- 550 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Ahlak ve eşitlik
Ahlak ve eşitlik
“Kibar konuşuyordu, efendi görünümlüydü. Bu hareketi ondan beklemiyordum…” Diye başlayan cümleler, önyargılı bir iyimserlik anlayışının ürünü. Eskilerde “Hal ilmi” vardı. Muhatabını hal ve tavırlarından bilme. Günümüzde bu feraset kayboldu. Ayakların baş, başların ayak olduğu bir çağda yaşıyoruz. Bu yüzden iyi-kötü kolay ayırt edilemiyor. Aylar yıllar gerekiyor bir insanı tanımak için. Yine de gerçek dost ile olmayan tam belli olmuyor. Gerçek dostumuza bazen hak ettiği güveni gösteremiyoruz. Sütten ağızlar yanmış… “Yanında çalıştığı insanın kalitesine, çalışkanlığına falan aldırmadan sadece onunla iki kolu, iki bacağı var diye kendisini eşitleyen…” Eşitlik kavramı yanlış algılanıyor. İnsanlar hak ve özgürlüklerde tabiî ki eşit. Bilenlerle bilmeyenler de aynı değil.
İnsanları yüzeysel olarak eşitlemeye kalkışmamalı. Toplumsal hayat felç olur. Yöneticinin sözü geçmez, çalışan asi olur. İnsanlar farklı yetenek ve mizaçta yaratılmış olduğundan; eşitlik sağlamak adına, yetenekli olanları köreltmemeli. Toplumun ilerlemesi için, şevk ile çalışmaya ihtiyaç var. Çalışanla-çalışmayanı, yetenekli olanla beceriksizi ayıramayan toplumlar; gelişme yolunu tıkamış olur.
“İnsan kalitesi” en temel problemimiz. Kaliteli insan kimdir? İyi eğitim görmüş, güzel giyinen ve konuşan mı? İyi insan, bulunduğu sosyal statünün hakkını verendir. İyi öğretmen, iyi polis, iyi kapıcı, iyi idareci, iyi yazar, iyi garson, iyi mühendis, iyi doktor, iyi imam, iyi tezgâhtar, iyi çöpçü, vb.
En büyük yanlış, iyilik kavramı ile toplumsal statüyü karıştırmak. “Koskoca Doktor ahlaksızlık mı yapacak; hastası olan sıradan vatandaş yalan söylüyordur.” Önyargısı ile hareket edenler az değil.
İnsanlar mabudiyet (Kulluk) noktasında Yaratıcı huzurunda eşit; mahlukiyet noktasında ise kendi aralarında eşittir. Sosyal statü, sadece iş taksimi ve idare içindir. Yeteneklerin verimli kullanımı içindir.
Saygılarımla.
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Güzeldi, kimi zaman eşit davranmak adına değerlendirmeler nesnel olmaktan çıkmakta...Yapmacık bir "kimse kırılmasın" maskesi ile herkes aynı kefeye konmakta ve ister istemez güzel çalışmaların ,emeklerin sahiplerini bezgin, bıkkın duruma getirmektedir.neyse ki,gerçekten takdiri hakeden insanlar zaten "paslanacağımıza yıpranalım" sözünü benimsemiş olduklarından bu olumsuzluklara yenik düşmezler...Saygılar