- 779 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
MAZERETİM VAR...
Nifak soktular bu dostluğa. Yoksa yanılıyor muyum? Bir düş mü gördüğüm yoksa yaşarken ve gözüm açık gördüğüm bir yanılsama mı?
Seyrelmiş düşlerin ışık saçan aydınlığı adeta bir yıldız gibi kayıp gitti o ezeli karanlık hüküm sürerken ve akbabalar tepemde uçuşurken. Yalın ve doğal ne varsa çaldılar, hüzün bulutları yağmur bırakırken mümkün mü ıslanmamak…
Yalın ayak koşuyorum düşlerimde kanatırken tabanlarımı o sivri çakıl taşları.
Ne yani; yalan mı söyleyeyim; bunca belirsizliğin hüküm sürdüğü bu sessizlikte attığım sessiz çığlıkların duvardan akseden yankısının sadece bana yansıdığını.Ne yalan ne de bir sanrı.
Bitap düşmüş nice yetim yürek sızlatırken içimi mümkün mü kayıtsız kalmak. Oysaki nasıl da yakıyor canımı hüküm süren bu kayıtsızlık.
Sırnaşık yanılgılar mı beni darmadağın eden sıkılgan düşler mi yoksa dile getiremediğim.
Yine akşam hüznü çöktü İstanbul semalarına. Boşaldı yollar ve evlerine çekildi tüm ahvalim. Yersiz yurtsuz yanık türküler çağlarken zihnimin derinliklerinde ne zor bastırmak için için haykıran çığlıklarımı.
Sustum bir ömür boyu hem de. Ve devam da edeceğim sessizliğimi korumaya. Mecburum keza. Mecburum korumak için kimliğimi. Asil, mağrur ve yalın; olabildiği kadar hem de ve hep de olması gereken. Zira bana öğretilen ve yansıtılan hep bu olmadı mı?
Mutluluk dediğin nedir söyle bana. Yalanların gölgesinde geçen bir hayat mı tutuklu yarınların himayesinde ya da anlık bir heves ya da zihnin oynadığı bir oyun mu…
Kimine hüzün yakışır hem de asaletidir kalbin zira milyarlarca insanın acı çektiği bir âlemde tek kişilik bir dramdır aslında yaşanan.
Anlık bir hülasa belki de sana dair.
Mazeretim var hem de hiç olmadığı kadar. Hep de olmadı mı. İlla ki bulurum şikâyet edecek bir şeyler. Mızmızlanmak ta çocukluğumdan miras bana.
Yeri geldi mi; bir o kadar suskun. Belki de bir ömür boyu.
Bir öyle bir öyle anlayacağın. Saatim saatime uymazken kolay mı bana uyum sağlamak ki ben bile yorulmuşken içimdeki benden.
Ya o derinlerdeki çocuğa ne demeli. Olabildiğince benden ve bana dair aslında tek gerçek beni yansıtan. Muhafaza ederken bu ezeli masumiyeti mümkün mü büyümek.
Savrulan mıyım savuran mı… Kim bilebilir ki; mümkün mü benim gözümden görmek. Ya da mümkün mü kavruk düşlerin acısıyla yanmamak.
Celse bitti. Hadi boşaltın salonu. Seyredeceğiniz kadar seyrettiniz. Mutlu musunuz? Olmalısınız da…
İtiraz dilekçem bile kabul edilmedi. Geri geldi savurduklarım hem de can yakan poyrazla.
İstesem çoktan büyürdüm oysa sadece yaş aldım ve köreldi ruhum bunca kifayetsizliğin esaretinde.
Hayır hayır, ben değilim kifayetsiz olan sadece rolümü oynamıyorum ve sonunda kaldım sınıfta. Bütünlemesi bile yokken bu sınavın soruyorum kendime; nasıl sınıf atlayacağımı.
Sıramda tek başıma oturuyorum, söyleyin bana ne zaman kavuşacağım özgürlüğüme. Çıkmak istiyorum bu tek kişilik hücremden ve doya doya koşup oynamak. Çiçek toplamak istiyorum yamaçlardan, gelincikleri seyretmek istiyorum nazlı nazlı rüzgârın eşliğinde süzülürlerken.
Koparamam da kıyamam ki… Ama kıyan çoktan kıymış. Savrulmuş dört bir yana tüm çiçekler.
Onlar da yitip gitti işte.
Çiçek tarlaları talan edildi haince ve acımasızca.
Dünya gibi, düşler gibi.
Susuyorum. Konuşsam da artık neye yarar? Çok konuştum zamanında zira.
Sessizlik iyidir yalanlardan.
Sahte gülüşlerden nasibini almış onca insan varken varsın nasibimi alayım hüzünden.
Efendimizin buyurduğu gibi: Muhakkak ki Allah hüzünlü kalbi sever. Hüzün kalbin anahtarıdır.
Öğrenmem ve öğrenmemiz gereken ne çok şey var şu sefil dünyada.
Seviyorum yansımasını duyguların tüm saflığıyla. Seviyorum anı ve anlık telaşları ve bir o kadar koşup yorulmayı.
Başım dik hiç olmadığı kadar. Ne fütursuzum ne de isyankâr. Sadece şükrediyorum ve kutluyorum kendimi; kendimi kaybetmemek adına.
Yolunu kaybetmiş onca insan. Ve her biri birer çıkmazda.
Nefret bile etmiyorum. Bomboş içim. Ve bir o kadar dolu sevdiklerimle ve kendi benliğimle.
Ve soruyorum kendime binlerce kere: Kimim ben?
YORUMLAR
Her zamanki gibi sakince gözlerimi ayırmadan okudum.
Gönül istiyor ki yayınladığı an okuyayım, ah şu zaman ayıramamak...
Sorgulama ve onca kırgınlık iç içe belki, belki hüzün, acı hepsi bir arada.
Ama ne güzel eklediniz;
"Muhakkak ki Allah hüzünlü kalbi sever. Hüzün kalbin anahtarıdır."
Sevgiyle ve her zamanki gibi; çok beğendim...
Gülüm Çamlısoy
Her zamanki nezaketiniz ve kıymetli yorumunuz için kalben teşekkür ederim, sevgili Nuray Hanım.
Canınız sağ olsun, dilediğiniz vakit buyurun sayfama.
Sağ olun. Sevgilerimle...
Gülüm Çamlısoy
Sarsıcı ve can yakıcı ama diğer yandan da hayatı tanıyorum.
Keşke hiç büyümeseydim hatta hiç büyümeseydik.
Çok geniş bir perspektiften bakıyorum hayata ve insanlara. Yorucu çok yorucu hem de...
Sevgiyle kalın, yürekten teşekkürler.
Bugünkü paylaştığınız şiirin yansımasıydı yazınız.
Sami hocama katılıyoruz; soruyu sormak kolay da cevabı bulmak o kadar kolay olmasa gerek.
Tebrikler sevgili Gülüm...
Gülüm Çamlısoy
En azından soracak soruya vakıf olarak çözüme yaklaşmış bulunuyor insan.
Biraz da detaycı oldu mu insan soruların ardı arkası kesilmiyor.
Ne yalan söyleyeyim; kurcalamadan duramıyorum gerek kendimi gerek hayatı. Sanırım rahat batıyor bana.
Şaka bir yana; hep dersiniz sevgili dostum; yazmak bir tür terapidir diye. Sayın Sami Hocama da belirttiğim gibi; yazarak çok farklı bir anlam ve boyut kazandı hayatım.
size her zaman için minnettarım hele ki ilk zamanlarda beni nasıl yüreklendiriyordunuz.
Sevgimlesiniz her daim...
Sorduğun sorunun cevabını da bulabiliyor musun?
Sanmam...Bulsan zaten binlerce kez sormazdın '' Kimim ben '' Diye.
Necip Fazıl'ın -Yanlış hatırlamıyorsam- '' Bir Adam Yaratmak '' Adlı eserinde geçiyordu '' Benim elim, benim ayağım, benim gözlerim diyorsun. Sen kimsin peki?'' O da bulamamış bu sorunun cevabını.
Güzel bir yazıydı yine.
Selam ve sevgilerimle.
Gülüm Çamlısoy
Umarım bir gün yanıtını alırım. Aslında oldukça da yol aldım diyebilirim ama yine de var bilmediklerim.
Bu açıdan yaklaşırsam yazarak çoğu şeyi keşfediyorum.
Sonsuz selam ve en iyi dileklerimle, sayın hocam...
Of!...
Fırtınalar esmiş yine yazıda.
Almış cümleler yazarını,
bir o köşeye,
bir bu köşeye çalmış durmuş insafsızca.
Duygular,
birbiri ile kör ebe oynuyor gibi.
Şaşırttı bizi bu günkü yazı.
Ters köşeye yatırdı.
Anne konulu bir çalışma bekliyorduk zira.
Gülüm Çamlısoy
Sağ olunuz destek ve katkınız için.
Selamlarımla...
Gülüm Çamlısoy
eksik olmayın.
Saygılarımla, efendim...