Rahmet ve Nimet
Aslında hiç belirti yok. Ne gök gürledi ne şimşek çaktı. Tedbirsizdim, hazırlıksız yakalandım ve beklenmedik bir şekilde ıslandım iş dönüşü.
Hava karışık ama hiç yağış emaresi yok. Sert sayılabilecek bir esinti var. İnce giyinmişseniz üşüyebileceğiniz türden.. Zaten sezon çok değişken geçti bu yıl. Baharı kış ortasında,kışı da tam baharda yaşadık. Ağaçlar da yanıldı. Onlar da yenik düştüler bu yıl. Aldandılar,erken uyandılar ve bir çırpıda silkelendiler. Kimi çiçeğini, kimi yaprağını kimi taze sürgünlerini kaybetti. Bazısı da hepten kayboldu gitti. Yılımız sıkıntılı.. Kıtlık demeyelim moral bozmayalım ama danede de sorun var sapta samanda da.. Meyveyi sebzeyi bir kenara koyalım onlar zaten garnitür ama esas ekmeğimiz, karnımızı doyuracağımız mahsulatımızın yok yılı bu yıl..Sebzeyi meyveyi beklenmedik bir don aldı götürdü, ekini de kuraklık..
Islandım deyip geçecektim ama bak nerelere sürüklendim. Islanalım hiç sorun değil, yeter ki düşsün rahmet. Düşsün ki ekinler yeşersin boy atsın, başaklar serpilsin, daneler dolsun ve olgunlaşsın..
………………….
Önce bir damla düştü önüme sonra ikinci damla.. Hemen dönsem arabada şemsiyem var korunurum ama olsun dedim rahmetten kaçılmaz. Zaten kaç kez düştü ki bu sene dedim ve ekmek almak için fırına doğru ilerledim.
Anında indirdi, kaçacak sığınacak hiçbir yer yok. On adım atmadan sırılsıklam oldum. Göz gezdiriyorum sağa sola bakınıyorum ne bir çatı altı, ne bir sundurma ne de girebileceğim kapalı bir alan.. Evle fırın arası olsa olsa yüz yüz elli metre mesafe ama rahmet göz açtırmıyor. Tam bir sağanak.. Rahmet sağanağı yani.. Beklenmeyen ansızın gelen.. Adımlarımı sıklaştırıyorum.. Saçımdan şakaklarımdan, göz kapaklarımdan iniyor damlacıklar ve ben ilerliyorum.. Bir rahmetten başka bir rahmete.. İlerdeki camiyi görüyorum. Caminin giriş kapısındaki korunağı.. Sığınıyorum hemencecik oraya..
İlk aklıma gelen her darda ve zorda kalındığında sığındığımız yüce yaratıcı geliyor.. İşte onun evi ve yine bizim için bir sığınak oluyor.. Korunuyoruz orada..
Hep huzur duyulan yer camilerimiz. Huzur ve güven.. Sığınılan yer.. İçerisi dışarısı avlusu her tarafı. İşte ıslanmaktan korunmak için yine bir cami avlusundaydım kısa süreliğine ve hep bunları düşündüm o anlık zamanda.
Farkediyorum çok konu atlıyorum ama bir boyutlu ilinti kurarak.. Bizi ıslatan rahmetti ama bizi doyuran da o.. Rahmet düşecek ki ekinler yeşersin gelişsin serpilsin ve bire bin versin. Bir taraftan düşsün istiyoruz ama diğer taraftan kaçıyoruz ıslanırız diye..
Kaçarken sığındığımız yer de diğer bir rahmet kapısı.. İbadet ettiğimiz, huzur duyduğumuz, bir araya gelerek meseleleri müşavere ettiğimiz yer.. Bakın bir, en güzel yerler cami avluları. Şadırvanıyla hemen yanıbaşında yükselen sedirleriyle, rengarenk çiçekleriyle..
Hep rahmet dedim ve öyle sürdürdüm yazıyı. Neye niçin rahmet dedim anlatayım. Evet yağan yağmura rahmet dedim.. Ben küçükken büyüklerimden hep rahmet olarak işittim. Onların yağmur dediklerini pek hatırlamam. Demekki bir kutsiyet atfediyorlar yağmura.. yalnız yağmura mı değil elbette..
Ekmeğe nimet derlerdi yine büyüklerimiz.. Yağmura rahmet, ekmeğe nimet.. Ne kadar kuşatıcı,ne kadar kapsayıcı.. Farklı bir anlam yükleniyor bu şekilde yağmura ve ekmeğe.. Kıymet ve değer veriliyor. Önemseniyor..
Önemi ortada.. Biri olmazsa diğeri olmuyor.. Yağmur düşmese ekin olmuyor ekmek olmuyor. O halde rahmet toprağa düşecek, nimet mideye..
Kaçmak yok rahmetten.. Islansak da sırılsıklam olsak da kaçış yok.. O bizim ekmeğimiz aşımız.. Bakın, biraz düşmediğinde neler oluyor. Ekinler kuruyor yok oluyor.. Hepsi birer tabi afet.. Soğuk ve don olursa da, rahmet düşmezse de bir felaket.. Hepsi ayrı bir felaket. Dileyelim Allah bizi bu felaketlerden korusun. Ne kurutsun ne dondursun.. Isıtsın ve yağdırsın. Tüm isteğimiz ve dileğimiz bu...
Kemal GÜL
21.05.2014
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.