- 448 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kaliteli yaşamda coşku üretimi
KALİTELİ YAŞAMDA COŞKU ÜRETİMİ
Coşkulu olmak, kaliteli yaşamın en önemli dinamiklerinden birisidir. Coşku, hayatı sevmek ve ona sıkı sıkıya sarılmaktır. Ümidini hiçbir hal ve şartta kaybetmemektir. Yüksek kaliteli yaşamak ve başarmanın verdiği zevke ulaşmak için, çalışmak ve enerji üretmektir. Gelecek nesillere yüksek kaliteli ve anlamlı miraslar bırakabilmek için yanıp tutuşmaktır.
Coşkulu olmak, yaşamın her aşamasında coşkun akan sular ve şelaleler gibi, kükreyerek, gürleyerek, şakırdayarak, oynayarak, hareket ederek, güzel sesler çıkararak, hiç arkaya bakmadan sürekli üreterek ilerlemek demektir. Gelecekte daha güzel ve kaliteli bir yaşamın bizi beklediğine inanmak ve bunu yaşamak için, yüksek kaliteli eylemleri zevkle yapmak demektir.
Coşkusuz bir hayat, havası boşalmış sönük bir balon gibidir. Hiçbir işe yaramaz. İnsanın ümitlerini, heveslerini, amaç ve hedeflere ulaşma heyecanını kaybettirir. Yaşamımızın inişli çıkışlı olduğunu artık hepimiz biliyoruz. Acı ve tatlı bir arada gidiyor. Elbette çevremizden ve kendimizden kaynaklanan bir takım sorunlardan dolayı, coşkumuzu sürekli şahlandırmanın zor olduğu zamanlar olabilir. Önemli olan orada çakılıp kalmadan, olumsuz durumdan ders alıp, tecrübe elde ederek, daha dikkatli ve tedbirli bir duruş sergileyerek, yeniden coşkuyu yakalamak kaçınılmaz olmalıdır.
Coşkumuza destek veren onun en yakın çalışma arkadaşları vardır: Güleryüz, tatlı dil, iyi niyet, paylaşım, dayanışma, spor ve egzersiz, anlamlı çalışma ve üretme, değer katma, yüksek kaliteli amaç ve hedeflere sahip olma ve onlara kilitlenme, dost ve arkadaşlık portföyünü genişletme, affetme ve merhametli olma, yardım etme, karşılıksız verme, sevgi üretimi ve sunumu, saygılı olma, soruna değil, çözüme odaklanma, modelleme, sabırlı ve mutlu olma, ahenkli ve uyumlu olma, katkı sunma, sinerji üretme, proaktif olma, pozitif beden diline sahip olma, vizyon ve misyon sahibi olma vb. bunlardan bazılarıdır.
Bir de hırsızlar vardır ki, coşkumuzu alır götürürler bizi balon gibi söndürerek, yaşama sevinci ve heyecanımızı yerlere sererler. Bununla da kalmazlar, sağlığımızı ve kalitemizi de elimizden alarak, adeta süründürürler: Kin ve nefret duyguları taşımak, kızgın ve öfkeli olmak, katı - seçeneksiz düşünmek ve uygulamak, kibirli olmak, nedensiz korku üretmek ve ona esir olmak, gereksiz endişe ve kaygı taşımak, panik yapmak, tembel ve atalet sahibi olmak, üzüntülü – gam ve kasavet sahibi olmak, küskünlük ve kırgınlıkları alışkanlık haline getirmek, aşırı alıngan olmak, bencillik ve egoistlik, kıskançlık ve hasetçilik yapmak, şüphecilik, israfçılık, kavga ve tartışmaya eğilimli olmak, aşağılayıcı – rencide edici ve küçük düşürücü eylemlerde bulunmak, su-i zan beslemek, gıybet etmek, inatlaşmak ve iddialaşmak, had bildirmek, önyargılı olmak, yalan söylemek, sebepsiz ertelemek ve ihmalkar davranmak, kararsızlık ve ümitsizlik beslemek, aşırı telaşlı ve aceleci olmak, beden dilini olumsuz kullanmak, suçlayıcı dil kullanmak, soruna odaklanmak, aşırı hırslı olmak, nankörlük yapmak, sabırsızlık ve sebatsızlık göstermek, beceriksiz olmak, sahip olduğumuz değerlerin kıymetini hakkıyla bilememek, tedbirsiz ve dikkatsiz olmak, değişim ve dinamizme direnmek, aşırı kuralcı veya kuralsız olmak, bahane ve mazeret üretmek, aşırı işkoliklik, ayrıntıda boğulmak, aşırı mükemmeliyetçilik, ifrat ve tefrite düşmek, belirsizliklerde boğulmak, kurban rolü oynamak, reaktif davranmak, negatif etiketleme yapmak, güvensizlik yapmak, yetersiz bilgi ile hüküm vermek, ustalık ve profesyonellik rehavetine kapılmak, bunlardan bazılarıdır.
Coşkusuzluk, arkasından moralsizlik, hareketsizlik, ümitsizlik, yılgınlık ve pasiflik getirir. Eğer en kısa zamanda coşkusuzluk önlenip, kaliteli coşkuya dönüştürülemez ise, negatif eylemler birbirlerini hızla çağırarak kol kola girerler ve insanı tüketmeye başlarlar. Tükenmişliğin geri döndürülememesi ve bunu destekleyen hırsızların amip gibi çoğalması ise, depresyona kadar götürür. İşte o zaman konu benim uzmanlığımdan çıkarak, psikiyatrlarımızın tedavisine kadar gider. Muhtemelen de çok geç kalınmış olur.
Asıl olan, coşkuyu ve onun arkadaşlarını kaybetmemektir. Nasıl olsa hekimler ve yeşil reçeteli ilaçlar var diyerek, coşku yerine hüzünü, ümitsizliği, hareketsizliği, pasifliği, tembelliği seçersek; yandı gülüm keten helva…..
Coşku önce kaybedilip, sonra aranacak bir davranış modeli değildir. Arabamızı sürekli yürütebilmek için, nasıl ki, yakıt depomuzu sürekli takip ederek tamamlıyorsak, coşku üretimi de bu mantığa uygun olmalıdır. Yakıt bittiği zaman yaşadığımız problemlerin aynısını, coşkumuz bittiği zaman da yaşarız. Dağın başında yakıt bittiğinde “bir kuşlukluk iş, nasıl bir kışlığa” dönüşebiliyorsa, problemler amip gibi çoğalabiliyorsa; coşku bittiği zaman da karşılaşacağımız problemleri önceden tahmin edebilmek oldukça zordur.
PEKİ, NASIL COŞKULU OLACAĞIZ?
Öncelikle her yönümüzle her dakikamızda, güleryüzlü, tatlı dilli, heyecanlı, üretken, sevgi dolu, saygılı, mütevazi, ölçülü ve dengeli olarak, çevremize ve kendimize sürekli pozitif enerji ve sinerji üreteceğiz.
Sürekli okuyarak, çalışarak, üreterek, katkı sunarak, paylaşarak, iyilik yaparak, destek vererek, çevremize ve ülkemize ışık saçacağız.
Müziğin her türlüsü, sporun en uygunları, ölçülü ve dengeli eğlenme eylemleriyle kol kola girerek, coşkumuzun yakıtını sürekli dolu tutacağız.
Dost ve arkadaşlık portföyümüzü sürekli genişletmek için sevgi sermayesi hesabımıza sürekli para! yatıracağız.
Eşimize, dostumuza, çevremize değer vereceğiz. Anlam ve kalite üreteceğiz.
Grup etkinliği ve dinamizmine, grup aidiyetine önem vererek yalnızlıktan ve eylemsizlikten kurtularak, coşku ve heyecan üreteceğiz.
Yüksek kaliteli ve coşkulu bir hayatın yalnızca para ile ve sınırlı sayıdaki özelliklerle olmadığını, yüksek kaliteli ter ve emek istediğini unutmamalıyız.
Coşkuyu öncelikle kendimiz üretmeli, başkalarından beklememeliyiz. Onlar da bizden bekliyorsa, vay halimize…
Coşku ve yakın arkadaşlarını üzerimizde taşıdığımızda, metabolizmamızın mutluluk hormonları ürettiğini, hırsızların ise toksin ürettiğini asla unutmamalıyız.
Gülmek için mutlaka komedi filmi izlemeyi veya komedyenlerin gelmelerini beklememeliyiz. Her fırsatta ve her zaman diliminde gülme üretimini becerecek yeteneği kendimiz geliştirmeli ve uygulamalıyız. Fıkra anlatımı ve hayatın güzel yönlerini alarak komediye dönüştürme eylemleri buna yeterince yardımcı olacaktır.
Coşku üretimi şartlara bağlanmamalı, beklenmemeli, kovalanmamalı, ilhamının gelmesi gözetlenmemelidir. Bilfiil kendimizin sahip olduğu imkan, güç ve yeteneklerimizi pozitif anlamda kullanarak, coşku ve dinamizm üretebilme güç ve yeteneğimiz vardır.
Hem kendi yaşamımızın daha kaliteli olması, hem de çevremizin ve dünyamızın daha kaliteli olması için, coşkumuzun ve onun yakın arkadaşlarının hayatımızın her saniyesinde bizimle birlikte olma zorunluluğu vardır.
Yalnızca yaşamak değildir amaç… Herkes bir şekilde yaşıyor. Kimi sürünerek, kimi düşünerek, kimi kahrederek, kimi ümitsizce, kimi birilerine dayanarak…. Önemli olan, dimdik, coşku dolu, sağlıklı ve yüksek kaliteli, hayata anlam ve değer katarak, sevdiklerimizle paylaşarak, gelecek nesillere anlamlı ve yüksek kaliteli miraslar bırakarak yüksek kaliteli ve COŞKULU yaşayabilmektir.
Selam sevgi ve dualarımla… Allah’a emanet olunuz…
12 Haziran 2014 saat: 07.00 Antalya
Yrd. Doç. Dr. Süleyman COŞKUNER
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.