- 415 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Solsuz demokrasi olmaz mı?
Ünlü düşünür İsaiah( İşaya) Berlin, bir mülakatında Moskova’daki iki afişten bahseder.
Ekim Devrimi’nin 70. yılıdır ve yazılanlar da şudur:
1-Dünyanın proleterleri bizi affedin!
2-Biz yetmiş yıldan beri bir hiç için seferdeydik.
Dolayısıyla solun görünümü, sadece ülkemizde değil, dünyada da iç açıcı değildir.
Bunun ideolojik, ekonomik, tarihsel, sosyolojik ve kültürel değerlendirmesi tabii ki bu yazının boyutlarını çok aşar. Ancak bence esas olan bir gerçek ortaya çıkmıştır:
Sol ve sağ kavramları, hayatı anlamaya ve anlatmaya yetmemektedir/yetmez de.
Çünkü 1789’da ortaya çıkan ve 220 yıllık bir geçmişi olan iki kavram, en azından 6 bin yıllık bir geçmişi olan ’şehir devletlerini’ ve dolayısıyla devleti ve toplumu ’okumaya’ nasıl yetsin ki...
Ülkemiz solunun önemli simalarından Kemal Tahir, ’Yolumuzu aydınlatacak şaşmaz ışık, bu acı çeken insanlığımızdır’ derken ne kadar haklıysa, günümüz solunun 28 Şubatta farklı ’katsayı’ uygulamasını alkışlaması da, o kadar hüzün vericidir. Halen yürürlükteki 1739 sayılı M. Eğitim Temel Kanunu’nun 32. maddesine göre, imam hatipler mesleğe ve üst öğrenime öğrenciyi hazırlayan kurumlardır.
12 Eylülcülerin bile aklına gelmeyen farklı katsayı uygulaması, 1999 yılında hayat bulmuş, ülkemiz solunun büyük bir kısmı bunu desteklemiş, ’halkçılık’ adına halk çocuklarının öğrenim hakkının gasp edilmesine ’ortak’ olunmuştur. Ve muhafazakar bir iktidar da, bunu 1 Aralık 2011 yılında bitirmiştir. Dolayısıyla bir yandan, ’İmam hatiplere fakir halk çocukları gidiyor’, diyeceksin; bir yandan da bunların öğrenim hakkının elinden alınmasına destek çıkacaksın. Bu ’ne yaman bir çelişkidir’ demekten başka sözü hak etmez! Kaldı ki bir şeyin adının ’halkçı’ ya da ’özgürlükçü’ olması, onun bunu hak ettiği anlamına da gelmez. Avrupa’nın üç ülkesinde, üç yabancı düşmanı ve ırkçı parti vardır: Avusturya Halk Partisi, Hollanda Özgürlükler Partisi, İsveç İlerleme Partisi. (İlginç değil mi?)
Ülkemiz solunun üzerini çizdiği ve unuttuğu/unutturmak istediği bir entelektüel de var:
İdris Küçükömer.
İki kitabını okudum.
’Batılılaşma ve Düzenin Yabancılaşması’ ile ’Halk Demokrasi İstiyor mu? ’ Daha 1970’lerde ’Türkiye’de sol sağdır, sağ da soldur. Türkiye’nin solcuları gericidir.’ demişti ki, bu ne güzel bir tarih okuması ve öngörüsüdür. Ve bugün sol adına gelinen yer, varılan durak tam da budur/burasıdır.
Vietnam Komünist Partisi bile 1988’deki parti kongresinde ’öz eleştiri’ yapmıştı. ’Eskiden toplumun zenginliğini düşünüyorduk/ düşlüyorduk, oysa bireyin zengin olmadığı bir toplum hayalmiş.’ diyerek, bireyi (ferdi) merkeze alıyordu.
Kısaca şöyle bir tarih okuması yapmanın zamanıdır: Toplumlar çoğulculaşıyor ve farklılaşıyor. Bu da ’sol’ değerler üzerinden okunup, anlaşılacak bir manzara değildir.
Hepimizin yeniden ya da ilk kez de olsa, sınırlı devlet, çoğulcu toplum, negatif özgürlük, serbest piyasa gibi kavram ve anlayışlara kafa yormamız gerekmekte. Hem unutmayalım ki Frankfurt Okulunun kurucularından Max Horkheimer, ’Sarsak bir demokrasi bile, devrim sonrası kurulacak diktatörlükten iyidir.’ demişti 1930’larda."
YORUMLAR
Sizin sosyalist ve ilerici sayılacak herşeye yeminli, kinli ve de dinci düşmanlığınızı biliyoruz ve böyle bir zihniyetin isteyeceği solunuzu da biliyoruz...
Apoş gibiler, ona destek veren emperyalizmin politikalarını özgürlük, insan hakkı filan diye halka yediren !
Neydi o Ufuk Uras utanmazı gibi, gericiliğin alamet-i farikası "türban" destekçisi. Etnik faşizme sonuna kadar sahip olup ve mikro ırkçığı, herdaim ulusal sorundan evla bilen...
Kısaca söylemi kömünal, eylemi kapital; sahte ve gerici sağ destekçisi sol...
Ama yine de size göre çok devrimci bir öneri....
Çok güzel bir sözümüz var:
''Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar'' diye.
Dikkat ediniz,
yakında sizi de bir yerlerden kovmaya kalkarlar bu objektif bakış açınızdan dolayı.
Gerçekten aydınlatıcı bir yazıydı.
Bahsettiğiniz kitapları ilk fırsatta okuyacağım.
Tebrik ediyorum güzel sunumuzdan dolayı da ayrıca sizi.
sabri ayçiçek
-Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar ama onuncu köye heykelini dikerler.
Bu şekliyle daha doğru diye düşünür,şuna da inanırım.
"Her yaptığını doğru yapmak" değil,adamlık,"doğru bildiğini yapmaktır."
Hoş bir şey beklediğim de yok zaten!