.Tebrik ederim saygılarımla.