soma maden felaketi-2
GELECEĞE MEKTUPLAR – 9
SOMA MADEN FELAKETİ – 2
ÖNEMLİ BİR UYARI: Sayın okuyucu, aşağıdaki “İRONİ”yi okurken, lütfen (her ihtimale karşı, bir gözünüzü yedeğe alarak) yani tek gözünüzü kapatarak okuyunuz. Şayet, iki gözünüzle birden okursanız, kızgınlık ve sinirlilikden.. dolayı, şaşı olma ve yaşadıkça şaşı kalma ihtimaliniz mevcutdur. Bizden söylemesi!...
21-Mayıs- 2014 tarihinde ve “edebiyatdefteri.com yayınlanan “SOMA MADEN FELAKETİ – 1” adlı makalenin devamıdır.
“YÜZYIL SONRASINDAN, SOMA MADEN FACİASINA BİR BAKIŞ VE ALINAN DERSLERİN HULASASI”
Röportajın konusu ……. : Manisa Soma ilçesinde, 2114 yılında meydana gelen maden kazası,
Röportajı yapan ............. : Mürsel Münevveroğlu, Araştırmacı. Bu röportaj, Surprizsite.com adına Soma şehitlerinin
unutulmaması adına yapılmıştır. Alıntı serbesttir.
Röportaj konuğu ……….: 2114 yılı Manisa Vali Yardımcısı, Sedat Ahmet Konuşkan.
Röportajın tarihi..............: 19 Mayıs 2114. (Dikkat, tarih yanlış yazılmamıştır. Doğrudur. M.S. 2114)
Röportajın yapıldığı yer : Soma kömür madeninin giriş kapısı. (Seyyar canlı yayın merkezinden)
Röportajın konusu ……. : 13-Mayıs-2114 tarihinde yaşanan maden kazasındaki alınan önlemlere, BİRLEŞMİŞ MİLLETLER Genel Kurulu tarafından verilen “ÇEVRE VE TEKNOLOJİ ÖDÜLÜ”
Röportajın saati ………...: 18:45 (B.M.G . Kurulu’nun Serdar Ahmet Konuşkan’a verilen ÖDÜL takdim töreninden hemen sonra)
Röportajın yayınlandığı yer:Bütün resmi ve özel haber kanalları ve haber siteleri. Not: Kâğıda basılı yayınlar, 45 yıldır tamamen kalktığı için, gazeteler ve dergilerde yer almamıştır.
İlk bölümü 21/ Mayıs/ 2014 tarihinde “EDEBİYAT DEFTERİ.COM” da yayınlanan röportajın devamı..
RÖPORTAJA GİRİŞ
İKİNCİ BÖLÜM
Mürsel Münevveroğlu – Sayın Konuşkan. Tekrar karadan yürütülen şu meşhur seyyar hastanelere dönecek olursak..
Sedat Ahmet Konuşkan – Evet, öncelikle şunu belirteyim ki; çalışma arkadaşlarımla bu konuya çok uzun zaman mesai harcadık. Tam ümitlerimi kestiğimiz bir sırada, konuya tesadüfen basit bir çözüm yolu bulduk. Sonunda ortaya şöyle bir gerçek çıktı. Yani; azmin, sabrın, ilmin, kararlılığın ve ortak aklın.. yerini hiçbir şeyin tutmadığı, bir defa daha tescillenmiş oldu. Şöyleki. Bu konuda birçok toplantı yapıp da, hâlâ bir çare üretemediğimiz bir günün akşamı evde T.V. seyrederken, gördüğüm bir TIR kazası bu konuda bana ilham verdi. Çünkü, programda trafik kazası yapan bir tır, yoldan savruldu ve asfaltın üstü, adeta bir semt pazarı haline döndü. Zaten bu kazanın gösterilmesinin sebebi de, cadde üzerini kaplayan eşyanın çokluğu, caddenin her tarafını kapatarak, uzun süre nasıl trafiği engellemesi olayı idi. O gece tır konusu üzerinde çok düşünüp, bu kazanın ve TIR’ın bende meydana getirdiği ve muhayilemde yaptığım çağrışım planlarını, ertesi gün toplantıda ayrıntılarıyla arkadaşlarıma açtım. Beş dakikalık bir müzakere sonunda, hemen tatbikata geçmeye karar verdik ve işe koyulduk. Sonunda anladık ki, “HEM DE, MODÜLER OLARAK SEYYAR BİR HASTANE KURMAK” hiç de o kadar zor ve çetrefil bir iş değilmiş. Hatta, seyyar bir hastane yapmak, meğer ne kadar kolay ve basitmiş. Üstelik de, bir kaza sırasında birçok avantajı da üstünde taşıyormuş.
M.M. – Enterasan. Basbayağı beni meraklandırdınız. Şöyle, biraz da teknik ayrıntıya girseniz…
S.A.K. – Önce bir tır’ın dorsesinin ve römorkunun standard ölçülerini bulduk. Sonra bir tır çekicisi, bir dorse ve on adet de tır çekicisi aldık. Bu dorsenin boyu yaklaşık olarak = 13,60 m ve eni de 2, 45 m olduğundan dolayı, toplamda 33,30 metrekarelik bir kullanım alanı ortaya çıktı. Dorsenin yüksekliği de = 3,00 m olduğuna göre, hacmi ise= 99,96 metrekübe ulaştı.. Bu alan ve bu hacimde bir yer demek, her duvarı 4 metre boyunda olan, iki adet odadan bile daha büyüktür. Bu dorseyi, “modüler seyyar hastanenin çekirdeği” olarak kabul ettik ve dorsenin her bir uzun yanına, beş adet kapı açtık. Bu kapıların her birine de, her birinin boyu yaklaşık = 8,00 m ve eni de = 2,45 m toplam alanı ise, 19, 60 metrekare olan tır römorklarından, beşer adedini tırın bir kenerına, diğer beş adedini de tırın diğer yanına olmak üzere; tam on adet romorku bu çekirdek dediğimiz dorsenin iki yanına sağlı-sollu seyyar bir şekilde monte ettik. Her bir römorkun alanı 19,60 m olduğundan, on römorkun toplam alanı tam 196 metrekareyi buldu. Bu alan da, yanyana iki normal daire demekti. Şu anda bulunduğumuz yerde, bu dorse ve römorklardan bu kadar büyük bir “modüler seyyar hastane alanı” kazandık ve böylece modüler seyyar hastanemizin toplam alanı da, 229.30 metrekareyi buldu ki; 1) Bu alan römorkörlerin boşta kalan diğer dar kenarlarına da yeni kapılar açılarak ve açılan bu yeni kapılar, yeni dorseler ve römorkörler ekleyerek üçüncü, dördüncü ve beşinci.. genişlemelere giderek, ihtiyaca göre çok daha büyük kullanım alanları elde edilebilir. 2) Seyyar hastanenin çekirdeği olan “DORSE”nin uzun kenarının yanına benzeri donanımlı yeni daha başka paralel dorseler ilave yapılarak veyahut da; çekirdek dorsenin, boşda kalan dar kenarına bu yeni donanımlı bir dorseyi uzunlamasına seri bağlayıp.. yeni dorseler ilave yapılarak, seyyar modüler hastanenin çekirdeği bile istendiği kadar daha büyütülebilir. Yeter ki, bu dorselerin ve römorkların üstünde bulunduğu alan, düz ve konuçlanmağa müsait bir yer olsun.
Sonra sıra geldi bu modüler seyyar hastanenin iç dizaynına ve yerleşim planına. Nasıl ki; bir apartman yapmak ve sonra da içini döşemek için, önce kroki (eskiz)ler çizilir; biz de bu modüler seyyar hastanenin merkezi olan dorse’ye römorkörlerden açılan kapı yerlerine göre; elektrik, ses, (anfi) oksijen boruları, telefon, ısıtma-soğutma ve ihtiyaca göre, temiz ve kirli su boruları ile bu dorse ile römorkörlerin yapacağı farklı işlere göre iç dizaynlarını çizdik. Mesela, römorkörlerin birin sarf ve ihtiyaç malzemelerine, bir veya ikisini.. ihtiyaca göre ameliyat odasına, bir veya ikisini.. ihtiyaca göre yoğun bakım odasına, bir diğerini de lavabo ve benzeri hizmetlere,birisine de personelinkullanımına ayırdık. Geriye kalan römorkları da, çıkacak ihtiyaca ve yaşanacak kazanın türü’ne göre boş depo gibi beklettik.
Ayrıca bu römorkların bazılarını birbirine bitişik olarak dorseye eklediğimizden dolayı, birleştirilmiş bu römorklar arasında da, orta noktalarından ihtiyaca göre yeni kapılar açarak birbirlerine direkt geçiş sağladık. Böylece; hem personele zaman kazandırdık ve hem de çekirdek görevi yapan dorsenin içindeki trafik yükünü ve yaşanacak kargaşayı azalttık. Sonra bunların tatbikatını, şöyle bir yerleşim planlamasına göre yaptık. Dorsenin kapısını kömür madeni tunelinin kapısına gelecek şekilde yerleştirdik. Dorsenin kapısının tam karşısındaki küçük duvarına, dışarıya çıkmak için büyükce bir kapı daha açtık. Bu dorsenin içini, bu madenden (veya bulunduğumuz başka bir yerdeki kaza mahallinden) gelecek hastalara, ilk bakın ve ilk yardım (teşhis ve acil) yapılması gereken ilk tedaviyi yapacak şekikde dizayn ettik. İlk gelen hastanın arkasında gelecek ikinci hastanın hızına göre, birinci (veya önce gelen ) hastayı burada tutarak hem fiziki bedenine ve hem de psikolojisine gereken ilk yardımı burada yapıldıkdan sonra ihtiyaca göre yanlarda bulunan çekicilere taşınacak şekilde organize ettik. Artık ; istediğimiz kadar büyütülebilecek bir “MODÜLER SEYYAR HASTANE”yi böylece teşekkül ettimiş olduk
Sayın Münevveroğlu. İşte aşağıda az ilerinizde gördüğünüz bir tır çekicisi, bir dorse ve römorkörler, bu vazifeyi ifa etmek üzere, kaza haberini alır almaz burada ve bu maden kazası için bir saat oniki dakikada burada ve bu şekilde konuçlandırdık.
M.M. – Gerçekten de, her ne kadar şaşkınlığımı gizleye çalışsam da, yaptığınız işler övgüye ve takdire değen, tam da ödüllük çalışmalar. B.M. size bu ödülü boşunma vermemiş. Ben de, kendi adıma sizleri tebrik ve başardığınız hizmetlerden dolayı da teşekkür ederim…
S.A.K. – Sayın Münevveroğlu. Sizi daha şaşkınlığa uğratacak, söyleyeceğim daha çok şey var.
M.M. – Az önce yaşanacak kazanın “çeşidine ve cinsine göre değerlendirmek üzere..” diye bir cümle kullandınız. Bu cümlenizi de, lütfen biraz daha açar mısınız?..
S.A.K. – Evet. Şöyle ifade edeyim. Bir kömür veya başka bir maden kazası ile bir tusunami, bir deprem ile bir sel baskını, bir heyalan ile bir büyük bir yangın veya büyük bir trafik kazası.. gibi, yaşanacak dev boyutlu kazaların sonrasında ortaya çıkacak olan yaralanmaların; cinsleri, çeşitleri ve şekilleri.. farklı farklı olduğundan dolayı; bunlara uygulanacak ilk yardım ve tedavi de şekilleri de, farklı farklı olması gerekmektedir. Bir kaza veya tabii afet sonrası yapılması gereken işler; ilk yardımdan tutunuz da, ameliyat, yoğun bakım veya ayakta tedaviye kadar.. birbirlerine benzemeyen, birçok çeşitli tedavi şekilleri ile farklı dizayn isteyen; alet, edavat, ekipman, sarf malzemesi, boş oda, boş yatak.. gibi çeşitli ve farklı ihtiyaçlar ortaya çıkar. Bunların içlerinde yanlış bir seçim ve uygulama, elde edilecek maksimum yararları ortadan kaldırdığı gibi, yerinde, zamanında ve rantabl olarak kullanılamayan imkânlar da; yarardan çok daha fazla zarar, yardımdan çok daha fazla felâket ve sonunda da, heba olan kaynaklar ile ortaya çıkan iyilik ve yardımdan çok, zulüm ve eziyet.. meydana getirir.
M.M. – Haydi diyelim ki; alet, edavat, sarf malzemeleri gibi.. kullanılan şeyler pek değişmiyor. Peki bunları uygulayacak doktorları da mı ayni olacak ki, Siz bunlardan hiç bahsetmediniz?
S.A.K. – Sayın Münevveroğlu. Daha konuşma sırası, doktor mes’elesine gelmemişti de ondan dolayı bahsetmedim. Dediğiniz gibi, kaza ve yaralanma çeşitlerini az önce saydığımız gibi, çok çeşitli olmaları dolayısiyle; bunları tedavi edecek doktor, hemşire ve diğer sağlık personeli de, elbette ki ayni olamaz ve zaten de, ayni değiller.
M.M. – İyi ama, bu kadar farklı konuların uzmanı; doktoru, hemşireyi ve yardımcı sağlık personelini.. nereden bulacak ve nasıl istihdam edeceksizsiniz? Bu kadar büyük bir kadroya devamlı işi nereden bulacak ve maaşlarını nasıl karşılayacaksınız?..
S.A.K. – Gülümseyerek, şöyle devam etti. Ben söze başlarken “azmin, sabrın, ilmin, kararlılığın ve ortak aklın..” yerini hiçbir şeyin tutmadığını, ayrıca da “bu konulara çok uzun zaman ve mesai harcadık..” demişdim. Bu konuyu da çok düşünüp, çok tartıştık. Şöyle düşünün, biz bu işi yapmasaydık, “SAĞLIK BAKANLIĞI” yapmayacak ve ihtiyaç duyulan gerekli doktor ve teknik personeli.. bulmayacak mıydı?
M.M. – Elbetteki bulacakdı. Fakat o yörede bulunan ve kendisine ait sağlık kuruluşlarından...
S.A.K. – “Peki biz kimin görevini yapıyoruz?” diye düşünürsek, yine SAĞLIK BAKANLIĞI karşımıza çıkmaz mı?
M.M. – Elbette.
S.A.K. –İşte biz de, toplantılarımızın en sonunda; bu teknik kadronun bakanlık tarafından üstlenilmesini ısrarla istedik. Sonunda sınırlı bir kadro tahsisini şartlı kabul ettiler. Biz, sağlığa koşulan bu şartları da reddetik.Yani; “sağlık, şart koşulamayacak kadar sağlıklı olması gerektiğini” anlatmaya çaba gösterdik. Yine uzun-uzun toplantılar yaparak çalıştık ve yine mükemmel bir formül bulduk.
M.M. – Bu defaki bulduğunuz bu mükemmel formül, gerçekden benim de merakımı celbetti. Neymiş, o formül?..
S.A.K. – Bölgemizde bulunan, bölge dışından gelen veya giden, tüm doktor ve yardımcı sağlık personelinin tamamının bir araştırmasını ve dökümantasyonunu yapıp, faturayi Sayın Başbakan’ın önüne koyup; geçmişdeki yazışmaları da özetleyerek, bir kaza sırasında bizde kaydı olan personelin hiç zaman kaybetmeden ve hiçbir merciden bir izin almadan, sadece bir telefonla, gösterdiğimiz yerde ve görevde, hiçbir bahanede bulunmadan acilen işbaşı yapmasının önünü açtık. Bu görevlerin yapması için gerekli olan kanunları çıkarttırıp, bu önemli problemi de, böylece kökünden çözdük.
M.M. – Sayın Konuşkan. Biraz da, şu seyyar televizyon ile bir de web sitesi konusuna gelsek desem, bu konularda bize neler söyler ve bizi bu konularda nasıl şaşırtırsınız?
S.A.K. – Evet, bir de çok ucuza denecek kadar bir “SEYYAR” bir televizyon istasyonu ile bir de web sitesi kurdurduk. Şöyle ki… (devamı var)
İkinci bölümün sonu.
Not: 1) Bu röportajın baş kısmı bir önceki yazıdadır. Son kısmı da, bir sonraki yazıda yayınlanacakdır.
Not: 2) Alıntı yapmak serbestir. Eğer bu röportajı beğendiyseniz ve Soma maden felâketine benim de bir katkın olsun diyorsanız, bu röportajı yayınlayacak gazete ve dergilere gönderebilirsiniz. En azından arkadaşlarınıza göndererek, onların da bu konuda bilgilenmesini sağlayabilirsiniz.
29/ Mayıs /2014
Mürsel Münevveroğlu
[email protected]
Surprizsite.com ve Has-gül vakfı.com
Genel Yayın Yönetmeni
Konak –İZMİR.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.