- 467 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
2.
Yıllar sonra karşılaştığımda çok yaşlandığımı söylemişti,belki arar umudu ile numaramı vermiştim ve erkeklerin her zaman başvurduğu masum yalanlardan birini söylemiştim bende eski lise üniformasını giyse yine aynı kişi olacağını hiç yaşlanmadığını anlatmaya çalışmıştım oysa zamanın zalimliği karşısında hangimiz başını eğmez ki?Saçları ağarmasada kırıkları artmış gözlerindeki yaşam pırıltıları azalmıştı,henüz evlenmeye değer birinin karşısına çıkmadığını söyledi,beni incelediğini hissettim,tıpkı benim de onu incelediğim gibi,hayatımdaki ilk flörtüm olduğu için elbette yaşadıklarımız çok özeldi en azından benim için sonra koptuk bir şekilde nasıl olduğunu şimdi açıklayamadığım nedenlerden ötürü diyebiliriz,her ne kadar ergenlik yıllarımda teras katından karşı binada oturan bir akranımla kimi zaman telefonla kimi zaman uzaktan bakışarak konuştuğumuz ilk ilişki denememi saymazsam gerçek anlamda ilk flörtümden bir süre aramasını beklediğimi itiraf etmeliyim.Teras katında sık sık ziyaretine gittiğim hayatının son yıllarını yaşayan ve hep türküler söyleyip ağlarken bulduğum beni kocasının adını ağzına almamak için “Necmettiiin”sen mi geldin kalıplaşmış sorusu ile karşılayan kişi aslında benim gençlik yıllarımda gerçek anlamda dostumdu,sanırım onun vefatı ile birlikte benim ilk dönem gençliğimde sona erdi.Ondokuzuncu yüzyılın başlarında doğmuş olan arkadaşım adeta yaşayan tarihti,işgalci askerlerin koca şapkalarını hala hatırlardı,çocukluğunda bulduğu altın kolyeyi babasının hep akıllı kızı olduğunu eski ve yeni alfabe ile adını yazmasını hep hatırlarım.Kangren nedeni ile ayak baş parmağı kesilmiş ve yukarı doğru kavis yapmıştı.Yaşadığımız kasaba adeta çöl iklimi diyebileceğimiz kurak yazın gölgede kırk dereceyi aşan kış mevsiminde ise batı şehirlerimizde ancak ilkbaharda yada yaz başında göreceğimiz havaya sahip güneşin yüzünü eksik etmediği gökyüzünün hep açık mavi olduğu bir yerdi ve bindokuzonikide bu kasabaya kar yağmıştı.Kar yağışının tüm gün devam ettiğini evlerin çatılarının hizasına ulaştığını dinledim ve bir çocuk için en mutlu anlardan biridir kara hasret kalmışken sabah uyandığında etrafın beyaz gelinlik giymiş olması ve saatlerce süren oyunun sonu kangren ile neticelenmişti,çocukluğunda kaybettiği iki parmağı evlenme çağı geldiği zaman sık sık karşısına çıkmıştı,hayatında unutamadığı kişi yedi yıl süren nişanlılık döneminden sonra ayrıldığı Mustafaydı.Bu dünyada doksaniki yılı bitirmek üzereydi ama hala ona olan öfkesi bitmemişti,onu dinledikçe ilk yıllarda insanların devrime daha bağlı olduklarını gözlemledim.Başkentten uzak güney kasabasında çarşafla gezerken bekçi bizi çağırdı dedi birgün annem ve ben korktuk,acaba suçumuz nedir diye sorduğumuzda artık çarşafla gezmek yasaktır dedi bekçi,sanırım bekçi devrime sıkı sıkıya bağlı görevini aksatmadan yapan bir memleket sevdalısıydı.An ıları arasında yeni harflerinde yeri vardı,babam bir gün beni dizine oturup yeni harflerle “Bahriye”yazdı derdi ve bunu aynı heyecanla anlatırken havaya adını yazardı.Adaşım olan eşinden hep kötü anılarla söz ederdi çoğu zaman dayak yediğini sadece kendisini değil aynı zamanda çocukları da dövdüğünü anlatırdı özellikle dayımı satırla kovaladığını sokakta araya giren esnafın sainleştirmesi sayesinde o yıllarda ilkokula devam eden dayımın ölümden döndüğünü anlatırken korkudan ım nefretten mı bilmem titrediğini hissederdim.Dayımı sadece merdivende inerken yada daha yavaş tempoda çıkarken görürdüm,onun hakkında her şeyi dostumdan öğrenirdim ne kadar azimli olduğunu okumayı çok sevdiğini ve hep dört çocuğun içinde en kıymetli evladının dayım olduğunu sık sık tekrarlardı,annemin yada teyzemin yada küçük dayımın ikinci planda evlatları olduğunu belirtirdi.Büyük dayımın onun için neden bu denli önemli olduğunu anlayamazdım ancak azimli biri olduğu kesindi,vekil öğretmenlik yaptığı yıllarda çalıştığı okuldaki “asil”öğretmenlerden tarafından bir şekilde hor görülmesi nedeni ile odaya kapanıp günlerce çalışarak öğretmen okulunu başarı ile bitirmesi ve bu küçük kasabanın ünlü dava vekilinin öğretmen kızı ile evlenmesi onun fakir ve kısmen yetim olduğu delikanlılık yıllarının ardından varsıllık yıllarının başlamıştı,bir çok açıdan hareketleri ile ilklere nasip olmuştu,kasabamızda ilk telefonu ve ilk arabası olan sayılı fabrikatörlerdendi,üstelik çoğunluk tarafından tanınırdı,bu şöhretin sebebi yardımseverlikti,poşetlere böldüğü bakliyat çuvallarını fakirlere taksim eder kurban bayramında yine yardım dağıtma ve deri toplama faaliyetlerinde bulunurdu,dayımın evi çocukluğumda benim için beyaz saraydı diyebilirim,telefon numaraları dört haneli iken renkli televizyonlar ancak sayılı ailelerde var ken ve evde bir hizmetçinin olmasının asıl bir şey olduğunu ben hep bu evde yaşadım .
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.